Rusya ve Kıbrıs üzerinden 2013 risklerine giriş

Nihayet yılın son ayına girdik. 2012 yılı bitiyor. Maya takvimine bakıp 21’ini beklemezsek, bu yılı, ekonomik olarak ucuz atlattığımızı düşünüyorum. Hatırlarsanız, 2011’in yine son ayında 2012’nin ilk çeyreği çok kötü olacak, önlem almak gerek diye ortalıkta dolaşan hayli kalabalık bir kesim vardı. Beklenen çöküş olmadı, tam aksine 2012’yi kötü karşılamadık. Ama şu Maya kehanetinden ayrı olarak, 2012’nin hem Avrupa için hem de ABD için çok zor geçeceği biliniyordu. Sonuçta Euro’dan kimse ‘atılmadan’ yılı tamamlıyoruz. Üstelik Yunanistan da temerrüde falan düşmedi. ABD’de de Cumhuriyetçi aday seçilmedi. Neyse 2013’te bizi ne bekliyor; bir kere kesinlikle karamsar değilim, tamam büyük bir kapışma var, batanlar, çıkanlar önümüzdeki yıl daha çok olacak. Eski ‘ittifaklar’ bozulacak, su yüzünde idareten tesis edilen ‘kardeşlikler’ düşmanca bir kapışmaya dönüşecek. Ama bunların zaten bir an önce olması gerekiyordu. İşte bu cümleden olmak üzere, önümüzdeki yıl ekonomideki iki önemli riskten bahsetmek istiyorum. Bu 2013 risklerine devam edeceğim. Şimdilik ilk ikisi...

-Rusya-İran ve Enerji Riski:

Eğer yine son anda iptal etmezse Putin yarın Türkiye’de. Aslında Rusya ve Putin bütün bu olan biteni yeni çözmüş gibi gözüküyor. Rusya’nın Brent petrolde katlanacağı düşüş sınırı 80 dolar civarı. 2013’te bir Rusya krizi olmaması için petrolün bu sınıra inip uzunca bir süredir orada kalmaması gerekiyor. Şimdilik bu olasılık zayıf ama 100 doların üstünde de ısrar eden bir fiyat görmeyeceğiz. Ama böyle olsa bile, Putin yalnız ve petrole ve doğalgaza dayalı bir kalkınma çizgisinin sürdürülebilir olmadığını biliyor. Rusya’nın, yeni döneme hızlı geçiş yapabilmesi için oligarklar-devlet bürokrasisi ekonomisinden, Sovyetler’den kalma müthiş altyapısını ve birikimini sahici bir burjuvazi ile dışa açacak ve buradan yeni bir ekonomi çıkaracak liberal ekonomiye geçmesi gerekiyor. Putin bunu yapabilir mi, çok emin değilim ama Putin en azından bu işlerin eskisi gibi devam etmeyeceğini biliyor. O zaman Rusya, 2013 yılında bir karar verecek. Ya hem Avrupa’da hem Ortadoğu’da var olanın devam etmesini isteyen Almanya, İran gibi devletlerle ‘gerici’ bir blok oluşturacak ya da değişim sürecine katılacak. Bence Rusya’nın Türkiye ile ilişkilerini bu karar belirleyecek ama bu karar aynı zamanda, yeni bir Rusya’nın da adımı olacak. Kürt bölgesindeki ve Ön Asya’daki gaz ve petrol yatakları devreye girdikçe Rusya, pazarlık şansını İran’la birlikte kaybedecek Putin bunu unutmasın. Tabii Putin’in unutmaması gereken bir başka önemli ‘şey’de, Rusya’daki ‘devrim- değişim’ kültürü ve bunun tarihsel politik derinliği. Bu gelenek, gücünü yüzlerce yıllık tarihten alan Çarlık dönemini bitirdi. Köksüz oligarkları üflemeye başlaması bile yeter. Eğer Putin, İran’la birlikte, Almanya’ya güvenip oligarşisini güçlendirmeye devam ederse 2013 yılı, bize önümüzde bir Rus ve Pers baharı da olduğunu müjdeleyecek. Zaten ABD’nin İran senaryosu, ambargoyu genişletip bunun, orta vadede zeminini oluşturmaktır. Senatoda bunun için genişletilmiş ambargo kararı firesiz kabul edildi. Türkiye için 2013, enerji de, İran ve Rusya faktörüne rağmen, önemli bir risk içermeyecek. Çünkü Türkiye burada güçlü ve mesela TANAP gibi alternatifleri hızla geliştiriyor.

-Almanya-İsrail riski:

Geçen hafta Kuzey Kıbrıs’taydım. Kıbrıs Türk Ticaret Odası gerçekten çok önemli çalışmalar yapıyor. Ekonominin düze çıkması, Türkiye’den yardım almadan kendi ayakları üzerinde durması için çareler arıyorlar. Bunları ayrı olarak ele almak gerek. Ama şunu söyleyeyim; bugün anlaşıyor ki, Annan Planı’nın gerçekleşmemesi ve buna bağlı olarak Güney’in AB üyesi yapılması bir Alman projesi... Yunanistan konusunda sonuna kadar direnen Almanya Güney’e el atıp kurtarır mı, göreceğiz. Ama Güney Kıbrıs, bugün krizde ve en çok Almanya’dan sonra Rusya’ya güveniyor, Rusya’nın yardımıyla doğalgaz bulup ‘yırtacağını’ sanıyor. Peki, şu gaz işinde Almanya ve Rusya, Gazprom’da falan yapışık kardeş değil mi? Almanya, Kıbrıs’ın İsrail barışından sonra ne bağımsız olarak ne de Türkiye denetiminde, Ortadoğu Akdeniz ve Türkiye limanları ile buluşacak bir ticari geçiş- üs olmasını istemez. Kıbrıs’ın sorunlu, iç savaş tehdidiyle kavrulmuş çorak bir ada olmasını ister. İnanın, şimdiki İsrail, Gazze, Suriye ve yüzünü Türkiye’ye dönecek tüm limanlar ve topraklar için neyi istiyorsa Almanya’da Kıbrıs için bunu ister. Şunu söyleyebiliriz: Kuzey’i ile Güney’i ile ortada çözümsüz kalmış Kıbrıs’a bakın... İnanın Almanya ve İsrail’in nasıl bir dünya istediklerini buradan anlayabilirsiniz. Bölünmüş ve çözümsüz bir dünya... 2013 risklerine devam edeceğim.