Gerçekten öðretici bir zaman bu içinde yaþadýðýmýz... Her þeyi gözümüzün içine sokarak, acý da olsa ders vererek öðretiyor. Geçen akþam Manchester Üniversitesi’nde çalýþan Libyalý akademisyen bir arkadaþým; kendi ülkesi de dahil olmak üzere, bütün bu coðrafyanýn baþýna gelenlerle ilgili þunu söyledi; ‘biz Ortadoðulular hatta Doðulular çocuk duygusallýðý ve aklý taþýyoruz.’ Doðru; çocuk aklý þudur; birisi size bir þey verdiði zaman bunu, günün birinde misliyle geri ödeyeceðinizi düþünmezsiniz. Batýlý böyle deðildir; çünkü onlarý ‘batýlý’ yapan tarih böyle þekillenmemiþtir. 15. yüzyýlýn sonunda Ýspanya kýyýlarýndan yola çýkan gemiler, ilk önce merkantilist yaðmayý sonra da Batý’yý sanayi devrimine götürecek büyük sömürü düzenini baþlatýyordu. Bu düzen, ele geçirmek, ele geçirdiðini sonuna kadar sömürmek üzerine kurulmuþtur. Genel ilke þudur; verdiðinden çok alacaksýn...
Ayný dönemde Rönesans da (yeniden doðuþ) baþlamýþtýr. Rönesans’ýn da arkasýnda merkantilist tüccarýn ‘uyanýklýðý’ vardýr. Bundan dolayýdýr ki, insanýn bir ‘küçük burjuva’ olarak yeniden doðuþu, (Rönesans) merkantilist yaðmanýn merkezileþtiði Avrupa liman ve kent devletlerinde doðmuþtur. Venedik, Floransa, Portekiz, Britanya ve Hollanda’da tüccarlar, kazandýklarý altýnlarý, daha insan emeðinin acýmasýz sömürüsüne dayalý sanayi doðmadýðý için ileride para edeceðine inandýklarý sanatçýlara ve onlarýn eserlerine yatýrýyorlardý.
Ama Rönesans’ýn parlaklýðý, yalnýz sanatýn bu anlamda servetle birleþmesiyle ortaya çýkmamýþtýr. Bir önceki dönemin karanlýðý, yaðmacý tüccarlarýn küresel dünyasýný, ister istemez tarihçilere olduðundan daha ‘aydýnlýk’ göstermiþtir. Oysa, Doðu, bu ‘aydýnlanmadan’ çok daha önce, çok daha kapsamlý bir aydýnlanmayý yaþamýþtý. Batý aydýnlanmasýný öne çýkaran, sürekliliði olan maddi bir güce dönüþmesi ve ondan önceki dönemin çürümüþ karanlýðýdýr.
Tumturaklý rüya görmek ve Engizisyon papazlarý
Gericileþen Kilise’nin kurduðu Engizisyon Mahkemeleri, merkantilist yaðmanýn getirdiði zenginliðin, kapalý feodal dönemi bitireceðini bilen eski egemenlerin sýðýnaðý idi. Yeni ortaya çýkmaya baþlayan ve burjuvalaþan tüccar sýnýfý karþýsýnda gerileyen, zenginliðini nispi olarak kaybeden ruhban sýnýfý ve kilise iki tür savunma mekanizmasý geliþtirmiþti. Birincisi dini bir ideolojiye dönüþtürmüþtü. Bu öyle bir ideoloji idi ki, papazlar altýn karþýlýðý günah affediyor ve bu acayip karþýlanmýyordu. Yine ayný papazlar rüyalarýnda Ýsa Peygamber’in cennette kendilerine yer bahþettiðini söylüyor ve bu cennet arazilerini (!) satýyorlardý. Yani rüyada (haþa) peygamber görmek, ilk defa yozlaþan ve yoldan çýkan Engizisyon papazlarýna has bir soygun metodudur. Gericileþen ve ayaðý kayan aristokrasinin maþasý olan Kilise’nin ikinci savunma mekanizmasý tabii ki Engizisyon Mahkemeleri idi. Ýslam bilginlerinden de yararlanarak -çünkü aslýnda soyguna giden gemiler batý ile doðuyu da buluþturuyordu- dünyanýn döndüðünü bulan Galile, Engizisyon Mahkemeleri’nin kurbanýdýr. Yine ayný dönemde bu mahkemeler, Galile gibi birçok düþünürü, sanatçýyý iþkenceden geçirerek katletmiþtir. Engizisyon Mahkemeleri’nin bir diðer iþlevi ise yeni ortaya çýkacak burjuva sýnýfý geciktirmekti. Bunun için o dönemde, kendilerine raðmen zenginleþen ya da kendilerinden olmayan ‘öteki’ sayýlan servet sahipleri de, Engizisyonun hedefiydi. Yani Engizisyon yargýsý (!) tehdidi, yozlaþan ve dinden çýkan Kilise aracýlýðý ile iktidarý kaybeden ‘eski’ sýnýflara, ayný zamanda, bir kaynak aktarým mekanizmasý idi.
Çok kabaca ve sadece konturlarýný çizmek amacýyla anlattým. Ama bu bile, size bir þeyler söyledi deðil mi? O halde devam edelim...
Batý ahlaký ve Türkiye oligarþisi
Ýþte Batý ‘medeniyeti,’ bu ele geçirme üzerine kurulmuþtur. Ele geçirenler ve eldekini korumaya çalýþanlar çok ama çok acýmasýz bir savaþtan çýkarak yeni bir ahlak ve yaþam biçimi kurmuþlardýr. Bu ahlak ve yaþam biçimi, ayný zamanda, bir ideolojidir; karþýlýklý almak vermek üzerine kurulu ama mutlaka bir diðerinin diðerini diz çöktüreceði bir iliþki ve ahlaktýr bu. Ýþte bundan dolayý, biz doðulular, batýlýya göre, çocuk aklýyla yaþarýz. Doðu’da, almak vermek herkesin kazanacaðý eþitler arasýndaki iliþkidir.
Yine Doðu’da hakim sýnýflarý ortaya çýkaran ilk zenginleþme, devletlerden baðýmsýz tüccar yaðmasý ve bu birikimin, manüfaktüre sonra da sanayiye aktarýlmasý ile ortaya çýkmamýþtýr. Yine Türkiye’de hakim sermaye sahipleri, batýda olduðu gibi, bir önceki sistemin, Engizisyon gibi, kurumlarýyla mücadele ederek, onlarý yenerek egemen olmamýþlardýr. Tam aksine, feodalizmle iþbirliði yapmýþlar ve onu bu iþbirliði çerçevesinde korumuþlardýr. Devlete, devleti de gericileþtirerek dayanmýþlar, kendilerine koltuk deðneði olarak da, yarý feodal servet sahiplerini ve onlarýn iþbirliðini seçmiþlerdir. Bundan dolayý Türkiye’de ‘toprak reformu’ deyimi adeta bir devrim deyimi olmuþtur. Ve hiçbir zaman da doðru dürüst yapýlmamýþtýr.
Yine bundan dolayý, Türkiye’de tekelleþen ve Türkiye siyasetine þimdiye deðin yön veren, hakim sýnýflar ittifakýnýn kavramsal ifadesi oligarþidir. Ve bu oligarþi, Batý’nýn gerici olan neyi varsa taklit etmiþtir.
Vekaleten büyük burjuva olanlar (!)
Ama çok benzer ve ilginç bir þey daha var. Bu oligarþinin tepesindeki lümpen burjuvazinin tabii ki Rönesans dönemindeki tüccarlar kadar sanat ve sanatçý farkýndalýðý olamazdý. Çünkü devlet soygunu ve faizci rant varken sanata kim bakar. Bundan dolayý bunlar, sanattan, edebiyattan ve bilimum bilimden anlarmýþ gibi yaparlar ama anlamazlar. Bu iþi bunlarýn yerine, hem saðda hem de solda konumlanmýþ, eski devletin üst düzey bürokratlarýnýn torunlarý üstlenmiþtir. Bu paþa ve bey torunlarý, yanlarýna sýnýf atlama merakýndan çatlayan ‘bazýlarýný da’ alarak vekaleten burjuva tiyatrosu oynuyorlar.
Þimdi bu arkadaþlar, büyük burjuvaziden aldýklarý vekaletle, küçük burjuva sýnýfýndan, (vekaleten) büyük burjuva sýnýfýna geçtiler. Ve bir cephe oluþturdular. Bu cephe ilk toplantýsýný bir doðumgünü vesilesi ile yaptý. Vekaletçi burjuvalarýn hepsi oradaydý. Saðcýsý, solcusu, liberali, engizisyoncusu, hepsi... Hepsinin ortak düþmaný Kasýmpaþalý Tayyip Erdoðan... Ýçtiler, özeleþtiri verdiler, yemin ettiler mücadeleye... Ýyi ki geçmiþte çok kötü þeyler yapmamýþýz, birbirimizi kollamýþýz, bak birbirimizin yüzüne bakýyoruz dediler... Rüyalarýnýza Engizisyonlar, 12 Eylüller girsin sizin... 12 Eylüllerin çocuklarý sizi...