Oyunun daha baþýnda Trabzon lehine verilen penaltý; þekil itibariyle doðru bir karar görünmesine karþýn; bana göre ilahi adalete uyumlu deðildi. Çünkü top, yere paralel çizgide gitmiyordu. Yerden yükselerek kývrýk kolun altýna çarptý. Bu yüzden penaltý kararý beni tatmin etmedi. Ama kol, olaðan duruþun biraz açýðýnda kaldýðý için; karara da fazla itiraz edemiyoruz. Rize için talihsiz bir an oldu.
Trabzon, top neredeyse oraya koþuþturan amatör insan topluluðunu andýrýyordu. Ersun Yanal gibi sistemler arasý mekik dokuyan bir hocanýn futbolcularý gibi görünmüyorlardý. Belki de bu yüzden; Rize de, ilk yarýda ev sahibinden daha fazla atak yapýyor, etkili oluyor, pozisyon buluyordu. Biraz daha dikkatli olsalardý; yalnýz galip olarak deðil, iki gol farkla bile devre arasýna önde girerlerdi. Kweuke; ayakla vurulmasý gerekecek kadar alçak bir yükseklikte gelen topa, zemine neredeyse bir karýþ kala kafayla vurarak skoru eþitlemiþti. Rize bunlarý yaparken; Trabzonspor dükkanýn kepenklerini çoktan kapatmýþ, paydosa geçmiþti. Yoksa golün G’sini, alfabede bile bulacak hali yoktu.
***
Ýkinci yarý; “Böyle tembellik yaparak bu maçý koparamayýz” bilincinin ortaya çýkmasý yüzünden, Trabzon mecburen hareketlendi. Hücum etkinliði, atak sayýsý, net pozisyonlar arttý. Ama iþi bitirecek anlardaki beceri oraný ayný kaldý.
Puan kaybý kaçýnýlmazdý.
3 puanýn gelmesini penaltýlara, hakem düdüðüne baðlayan Trabzonspor; savruk ve daðýnýk olmasýnýn bedelini elbette bir þekilde ödeyecekti. Çünkü becerisi düþük... Ýþini hep þansa býrakýyor. Ama þansla bir yere kadar.
Zaten Çorum’dan da güçlükle ve ancak uzatmalarla sýyrýlmýþtý.