Sabır taşı çatladı!

Gerçekten de sabır taşı çatladı. Tevili mümkün değil şu yaşadıklarımızın. Türkiye teröre karşı amansız bir mücadele veriyor. PKK ile değil aslına bakarsanız ABD ile savaşıyor. Kenli silahı ve istihbaratıyla savaştığı ve kimseden izin almadığı için ABD, "teyit edilmesi koşuluyla" kınıyor. Bunlar yetmiyormuş gibi, acımız bu kadar tazeyken, İçişleri ve Savunma bakanları operasyonda hiçbir şekilde rehin tutulanlarla ilgili hata olmadığını tüm şeffaflığıyla Meclis kürsüsünde ortaya koymuş ve muhalefet liderlerini ayrı ayrı ziyaret edip operasyon hakkına bilgi vermişken, CHP'nin başındaki zat, tutup diyor ki, "13 şehidimizin sorumlusu Erdoğan'dır."

Tıpkı şehitlerimizin kanı gibidir bu söz. Asla yerde bırakılmamalıdır.

Bu söz Türkiye'nin terörle mücadelesine karşı yapılmış çok büyük bir saldırıdır.

Kemal Kılıçdaroğlu adeta bir canlı bomba gibi hareket etmektedir. PKK terör örgütüne söylenmesi gereken sözleri ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanına söylemek bu ülkenin her bir ferdine, şu an PKK'ya karşı savaşan askerimize, bu vatan için toprağa düşmüş tüm şehitlerimize hakarettir.

Hendek teröristlerine "arkadaşlar" diyen, nerede bir yakıp yıkma eylemi olsa eylemcileri alnından öpen, YPG'lileri "vatanını savunan kahramanlar" mesabesine çıkaran Kılıçdaroğlu "sözde cumhurbaşkanı" lafıyla bardağı taşırmıştı, dün de sabır taşını çatlattı.

Battığı çukurda daha da irtifa kaybederek, PKK'nın 13 vatandaşımızı kafalarına kurşun sıkarak katletmesinden Cumhurbaşkanını sorumlu tuttu.

Bu ne demek, açalım biraz;

Vatandaşları geri almak için PKK'nın her isteği yerine getirilmeliydi diyor.

PKK ülkemizde egemenlik istiyor. Suriye'deki iç savaşı buraya taşımak, kantonlar kurmak istiyor. Öz yönetim istiyor. Öz savunma birliklerim olsun ses etmeyin diyor.

Kılıçdaroğlu katliamın sorumluluğunu Cumhurbaşkanı'na yıkarak PKK'nın tüm taleplerini onayladığını göstermiştir.

Takdir milletimizindir.

***

BOĞAZİÇİ'NDEKİ HDP EYLEMLERİ

Boğaziçi eylemlerin aklının fikrinin nerelerden geldiği belli. HDP'li Pervin Puldan'ın ziyareti sırasında konuşan militan öğrenciler açıkça ifade ediyor bunu. "Kayyumlar sadece üniversitelere değil HDP'li belediyelere de atanmıştır." diyor bir genç. Pervin Buldan ekliyor; "HDP'li belediyelere atanan kayyumlar gitmeden Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan kayyum gitmeyecek." Başka biri özetliyor eylemin mahiyetini; "Boğaziçi'ndeki kayyum direnişi ülkedeki demokratikleşme sorununun kristalize olduğu bir yer haline geldi. Boğaziçi o yüzden sadece Boğaziçi'nden ibaret değil. Dışarıdaki demokratik güçlerle birleşmenin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bizim gücümüz zaten sadece Boğaziçi'nden gelmiyor. Bu yüzden güney kapı önüne çağrıyı çok önemli bulmuştuk. HDP'yle de zaten temas halindeydik. Kesk'le Disk'le... LGBT+ kollektifleriyle... Bu ülkede devrimci bir dönüşüm olacaksa bunu HDP kitlesiyle yapacağız."

Siyaseti kutuplaştırıcı militan bir eylem haline getiren, üniversiteleri yeniden kutuplaşmanın ve örgütlü yapıların eylem alanına dönüştüren 'yeni CHP'nin PKK'yı ve illegal sol yapıları bağrına basmasının sonucudur bu. Üniversite öğrencilerini Afrin'e savaşmaya gönderenler de bunlardır. Sadece PKK değil MLKP ve DHKP-C de Suriye savaşına eleman göndermiştir. Kılıçdaroğlu'nun Afrin merkeze girilmesin derken bir kaygısı da orada savaşan CHP'ye müzahir örgütlerin bulunmasıdır bence.

Boğaziçi Üniversitesi Gezi kalkışmasından bu yana HDP ve diğer sol yapıların örgütlendiği bir yer olmuştur. Hendek eylemlerini sivil itaatsizlik eylemi olarak tanımlayan hocaların olduğu bir yer haline gelmiştir Boğaziçi. "Toplumsal devrim" dedikleri şey de "şiddetin dönüştürücü gücü"dür.

Türkiye'de muhalefeti ne yazık ki bu bakış açısı esir almıştır. Ve maalesef bu giderek kanıksanmaktadır. Öyle ki Murat Karayılan tıpkı Pervin Buldan'ın ziyareti sırasında konuşan gençler gibi "Türkiye'deki demokratik güçlerle işbirliği"nden bahsedebilmektedir. Ak Parti iktidarına karşı PKK'nın ele başları tarafından iş birliği ile anılmak ise muhalefetimizi rahatsız etmemektedir.

Hal böyle olunca muhalefetin başındaki zat, PKK'nın katlettiği siviller için Cumhurbaşkanı'nı suçlamaktadır. Çünkü artık PKK CHP'nin "stratejik müttefik"idir.