Saddam ve Beşar’ı silahlandırmak

Belki, bu satırları okuduğunuzda, Doğu Akdeniz’deki Amerikan savaş gemilerinden ateşlenen Tomahawk füzeleri Suriye’deki hedeflerine doğru yol almaya başlamış ya da dünyadaki “harekat beklentisi” sürüyor olacak. 21 Ağustos günü Şam yakınlarında yaşanılan kimyasal saldırı ve çoğunluğu çocuk ve kadın çok sayıda masum sivilin ölümü dünyanın vicdanını biraz hareketlendirmiş gibi görünüyor.

Amerika ve yakın müttefikleri İngiltere-Almanya-Fransa, “Beşar yıkılmadan, Suriyedevleti dağılmadan” nasıl bir “ders veririz” telaşındalar. Bulurlar bir yönünü...

Maksat, kitle imha silahı kullanma eğilimi gösteren bir diktatörlük rejimine karşı “bi’şeyler” yapılsın.

Günümüzde, Taksim-Adeviye hattında bölünmüş gençler hatırlamaz, biraz yakın tarihin sayfalarını karıştırmaları gerekir, bu, bizim kuşak açısından pek de yeni senaryo değil.

CIA ve Saddam

Amerika’nın ünlü Foreign Policy dergisi, zaman aşımından gizlilik derecesi kalkmış CIA belgelerine ulaşmış, sağ olsunlar, hafızalarımızı tazelememize yaradılar. Biliyorduk, her şey gözümüzün önünde olmuştu ama, şimdi de belgelendi. Dergi’nin iddiası şu: Amerika, 1980-1988 yılları arasındaki İran-Irak Savaşı’nda Saddam Hüseyin’in kimyasal silah kullanmasına göz yumdu, hatta yardım etti.

Belgelere göre, Amerikan yönetimi Saddam’ın ilk kimyasal silah kullanımını 1983 yılında tespit etti, ses çıkarmadı, Saddam sıkıştığında kullanmaya devam etti.

Ama, 1988 yılında yaşanılan farklı. CIA belgelerine göre, Amerikan uyduları, İran askerlerinin Irak savunmasında delik açabilecek, savaşın kaderini değiştirecek bir hazırlık içinde olduklarını tespit etti. Washington bilgiyi İran birliklerinin konumlarını içeren haritalar ile Saddam’a aktardı. O günlerin bir CIA belgesinde şöyle deniyor: “Saddam’ın İran sınırına yakın yerleşim birimlerinde ve cephede kimyasal silah kullanması bekleniyor.”

Kullandı da... Özellikle en büyük boğazlaşmanın yaşandığı Fao Yarımadası’nda ve “işbirlikçi” kabul ettiği Kürt yerleşim birimlerine karşı. Halepçe ile sembolleşen Kürt soykırımı tam o sırada gerçekleşti. İran, Fao’da o kadar büyük kayıp verdi ki, çareyi ateşkes masasına oturmakta buldu. CIA belgeleri, Amerikan yönetiminin bu kimyasal saldırıyı da desteklediğini gösteriyor.

Kimyasalı kim verdi?

Saddam, o sırada, Batı adına İran’la savaşıyordu, ona her şey serbestti. 1986-88 yılları arasında GÜNEŞ’te dış haberler editörüydüm, Bonn muhabirim de rahmetli Hayrettin Kalyoncu’ydu. O, Saddam’a kimyasal silah yapımında kullanılan malzemeyi tedarik eden Alman firmalarının izini tespit etmişti, işin üzerine gittik, bir yere kadar, bu arada Hayrettin, bir “sözde” trafik kazasında az daha ölüyordu, işin şakasının olmadığını bu suikast girişimi ile anladık.

Şimdi, belgelerin ortaya çıkmasıyla onun da ruhu huzur bulmuştur...

Saddam’ı kimyasal ile silahlandıran çeşitli Avrupa şirketleriydi.

Sonra, 2003 yılında Amerika, Saddam’ın elinde kimyasal ve biyolojik silahlar olduğu gerekçesiyle Irak’ı işgal etti. Bence, Colin Powell, bu konuda BM Güvenlik Konseyi’nde yalan söylemedi, Saddam’da bu silahlar vardı. Fakat -nedense- işgal sonrası bulunamadılar. Büyük olasılık, bulundular ama, yapım teknolojileri ve malzeme kaynakları belli olmasın diye “bulunamamış” oldular...

Zaten, Saddam da, Amerika’nın bilgisi dahilinde Kürtler’e yaptığı kimyasal soykırımdan değil, Şiilere dönük katliam politikası nedeniyle asıldı. ANFAL olarak adlandırılan Kürt soykırımı mahkemelerde eşelenseydi, arkasından kimler çıkacaktı... Kürtler hala, 1988’de yaşadıkları trajedinin cevabını arıyorlar. Bulamazlar. Çünkü 1988’de ölümlerine seyirci olan, 2003’te onları kurtaran süper güç olarak kendini gösterdi.

Kirli oyun

Ünlü söz şöyle der: Sosis imalatı ile siyasi pazarlık halkın önünde yapılmaz, ikisi de mide bulandırır. Buna tabii ki, “reel politik” veya “diplomasi” kavramlarını ekleyebilirsiniz. Bugün hedefte olan Suriye’nin kimyasal silah programına destek vermiş kaç Avrupalı şirket olabileceği ayrı bir soru işareti. O silahların hangi dengeler içinde geliştirildiği de... Ve bugüne kadar neden böyle bir kitle imha silahı deposuna herkes tarafından göz yumulduğu da...

Bu, berbat ve kirli bir oyun...

Hiç inandırıcı değil...