Dünyanýn gözü önünde cereyan eden Mýsýr’daki katliam, uluslararasý toplumun darbecilere sunduðu destekle mümkün olabildi.
Dolayýsýyla Mýsýr halkýnýn gaddarca katledilmesi, ülkenin dört bir yanýndaki yüksek binalara yerleþtirilen keskin niþancýlarýn ve onlara katliam emri veren komutanlarýnýn iradesiyle açýklanamaz.
Böyle bir açýklama doðru, ama yetersizdir.
Mýsýr halkýna karþý iþlenen suç, uluslararasý ortaklarý olan, kolektif bir suçtur.
Katliam karþýsýnda timsah gözyaþlarý dökmeye hazýrlanan Batý, bu kolektif suçun meydana gelmesinde önemli bir rol oynadý ve adým adým gelmekte olan katliama seyirci kaldý.
Ayný Batý, suçüstü yakalanmanýn telaþý içinde davranýyor ve þimdi de darbecilerin kendilerini hayal kýrýklýðýna uðrattýðýný iddia edip duruyor.
Darbecinin akýbeti
Peki Amerikalýlar, Avrupalýlar ne bekliyorlardý acaba?
Halkýn oylarýyla seçilmiþ bir cumhurbaþkanýný darbeyle deviren askerlerin Mýsýr’a demokrasi getireceklerini mi düþünüyorlardý?
Ne Irak ne Suriye’deki Batý politikalarý unutulmadý. Batýnýn, kendi iþbirlikçisi bir ordunun kendi halkýný katliama uðratmasýna seyirci kalmasý bir ilk deðildir.
Sisi’nin akýbeti, Batý imalatý olan Ortadoðulu diktatörlerin akýbetine benzeyecek mi, yaþayýp hep beraber göreceðiz.
Dönemler ve siyasi süreçler arasýnda ciddi farklar olduðu þüphesizdir; ama Sisi’nin kendi halkýna karþý giriþtiði katliamlar dizisi insana ister istemez Saddam’ý ve onun trajik sonunu hatýrlatýyor.
Saddam Hüseyin’in çeyrek asýr süren kanlý iktidar yýllarý boyunca giriþtiði katliamlar Batý’da hiçbir zaman ahlaki ve siyasi bir sorun yaratmadý.
Halepçe ve Enfal operasyonlarýnda kullanýlan kimyasal silahlarýn Batý’da üretildiði fabrikalarýn bacasý bugün de tütmeye devam ediyor.
Peki Saddam’dan bu yana deðiþen nedir?
Ýþbirlikten ipe göndermeye
Bugün Mýsýr’da ve Suriye’de uluslararasý toplumun ve Amerika’nýn asla taþýyamayacaðý ve daha uzun süre tavýrsýz kalamayacaðý daha büyük bir katliamla karþý karþýya deðil miyiz?
Mýsýr’daki darbeye darbe diyemeyenleri zor durumda býrakacak bir katliam bu.
Esat rejimine peþ peþe fýrsatlar sunan, zaman tanýyan uluslararasý toplumun, Mýsýr’da ayný fýrsatlarý darbecilere sunabilmesi, hangi demokratik deðerler ve ilkelerle açýklanabilir?
Esad’a karþý savaþanlar silahlý güçlerden oluþuyor ve bu durum Esad’ýn gerçekleþtirdiði katliamlarýn üstünü örtmek ve gizlemek için kullanýlýyordu.
Ama ya Mýsýr?
Mýsýr’da darbecilere karþý þimdiye kadar tek bir þiddet eylemi bile gerçekleþmedi.
Ýhvan’ýn izlediði siyaset, þiddeti dýþlýyor ve bu Ýhvan’a hem ulusal hem uluslararasý düzeyde ciddi bir prestij saðlýyor.
Saddam Hüseyin’in idam edilmesi, herkeste farklý duygularýn ve düþüncelerin oluþmasýna yol açmýþtý.
Yüzyýlýn, soykýrým suçlarý dahil, insanlýða karþý iþlenmiþ en amansýz ve en zalim suçlarýndan sorumlu tutulan Saddam Hüseyin’in idam edildiði gün, salt bir diktatörün cezalandýrýlmasýndan ibaret olarak görülmemesi gereken ve iþlenen çok sayýda savaþ suçunun uluslararasý iliþki ve baðlantýlarýný da ortaya çýkarmasý beklenen, uluslararasý boyutlarý olan bir dava, yarattýðý bütün umutlarla birlikte sönmüþtü.
Çeyrek asýr sürmüþ iktidarý yýllarýnda halkýna her aný, her günü zehir eden, onu idam sehpasýna götüren celladýnýn ifadesiyle ‘halkýný öldüren, yýkan ve fakirliðe mahkum eden’ Saddam’ýn suç ortaklarý, bir zamanlar iþbirliði yaptýklarý diktatörü ipe göndermede bu kadar aceleci davranmasalardý; Irak’ta bunca þiddet, kan ve gözyaþý varken, yani tam zamanýyken, bu dava muhtemeldir ki, Batý icadý diktatörlerin Batýlý devletlerle kurduklarý karanlýk iliþkilerin aydýnlanmasýna da katký saðlayacaktý.
Oysa Irak’ýn yeni egemenleri, daha baþýndan bu dava sürecinin böyle geliþmesine izin vermediler. Irak halklarýnýn bastýrýlmýþ toplumsal hafýzasýna uzanacak ve aralarýnda yeni ve barýþçýl bir dönemin baþlamasýna yol açacak bir dava ve yargý süreci onlarýn umuru deðildi; bu, ölümcül, gaddar, bir o kadar da zalim toplumsal hafýzanýn oluþmasýnda onlarýn payýna düþen günahlarýn hesabýný vermeye nasýl razý olabilirlerdi ki!.
Piþman olmamýþ lider
Yüzyýlýn davasý, Saddam’ýn adeta bütün sýrlarýyla birlikte Tikrit’te topraða gömüldüðü bir davaya dönüþtürüldü. Yeryüzünün egemenleri, her seferinde olduðu gibi, toplumsal hafýzanýn ortaya çýkmasýndan ve bu hafýzayý insanlýðýn sorgulamasýndan korktular. Bütün dünyayý, Irak’ta, Suriye’de ve þimdi de Mýsýr’da yaþanan soykýrýmlarýn modern dünyanýn hukuk ve adalet deðerleriyle iliþkilerinde muazzam zorluklar yaþayan üçüncü dünya diktatörlerinin suçu ve beklenmedik pervasýzlýðý olduðuna inandýrmaya çalýþýyorlar..
Üçüncü dünyanýn mazlum halklarýný, diktatörlerin zulmünden kurtarmak, hiçbir zaman batý demokrasilerinin amacý olmamýþtýr. Baþta ABD olmak üzere Batý’nýn Saddam’a muazzam desteði olmasaydý ne Enfal olabilirdi ne de Halepçe. Bu destek olmasaydý, iki milyon insanýn hayatýný kaybettiði ve batýlý ülkelerden satýn alýnan zehirli gazlarýn Ýran askerlerine karþý kullanýldýðý Ýran-Irak savaþý olmayacaktý.
Saddam’ýn idamý, onun suçlarýný tanýtmaya, anlamaya ve en önemlisi tekrarýný önlemeye yarayacak adil bir sonuç yaratamadý.
Öte yandan Saddam, çýkarýldýðý bütün duruþmalarda, gerçekleþtirdiði soykýrýmlardan her nasýlsa kurtulabilmiþ kurbanlarla ve artýk hayatta olmayan kurbanlarýn yakýnlarýyla yüz yüze kaldýðý bütün o özel anlarda, geçmiþini sorgulayan bir tavrýn içinde olmadý; tersine bu lanetli geçmiþi tanýklarýn ve hakimlerin huzurunda pervasýzca savunmaktan geri durmadý. Yaþanmakta olan zamaný ve Irak’ýn içinde bulunduðu deðiþimi okumaktan da yoksundu ve suçla dolu geçmiþini kabule hazýr deðildi.
Bunun yerine o, gücünden hiçbir þey kaybetmemiþ bir lider rolü oynamayý tercih etti. Irak halkýnýn onu, kaybettiði egemenlik dünyasýna yeniden taþýyacaðýna, dahasý Ýslam aleminin bir kahramaný haline geleceðine inandý. Týpký Miloseviç gibi, savunma pozisyonunu, ‘piþman olmamýþ lider’ mitosu üzerine kurdu.
Bütün bu gerçeklere raðmen, Saddam’ýn idamý, Irak halklarýnýn toplumsal belleðinin ve hafýzasýnýn bir bakýma katli olarak görülebilir. Onun geçmiþteki suç ortaklarý, bu belleðin ve toplumsal hafýzanýn katilleri olarak hatýrlanacaklardýr. Saddam’ý idam edenler, idam görüntülerini an be an dünyaya yayanlar, bu görüntüleri cep telefonlarýnýn küçücük ekranlarýna sýðdýrmayý baþaranlar, kýsacasý bize bu görüntüleri seyrettirenler, þimdi Sisi-Mýsýr örneðinde tekrarlanan ahlaki bir yenilgiyi ve katliamlar serisini alkýþlamanýn utancýyla baþ baþa kaldýlar.
Bu utançtan bu sefer kendilerini kurtarabilmeleri ise çok zor..