Bugünlerde Yunanistan’la bir savaþýn eþiðinde gibi bir hava var.
Acaba öyle mi?
Ýstanbul’da, Eyyûb Sultan’da, türbeye giriþ kapýsýnýn solunda, tepesinde metal bir ayyýldýz sembolü bulunan beyaz bir mermer kabir vardýr.
Üzerindeki yazýlar çoðumuzun dikkatini çekmez..
Bu mezarda yatan kiþi, Müþir (mareþal) Gazi Edhem Paþa’dýr.
O, 1897’de Yunanistan’ýn Osmanlý’ya saldýrmasý üzerine, harekete geçen Osmanlý Ordusu’nun baþkomutaný olarak 1 ay içinde Atina’ya dayanan bir muzaffer kumandandýr. Ama, o zafer sonunda, bütün Avrupa ‘Yunan’ý yedirmeyiz!’ dercesine ayaða kalkmýþtý.
O günlerin Avrupa matbuatýna bir göz atýldýðýnda, durum daha iyi anlaþýlýr. Nitekim, sonunda, sadece saldýrgan cezalandýrýlmýþ ve amma, savaþ sonrasý müzakere masasýndan, hiçbir þey elde edilemeden kalkýlmýþtý.
Ve amma, , Ýttihad-Terakkî Cemiyeti /Partisi’nin ve ‘Abdulhamid olmasýn da ne olursa olsun..’ diyen sözde münevverlerin /aydýnlarýn ve maalesef, onlarla kolkola olan bir kýsým seçkin Müslüman þahsiyetlerin iþbirliðiyle, 2. Abdulhamîd’in 1909’da tahttan indirilmesinden 2 yýl sonra, Balkan Harbi’ni baþlatan devletlerin baþýnda Yunanistan yer alacak, ve 450 yýllýk Osmanlý-müslüman þehri Selanik 1913’de Yunanistan’ýn eline geçecekti. O günlerde 100’e yakýn câmiin bulunduðu Selanik’te bugün tek bir Müslüman mâbedi bile kalmamýþ, hepsi yokedilmiþtir.
Ve 1914-1918 arasý süren Birinci Dünya Savaþý’nda, Osmanlý Devleti aðýr bir yenilgiye alýp payitaht/ baþkent Ýstanbul bile, Ýngiltere ve diðer galib devletlerin iþgaline uðrayýnca; Yunanistan, 15 Mayýs 1919’da baþta Ýngiltere olmak üzere Avrupalýlarýn iteklemesiyle Ýzmir’e çýkacak, Bursa, Kütahya, (Afyon) Karahisar, Eskiþehir’e kadar bütün Batý Anadolu’yu iþgal eden Yunan ordularý hattâ Polatlý önlerine kadar ilerleyecekti.
Osmanlý Devleti uluslararasý hukuk açýsýndan henüz de mevcudiyetini sürdürüyordu. Ýstanbul’da hareket ve hükûmet etmek imkâný bir hayli sýnýrlandýrýlmýþ olan Padiþah M. Vahdeddin yine de devletin baþýndaydý ve komutanlarý vazifelendiriyor, onlara gizlice imkânlar saðlýyor ve bir çýkýþ yolu arýyordu.
Bu kumandanlardan birisi de Mustafa Kemâl Paþa idi ve, onu da Samsun yöresindeki karýþýklýklarý önlemek gerekçesiyle ve amma, bütün 9. Ordu bölgesinin tam yetkili müfettiþi olarak (sonraki dönemde uyduruk tarih yazýcýlarýnýn iddia ettiði gibi gizlice deðil, resmen ve emrinde onlarca subay, astsubay ve erler, para ve diðer imkânlar olmak üzere) Anadolu’ya gönderiyordu.
O savaþlar 3 sene sürdü ve Yunan Kralý’nýn, bir hayvanat bahçesi’nde gezerken bir kuduz maymun tarafýndan ýsýrýlýp ölmesiyle, Yunanistan bir siyasî istikrarsýzlýða düþtü ve Anadolu’nun Müslüman halký, canla-baþla çetin bir mücadele verince, Yunanistan, ‘Küçük Asya Faciasý’ dedikleri yenilgiyle karþýlaþtý. Ve amma, emperial güçler savaþta yapamadýklarýný Lozan Andlaþmasý’yla yaptýlar.
Artýk, 1890’lardan beri ateþli bir helen nasyonalisti olarak Girit’te sivrilmeye baþlayan ve Atina’ya gelip iktidara geçen Elefterios Venizelos isimli ünlü Yunan lider de, Osmanlý’nýn enkazý üzerine kurulan Ankara Hükûmeti’nin liderleriyle birlikte ‘Büyük Venizelos’ diye anýlmaya baþlanacaktý.
Ondan sonrasý, bizim iç durumumuz daha bir farklýdýr. Hele de Lozan’da dayatýlan emperial planlarýn, iç siyasette nasýl ve hangi yöntemlerle, ‘Ýhtimal ki, bazý kelleler koparýlacaktýr..’ sözünün fiilen sahneleniþi ise, merhûm Necîb Fâzýl’ýn, ‘Bir hayata çattýk ki, hayata kurmuþ pusu..’ mýsraýndaki gibi olmuþtur.
O konuyu þimdilik geçelim..
Biraz da geçmiþe bakalým:
Resmî adý yunanca ‘Hellas’, ve bugün latin dillerinde Greek/ Greece / Grѐce, /Griechenland diye anýlan Yunanistan, Sultan 2 . Bâyezid ve Fâtih Sultan Mehmed zamanýnda Osmanlý hâkimiyetine girmiþ; 400 yýla yakýn bir süre devam eden bu durum, 1821-29 arasýndaki Yunan Ýsyaný sonunda, Yunanistan’ýn baðýmsýzlýðýnýn Osmanlý Devleti tarafýndan tanýmasýyla noktalanmýþtý.
Osmanlý Devleti, Rûmeli’ye, Balkanlar’a geçtiði 1356’larda, Yunanistan’a, Sýrb ve Yunanlýlarýn Kralý olarak anýlan Stefan Duþan hükmediyordu.
Ancak, taa Horasan diyarýndan gelen Timur’un 1402’de Ankara Savaþý’nda Yýldýrým Bâyezid’i aðýr bir yenilgiye uðratmasýyla fetret /daðýnýklýk sýrasýnda Selânik, Bizans’ýn eline geçmiþti. Ama, Fatih’in babasý Sultan 2. Murad, 1430’da Selanik'i geri almýþtý. Atina ve çevresi ise, Floransa Kralý’nýn elindeydi, 1387’den beri.. Halk Ortodoks Hristiyan olduðu halde, Antik Yunan’dan kalma Parthenon Tapýnaðý, Katolik Katedrali’ne dönüþtürülmüþtü.
Ýstanbul’un fethinden kýsa süre sonra ise, Osmanlý ordusu Atina’yý da fethetti ve Fâtih, 1458’de Atina’yý ziyâret etti. Rûmcayý iyi derecede bilen genç sultan, Atina’yý, ‘Medine-t-ul’Hukemâ / hikmet sahibleri, filozoflar þehri’ olarak övdü.
Fâtih ve 2. Bayezid döneminde, Mora Yarýmadasý da ele geçirildi. Bu durum, 1821-Yunan Ýsyâný’na kadar devam etti.
1805-1807 yýllarý arasýnda Paris’ten Beyt-ul’Muqaddes’e, Jerusalem’e kadar bir yolculuk yapan ünlü Fransýz yazarý Chatoubriand, bu yolculuðu sýrasýnda -Batý medeniyetinin anavataný- olarak bilinen Grѐce diyarýný gezer ve Osmanlý Valisi’nin yönetimindeki Helen/ yunan halkýnýn uyuþukluðundan, esefle söz eder. Onun anlattýðý o uyuþuk halkýn 15 sene sonralarda, 1821’de Mora Yarýmadasý’nda baþlayan Yunan Ýsyaný’ merhalesine nasýl ulaþtýðýný izah kolay olmasa gerek..
Bu arada, büyük Ýngiliz þairi Lord Byron’un da, Yunan Ýsyaný sýrasýnda, sadece þiir desteðiyle yetinmeyip, Yunan Ýsyaný’na katýldýðýný ve o çatýþmalar sýrasýnda öldüðünü hatýrlamakta da fayda var. Çünkü Ýngiltere, Fransa ve Rusya Yunanistan’ýn doðuþuna ebelik yapmýþlardýr ve 1829’da Navarin’deki Osmanlý Donanmasý’na baskýn yapan ve Osmanlý Donanmasý’ný yakan Rusya, 1830’da da Yunanistan’ý devlet olarak tanýyan Edirne Andlaþmasýný Ýngiltere ve Fransa’yla birlikte imzalamýþ ve Yunanistan Krallýðý’na da bir Alman getirilmiþti.
Tarih, iyi okunmazsa, tekerrür eder.. Ve durumun sadece hamâsetle geçiþtirilemiyeceði de açýktýr.
Bugün de , karþýmýzdaki sadece Yunanistan deðil, bütün emperial güçlerdir ve hattâ Müslüman toplumlarýn baþýna oturtulmuþ bir kýsým rejimlerdir.
Ama, biz dün olduðu gibi, bugün de yine varýz. Ama, dünlerde içimizdeki uþaklarýn sergilediði teslimiyetçi oyunlara inþaallah tekrar düþmemek dikkatiyle..