Şafak Pavey ne yaptı?

-PARİS-

Türkiye’de acayip şeyler oluyor. Düşünsenize, sadece 35 gün önce küçük okul çocuklarının her Allah’ın günü Andımız adlı o ırkçı tekerlemeyi okumaya zorlandığı bir ülkeydi Türkiye. X, Q ve W harfleri yasaktı. Tillo’ya Tillo diyemezdiniz. Kamu çalışanıysanız işinize başınız örtülü gidemezdiniz. Milletvekili dahi olsanız milletin meclisine o şekilde giremezdiniz.

Hak ve özgürlük alanlarına ilişkin hala eksikleri var Türkiye’nin. Ama şu son bir ay içindeki gelişmeler de olmasaydı, kuşkusuz bugün Paris’te başlayan ve AB ile TBMM’nin ortaklaşa yürüttüğü Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog Programı kapsamında düzenlenen Cinsiyet Eşitliği Sempozyumu için gelen Türkiye vatandaşları olarak hepimizin başı hayli eğik olurdu, eksik demokrasi yüzünden.  

Yoğun bir gündemi var AB Uyum Komisyonu Başkanı Prof. Mehmet Tekelioğlu’nun liderliğindeki sempozyumun. Cinsiyet ayrımcılığı Avrupa ülkelerinin de farklı düzeylerde baş etmeye çalıştığı bir sorun alanı çünkü. Türkiye de Demokratikleşme Paketi’nden çıkan ayrımcılık ve nefret suçlarına ağır ceza getiren, yaşam tarzına saygıyı TCK güvencesi altına alan düzenlemeleri bir an önce hayata geçirmek zorunda.

Ayrımcılık ve nefret suçları belki de en yaygın suçların başında geliyor ama hemen kimse suç işlediğinin farkında değil. Hatta başörtülü vekillerin Meclis’e girdiği günkü gibi, bu suç Meclis kürsüsünde de işlenebiliyor ve hatta bol alkış alabiliyor.

Kürsüde nefret suçu

O gün Şafak Pavey sahne alıncaya kadar tanıklık ettiğimiz Meclis, Türkiye gerçeğine, toplumun olgunluğuna nihayet erişmiş bir Meclis görüntüsü veriyordu. Muharrem İnce dahil. Sonuçta onun eğlenceli agresyonunun, tansiyonu yükselen CHP’lilerin içini soğutmak gibi bir işlevi de vardı.

BDP’den Pervin Buldan, MHP’den Ruhsar Demirel, HDP’den Sebahat Tuncel kürsüye çıkarak iktidar partisini eleştirip kendi politikalarını vurguladıktan sonra cinsiyet ayrımcılığını kınayan, kadın özgürlüğünü savunan son derece güzel konuşmalar yaptılar. Bravo dedik.  

Sonra Şafak Pavey’e geldi sıra. Herkesin üzerinde rahatlıkla ittifak edebileceği, kadın hakları için çalışmış, BM’de görev almış, genç kuşaktan umut veren bir vekil Pavey. Partisi de böyle düşünüyor olmalı ki başkan yardımcılığı gibi önemli bir pozisyonda. Heyecanlandık haliyle. Üstelik ayrımcılıkla ilgili bir konuşma yapacağı ilan edilmiş günler öncesinden.

Kürsüye geldi ve “bu hanıma haddini bildirin” sözleri gibi kirli, hayatı boyunca peşini bırakmayacak ayıplı bir had bildirme konuşması yaptı ne yazık ki Pavey. Ayrımcılık hakkında konuşacaktı, gülümseyerek ve açıkça nefret suçu işledi. 

CHP’nin son zamanlarda utangaç-ürkek bir tonda sürdürmek zorunda kaldığı yasakçılığa o bildik üstencilik ve kibirle “şık ve yeni moda” bir kılıf giydirdi.

Hayır, üzerinde çalışılmış metnini okurken Ecevit gibi elleri titremiyordu, sesi titremiyordu. Tonlama, mimik ve jestler çok profesyonel, hayli tiyatral.

Daha düne kadar aynı görünüme sahip olduğu hemcinslerini hem yıllanmış sorunlardan sorumlu tutuyor, hem onları edilgenlikle itham ediyor, kategorize ediyor, iftira ediyor, başı açık vekilleri vitrin süsü diye niteliyor, kaybettiği bacağını oluşturmak istediği algıya, yaptığı siyasete konu ediyordu. Ama esasen kendine çok yazık ediyordu.

Söylemezsem çatlarım

Pavey’i dinlerken çok yazık oldu diye düşündüm. Bu bir parti politikasıysa bile, CHP’de bunu yapacak çok sayıda isim var zaten. Eski CHP’nin günahlarını güncelleyerek devralmak yerine yeni CHP’yi kuracak isimlerden biri olarak gördüğümden olacak, kendine itina etmesini beklerdim. Bu sadece onun kaybı değil çünkü. Ama vaktiyle geçirdiği o talihsiz kazanın herhangi bir şekilde tartışma konusu yapılmasını son derece rahatsızlık verici buluyorum, ayıplıyorum. Hiç kimse fikrinden dolayı mahremiyle ya da hayatıyla sınanamaz, sınanması kabul edilemez.