Saflar sýklaþýyor...

Sanýyorum artýk ekonomide de siyasette de ‘geliþine vuralým’ aþamasýna geldik. Küresel sermayenin vanasýný elinde bulunduran ‘güçler’ krizi geliþmekte olan ülkelere yýkmak konusunda çok kararlý. Baþta enerji olmak üzere, finans, teknoloji ve diðer temel alanlarda yeni bir dengeye, Batý üstünlüðünü kaybetmeden ulaþmak istiyor...  Amerikan Merkez Bankasý’nýn (Fed) parasal geniþlemeyi tartýþmaya baþlatmasý ile dünyanýn sýcak bölgelerindeki çatýþmalarýn artmasý, Ortadoðu’da hýzla eski diktatörlük rejimlerine doðru bir konsolidasyonun zorlanmasý tabii ki tesadüf deðil. Türkiye’ye yatýrým yapma konusunda çok kararlý olan uluslararasý yatýrýmcýlarda bile þu sýralar bir ‘sonbahar sendromu’ gözlemleniyor. Aslýnda bu ‘korku’ yalnýz Türkiye ile ilgili de deðil... Fitch’in son raporu bu konuda çok açýk. Fitch, parasal geniþlemenin sonlandýrýlmasý halinde, geliþmekte olan ülkelerdeki ‘endiþe’ birikiminin had safhaya geleceðini söylüyor. Fitch, bir de anket yapmýþ; bu ankette, geliþmekte olan ülkelere sermaye giriþlerinin azalmasýnýn önemli bir belirsizlik kaynaðý olacaðý baskýn görüþ olarak ortaya çýkmýþ. Tabii burada Türkiye... Macaristan, Lübnan, Jamaika gibi ülkelerle birlikte en ‘gergin’ ülke grubuna sokulmuþ.

Biliyorsunuz, son sanayi üretimi ve ihracat verileri buna baðlý büyüme temposu ve bütçe performansý Türkiye için geçen yýla göre oldukça iyi. Yani Fitch, geçen sene ekonomi yönetimi gereksiz bir þekilde büyümeyi frenlerken, sanayi üretimi, iþsizlik, bütçe verileri þimdikinden çok daha kötüyken, Türkiye’nin notunu yükseltmiþ ve yatýrým yapýlabilir seviyeye çýkarmýþtý. Þimdi ise Lübnan ve Jamaika ile ayný ‘gerginliði’ yaþayabilir diyor.

Fitch, Türkiye’nin Medicileri ve ‘sanatçýlarý’ 

Fitch, tek baþýna rapor yayýnlayan, not daðýtan bir kurum deðil. Fed’in ‘parasal geniþleme’ tartýþmasýný ortaya atmasý, Mýsýr darbesi, Türkiye gibi ülkelerin siyasi istikrarý ile ilgili Baþbakan’ýn saðlýðýna uzanan bir yýðýn belden aþaðý spekülasyon tabii ki Fitch gibi kurumlara da uðrayacaktý. Batý medyasý ve onun bizdeki uzantýlarý belli ki yeni bir ‘soðuk savaþ’ baþlattýlar. Biz bunun üç temel cephede sürmekte olduðunu söylemiþtik. 1) Siber saldýrý (kýsmen ve en alt düzeyde devrede) 2) Finansal operasyon (devrede) 3) Toplumsal kalkýþma (kýsmen devrede) Tabii ki, bu üç temel alandaki ‘soðuk savaþý’ çok geniþ bir geleneksel ve sosyal medya aðý destekliyor ve lojistik destek saðlýyor. Buradaki medya aðý, bu soðuk savaþýn ideolojik-kültürel altyapýsýný da üretmeye çalýþýyor. Örneðin Kutluð Ataman’ýn söyledikleri bu ideolojik-kültürel altyapý oluþturma çabasýna çok somut ve güzel bir örnek. Belli ki, Türkiye’de birileri, Rönesans’a giden yolda burjuvazinin sanatýný ortaya çýkarmak için soygunlardan elde ettikleri altýnlarý saða-sola saçan o zamanýn gangster-tüccar ailesi olan Mediciler’in rolünü üstlenmiþ. Ama bu ‘rol’ üstlenme yalnýz ‘sanatsal’ ve kültürel alanlarda olmuyor.

Samir Amin, Yön ve ‘bizim liberaller’

Mesela Mýsýrlý ‘solcu düþünür’ Samir Amin þu sýralar bizim ulusalcý medyada çok revaçta. Çünkü Amin, Mýsýr darbesini destekliyor ve Mursi’nin düþürülmesi gerektiðini söylüyor. Samir Amin, tipik bir azgeliþmiþ ülke ulusalcýsýdýr; bir üçüncü dünyacýdýr. (Bizim eski darbeci Yön Çetesi’nin ideolojik babalarýndan birisidir) Yani þimdilerde Ergenekon Terör Örgütü davasýnda faþistlikten mahkûm olmuþ ulusalcý-sol (azgeliþmiþ ülke nasyonel-sosyalistleri) kesimlerin Mýsýr versiyonudur. Þu sýralar ABD’nin Mursi’yi aslýnda desteklediðini, Mýsýr ordusunun millici bir yöne doðru gittiðini,  eskisi gibi Batý’dan icazet almadýðýný söyleyecek kadar beyni sulanmýþtýr ama bugün diyelim ki Mýsýr’da olan Türkiye’de oldu, kerinçekgiller hapisten çýktýðý gün Samir Amin gibi konuþmazlar mý? Ama tabii ki, yukarýda bahsettiðim, yeni soðuk savaþ çerçevesinde kerinçekgillerin hapisten çýkmasýna gerek yok. Onlarýn yapacaðýndan çok daha fazlasýný yapacak odaklar dýþarýda zaten. Ama iþin daha da ilginci, bugün Amin’in söylediklerini bizim ‘liberaller de’ söylüyor. Kerinçekgillere pek gerek de yok aslýnda...

Avrupa, Ortadoðu ve Türkiye

Peki, ne isteniyor tam olarak, amaçlanan ne? Ýlk önce bu sürecin üç temel dinamiði olduðunu söyleyelim; iþte bu üç temel dinamik bize baþlatýlan bu savaþta kimlerin ne istediðini de söylüyor: Birincisi bu savaþ, yeni Avrupa ile eski Avrupa arasýndaki savaþtýr. Yeni Avrupa, Almanya ve Fransa gibi egemen-merkez ülkelerin hakim olmadýðý, Türkiye’nin de eþit ve gücü oranýnda yer aldýðý demokratik Avrupa’dýr. Eski Avrupa bitmiþtir; Türkiye’de bu Avrupa’ya üye olmayacaktýr. Ýkincisi, yeni Ortadoðu ile eski Ortadoðu arasýndaki mücadeledir bu... Eski Ortadoðu, Baas diktatörlükleri, bunlarý tamamlayan Ýran molla diktasý ve Ýsrail terörü idi. Þimdi Türkiye üzerinden yeni bir demokrasinin ve sýnýrlarýnýn çizildiði baþta Kürtler olmak üzere halklarýn özgür iradesinin geçerli olduðu bir Ortadoðu ortaya çýkýyor. Üçüncüsü, Türkiye ve Mýsýr gibi bölgelerini belirleyecek ülkelerin, kendilerine dünya savaþlarý sonrasý çizilen sýnýrlarý aþmasý ve yeni bir egemenlik çemberini kendi halklarýnýn iradesi ile oluþturma aþamasýna gelmiþ olmalarýdýr. Þimdi düþünün, bu üç temel deðiþimi kim neden istemez... Önümüzdeki dönem saflar daha da belirginleþecek... Dostluk baki, ama bu ülkenin geleceði daha önemli...