Seçimlere doðru hýzla ilerliyoruz. Son bir haftada gerek meydanlarda, gerekse sokakta edindiðim izlenim, AK Parti’nin yeni dönemde de iktidarýn en güçlü adayý olduðu. Zaten yakýn gelecekle ilgili tartýþmalar, kimin iktidar olacaðý üzerinde deðil, nasýl bir modelle yola devam edileceði üzerinde yoðunlaþýyor.
Üç dönem boyunca Tayyip Erdoðan liderliðinde yoluna devam etti AK Parti. Her seçimde oyunu artýrdý, girdiði her seçimi ve referandumu kazandý. Erdoðan’ýn halk oyuyla seçilen ilk cumhurbaþkaný olmasýnýn ardýndan da dördüncü dönemini Baþbakan Ahmet Davutoðlu liderliðinde sürdürüyor.
Kuþkusuz 7 Haziran’da ortaya çýkacak sonuç, yeni Türkiye mimarisinin boyutlarýný ciddi ölçüde etkileyecek. AK Parti’nin sadece seçimi kazanmasý deðil, hangi sonuçlarla kazandýðý, ayrýca parlamentoda nasýl bir dengenin oluþacaðý da bu mimariyi etkileyecek. HDP’nin alacaðý sonuç, sadece kendisini deðil, yakýn gelecekte Türkiye’nin bölgesel rolünü etkileyecek kadar önemli. Galiba bunun en az farkýnda olan HDP yönetimi ve akla hayale gelmeyen çýkýþlar, eskimiþ statükocu bir söylem, deðer karþýtlýðý ve karanlýk ittifaklarla yola devam ediyor.
Her insanýn olduðu gibi toplumlarýn da kendi hafýzalarýnda yaþayan bir öyküleri vardýr. Zamana ve bakýþ açýsýna göre deðiþiyor gibi görünse de, esasen herkes kendi öyküsünün pekala farkýndadýr. Mesela Kürtler’in bu coðrafyada varlýðýný ifade ederken veya tanýmlarken kullandýðýmýz unsurlarýn her biri, bir þekilde doðruyu yansýtýr, ama hakikat bundan daima fazlasýdýr.
1923’ten deðil, Tanzimat’tan bu yana devam eden ‘inkýlap tarihi’; din, devlet, millet gibi ana kavramlarý ve bunlarýn oluþturduðu aðýrlýðý, en azýndan taktik düzeyde yanýna almayý tercih etmiþtir hep. Bu ne demektir? Þöyle özetleyelim. Neredeyse tüm modernleþme tarihimiz, toplumsal hafýzada ayrý bir yeri olmayan üç kavram, din, millet ve devlet etrafýnda, en azýndan onu yanýna alma gayretiyle devam etmiþtir.
PKK’yý sýradan sýradan bir terör örgütü olmanýn çok ötesinde, Kürtleri dönüþtürmenin, deðerlerden koparmanýn aracý olarak görebilirsek, bugün olup biteni daha fazla anlama imkaný buluruz. HDP genel baþkanýnýn üslubuna yansýyan ‘Kabe’ benzetmesi, tam da böyle bir kopuþun, koparma çabasýnýn ve Stalinist yaklaþýmýn ürünüdür. Kimse kimsenin dinini ve inancýný elbette sorgulayamaz. Ama bu söylemin perde arkasýný görmek ve anlamak hakkýmýz olsa gerek.
Bu tür tartýþmalarýn en talihsiz yaný, seçim dönemlerinde görünüp kaybolmasý ve asýl gerekli olduðu zamanlarda neredeyse gündemden çýkmasýdýr. Devletin güvenli kollarýnda söylem üreten muhafazakar saðcý zihniyetin, böyle bir dönüþümü anlamasý, karþý hamle yapmasý zaten sözkonusu olamazdý. Ama bugün bu tür dönüþümleri, hamleleri anlama kabiliyeti olan, ayný zamanda toplumsal deðerlerle dinamik barýþýklýða sahip bir iktidar var.
O halde tüm bunlar üzerinde daha fazla kafa yormasýný beklemek hakkýmýz. Ayrýlýkçý Kürt hareketinin mensuplarý, yol alabilmek ve güç elde edebilmek için belli ki rejimin en kirli ve ölü hücreleriyle ya da benzeri yapýlarla ittifak etmeye kararlý. Bunu deþifre etmenin yolu, daha fazla ‘sað’a sapmak deðil, saðduyu ile hareket etmek olmalý. Deðiþimin hamisi olmayý býrakýrsanýz, baþkalarýnýn istediði gibi operasyon yapmasýna da razý olmak zorunda kalýrsýnýz.