Saðduyu kazansýn

Suriye rejimi, Beþþar Esad, arkasýndaki Baas Partisi ile halkýn üzerine kan kusanlarý destekleyen ülkeler hakkýnda ne dense yeridir. Hepsi birlikte insanlýða karþý suç iþliyorlar. Baþbakan Tayyip Erdoðan da, CHP ve MHP’nin liderleri de, saðolsunlar, eleþtiriyi hak edenleri azarlamakta tereddüt etmiyorlar.

Yaptýklarý doðrudur. Suriye rejimini içeride kendi halkýna kurþun yaðdýrmaktan, dýþarýda komþularýna hasmane davranmaktan vazgeçirmek için her türlü baskýyý uygulamakta yarar var. Kýnarken siyasetin çýkardýðý ‘tek ses’  yerindedir.

Ancak ‘tek ses’ olma zarureti, kýnama ve eleþtiri ötesinde de gerçekleþmeli mi?

Hükümetler genellikle bu soruya ‘’Evet’’ cevabýný veriyor. Özellikle tehdit ‘dýþarýdan’ geliyorsa... Falkland Savaþý sýrasýnda Ýngiltere Baþbakaný Margaret Thatcher farklý ses çýkardýðýný gördüðü herkese, özellikle de medyaya, kýyasýya hücum etmiþti. Irak’a savaþa giderken ABD Baþkaný George W. Bush’un eleþtiriler karþýsýnda rahatsýz olduðunu, ‘Yurttaþlýk Yasasý’ çýkararak muhalif sesleri susturmayý amaçladýðýný da biliyoruz.

Genel olarak ‘uyumlu’ davranmýþtý Ýngiliz ve Amerikan basýný...

‘Uyumlu’ fakat tek sesli deðil... Devlet bütçesinden aldýðý kaynaklarla yayýn yapan BBC’nin Falkland Savaþý sýrasýnda yaptýðý eleþtirel yayýnlar hükümeti hiç mutlu etmemiþti. Irak’a giderken, kendilerini savaþ makinasýnýn propaganda organý haline dönüþtüren gazeteler ve kanallar vardý ABD’de; ama sorumluluk taþýyanlar yanlýþlýklarý sergilemekten geri durmadýlar.

 Ýyi ki öyle yaptýlar; Ýngiliz ve Amerikan halklarý o sayede gerçekleri öðrenebildi de yaþanan hayal kýrýklýklarý sýnýrlý kaldý.

Siyasiler de, yine o iki ülkede, orduya destek verseler bile savaþ politikalarýna karþý çýktýlar. Bugün Beyaz Saray’da Barack Obama oturuyorsa, seçim baþarýsýnýn sebeplerinden biri, Bush’un bazý kararlarýna senatör iken muhalefet etmesidir.

Bu uzun girizgâhý Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn medyayý hedef alan çýkýþý gerektirdi. Suriye’ye veya destekçilerine hak veren, son olayý karþý tarafýn gözünden deðerlendiren,  belirlenen politikalarý eleþtirenler için bayaðý aðýr ifadeler kullandý Baþbakan Erdoðan...

Gazetelere bir daha baktým, ‘olaðan þüpheli’ bir veya iki kalem dýþýnda aðýr sýfatlarýn yakýþabileceði türden deðerlendirmeler görmedim. Gazetelerin manþetleri ‘’Biraz daha sakin olunsa ve mutedil yaklaþýlsa’’ temennisini hak edecek ölçüde heyecanlý, ama yazarlar genel olarak konuya doðru bir açýdan yaklaþýyor...

Yazarlarýn büyük bir bölümü, týpký toplumun çoðunluðu gibi, geliþmelerin sýcak savaþa dönüþmesini arzu etmiyor. ABD Irak’a girecekken savaþ tamtamlarýnýn sesleri yükseliyordu gazetelerden; þimdi biraz daha dikkatli davranýlýyor gibi...

Elbette doðru olan da bu. ABD’nin Irak’ý ele geçirme macerasýna destek çýksa, kuzeyden açýlacak cepheye topraklarýný tahsis etse, 60 bin Amerikan askerinin geçiþ noktasý haline dönüþse, Türkiye de ABD ile birlikte kaybedenler safýnda yer alacaktý. Bugün dünyanýn her köþesinde Türkiye’ye yönelik farklý bir algýlama söz konusuysa, bunun en önemli sebeplerinden biri, kendisini o zaman geri çekmesidir.

Herkes dersini aldý; geçmiþte savaþtan yana tavýrlarýyla bilinenler bile daha itidalli davranýyor bugün...

Diplomasiye þans tanýyalým ve bu defa da saðduyu kazansýn...