Saðýmda boynunda gözlük asýlý olan Hürriyet, solumdaki de Milliyet. E haliyle takdir edersiniz ki ortadaki de Star, pardon ben oluyorum.
Nasýl yani, diyorsunuz deðil mi?
Valla aynýsýný ben de söyledim “ama nasýl yani, hadi caným sen de, yok daha neler?”
Perþembe günü Ankara’daydým. Ankara 13. Aðýr Ceza Mahkemesi’nde duruþmalarý devam eden 28 Þubat davasýný izlemek için. Ve adliyenin kafeteryasýnda ‘kutlama çayý’ içen iki þahane kadýnla tanýþtým.
Beni bu iki þahane kadýnla tanýþtýran ise Türkiye Gazetesinin cevval muhabiri Arzu Yýldýz oldu. Sonsuz teþekkürler Arzu.
Tanýþma anýmýz evlere þenlik cinsinden tam bir sit-com tadýnda oldu. Anlatayým.
Hani 28 Þubat davasýnýn duruþmasýný izlemek için Ankara’ya gittim dedim ya... Gittim. Arzu ‘birer çay içelim duruþma salonuna öyle geçelim, arkadaþlarla oturuyoruz’ dedi.
Elimi uzattým ve daha ben ‘merhaba ben Elif’ demeye fýrsat kalmadan....
- Ben Hürriyet!
- Merhaba ben de Milliyet!
Deyince...
- Ben de Star’dan Elif, dedim ve film orada koptu.
Ben onlarý 28 Þubat duruþmasýný izlemeye gelen Hürriyet ve Milliyet’ten arkadaþlar sandým anlayacaðýnýz.
Adý ‘Milliyet’ olaný ‘Yok. Yok öyle deðil, benim adým Milliyet, ablamýn adý da Hürriyet. Kurum adý deðil yani!’
“Nasýl yani” deyiverdim.
“Valla, adlarýmýz böyle kuzum, ancak artýk benim yeni bir ismim var. Milliyet adýný gönderdim Asya oldum bugün. Faþist ve ýrkçý bir isimdi. Babamýn tamamen ideolojik takýntýlarý nedeniyle verdiði isimle ‘artýk’ yaþamak istemedim. Üzerimden bir yük kalkmýþ da yeniden doðmuþ gibiyim bugün. Yeni adýmla ilk merhabamý da seninle yaptým.” dedi Milliyet pardon Asya!
Niye bilmiyorum ama birden “kaç yaþýndasýn?” diye sordum. Asya “54 yaþýndayým ancak bir 54 yýl daha yaþamayacaðýmý kim garanti edebilir ki?” dedi. Hýnk!
‘Babam CHP’nin altý okuna göre isimlerimizi vermiþ, þaka deðil. Bir kardeþim daha doðsaymýþ muhtemelen adý Halk filan olurdu’ deyince...
“Yok daha neler” deyiverdim.
Bir an benimle kafa bulduklarýný filan sandým. Nasýl sanmayým? Kendileriyle bile dalga geçtiklerine göre benimle de pekâlâ dalga geçebilir kafa bulabilirler sonuçta.
Asya ve Hürriyet iki þahane kadýn! Hürriyet biraz ciddi Milliyet ise acayip matrak! Hayatlarý roman da olur film de...
Týlsým mý var deyin, þeytan tüyü mü var, ne derseniz deyin. Acayip özgüvenleri var ve esprililer, kendileriyle öyle dalga geçiyorlar ki ben arada bir ‘estaðfurullah’ demek zorunda kaldým. Asya da her seferinde ‘yok yok, öyle caným’ demek zorunda...
Ýki aðabeyleri varmýþ birinin adý Ýsmet diðerinin de Ýnönü. Onlar iki aðabeyi birleþtirmiþler Ýsmet Ýnönü yapmýþlar.
Þimdi Ýsmet ve Ýnönü Milliyet’le konuþmuyormuþ ‘Referandumda evet’ dediði için.
***
Aile koyu bir CHP’li. Neredeyse tüm sülale hukukçu! Dede Þeyh Sait Ýsyanlarýnýn görüldüðü davalarda hakim olarak görev yapmýþ, teyze de Adana’nýn ilk kadýn ceza reislerindenmiþ ve çoook kalem kýrmýþlýðý varmýþ. Baba ise dört çocuktan sonra hukuk okumuþ.
‘Babam sanýrým gençliðinde bu kadar takýntýlý bir CHP’li deðildi. Annem, babamýn ikinci eþi! Babam liseye giderken yapmýþ ilk evliliðini. O evliðinden üç kardeþimiz var, Hicran, Uður ve Þengül. Ýsimleri gayet normal, babam da normalmiþ o zamanlar, ne olduysa sonradan olmuþ ve þirazeden çýkmýþ anlayacaðýnýz. Neyse babam sonra annemle tanýþýyor. Annem babamdan dört yaþ büyük ama dünyalar güzeli bir kadýn.. Babamda çok yakýþýklý çok da çapkýn! Teyzemlerin anlattýðýna göre düðüne herkes, damattan dört yaþ büyük annemi görmeye gelmiþ. Ýyi mi?”
‘Çok siyasi bir aileydik. Resmen sloganlarla büyüyüp, telkinlerle yetiþtik. Menderes ahlaksýz... Memleketi sattý. Hýrsýz. Gericiliði geri getirdi. Laiklik elden gidiyor vesaire. Dindarlar kötüdür, sað da tu kaka... Saða, dindarlara karþý büyük bir kin nefret içerisinde büyüdük. Menderes’in asýlmasý büyük bir coþkuyla ve sevinçle karþýlanmýþ evimizde. Darbeler güzeldi, askerler de gelir gericilerin elinden kurtarýrdý. Kurtarýcýydý askerler ve iyi ki de darbeler vardý. Dolayýsýyla demokrasi için darbeler gerekliydi. Yoksa laiklik gider de hepimizin hayatý kararýrdý. Adnan Menderes’in asýlmasý büyük bir devrimdi memleket adýna, babam öyle diyordu. Bir yýl sonra bir kýzkardeþim dünyaya geldi (çok yaþamadý) babam o ‘devrim’ coþkusuyla olmalý ki kardeþime ‘Devrim’ adýný vermiþ. Bir de aðabeyim vardý onun da adý Mustafa Kemal. Annem doðurmaya devam etse muhtemeldir ki CHP’nin altý oku tamamlanýrdý!”
Sonra.. Darbeler güzeldir, asker müdahalesi gereklidir, miss gibi devrim diyerek büyüyen Milliyet bu kez ‘devrim’in maðduru olmuþ. Ýyi mi?
12 Eylül’de bir gece yarýsý evinden almýþlar Milliyet’i, sekiz aylýk Zeyno’yu emzirirken hem de...
Aile kudretli olduðu için fazla iþkence ve görmemiþ hemencecik de salýnmýþ ama tüm iþkencelere þahadetlik etmiþ.
Ve sorgulamaya baþlamýþ her þeyi. Sol’un askerle baðlantýsýný da ‘sol’un bitip tükenmeyen þiddetle baðýný da...
Baþkalarýnýn katliamlarýný lanetleyen Sol’un kendi yaptýðý katliamlara karþý sessiz kalan ikiyüzlülüðünü de...
Neyse...
***
Ben 28 Þubat davasýnýn duruþmasýný izlemek için salona geçtim. Asya da Yeþiller ve Sol Gelecek Partisinin düzenlediði ve birkaç saat sonra baþlayacak olan “12 Eylül! Ne unuttuk ne de unuttururuz” konulu paneli izlemek üzere ayrýldý.
Akþama yeniden buluþmak üzere vedalaþtýk Asya’yla...
Görüþemedik o akþam...
Ýstanbul’a döndükten sonra Asya’yý aradým ve hikayesini yazmak istediðimi söyledim. (Aslýnda itiraf ediyorum buraya kadar yazmýþtým izin alacaktým sadece)
Asya’nýn hikayesinden onlarca sayfalýk hikaye, yüzlerce sayfalýk roman çýkar, hatta filmini çeksen Vizontele’nin papucunu dama atar.
Niyetim sadece onun dilinden hikayesini yazmaktý.
Ancak kendisiyle yaptýðým telefon görüþmesinde iþin rengi deðiþti.
Þöyle ki...
Asya bana ‘Ne yaptýn o gün 28 Þubat duruþmasý izlenimlerin nasýl? diye sorunca ben de kendisine ‘Panel nasýl geçti?’ diye sordum. O gün, panelden biraz hayal kýrýklýðý ama daha çok kýzarak ayrýlmýþ Asya. ‘Sacit Kayasu panelistler arasýndaydý. Yeni tanýdým kendisini ve hikâyesini de orada öðrendim. 12 Eylül yargýlansýn diyerek soruþturma baþlatan ve görevine son verilen savcýymýþ. Baþýna gelmeyen kalmamýþ! Yüreðim burkuldu. Panel daha çok 12 Eylül darbesinin yarattýðý travma ve maðduriyetler üzerineydi. Güzel konuþmalar da yapýldý. Konuþmacý olarak sýra DÝSK genel baþkaný Kani Beko’ya geldiðinde moralim bozuldu. Bir anda konu nasýl olduysa 12 Eylül darbesinden çýktý ve Gezi oldu. Gezi’deki bal gibi kalkýþmanýn nasýl demokratik bir tepki olduðunu anlattýp durdu gururla. 12 Eylül’de faþist generaller vardý þimdi de faþist Erdoðan var. Faþist diktatör Erdoðan’dan kurtulacaðýz, kurtuluncaya kadar mücadeleye devam diyerek, bir üniversite öðrencisinin akýllara ziyan sözlerini aktardý. Sokaklar önümüzdeki günlerde ýsýnacak ve bu iktidardan mutlaka kurtulacaðýz, yýlmayýn mücadeleye devam, sözlerini duyunca kulaklarýma inanamadým. Ve çýktým.”
Sokaklar ýsýnacakmýþ. Faþist diktatör Erdoðan’ý devirinceye kadar da mücadeleye devam edeceklermiþ! Böyle buyurmuþ DÝSK Genel Baþkaný Kani Beko!
Mücadeleye devammýþ, duydunuz mu?