Sahadaki batak

Önceki gün Alanya’daydık. Dün Antalya’da. Bugün siz bu yazıyı okurken Allah nasip ederse Muğla’da olacağız. 

Sivil Dayanışma Platformu’nun yerel STK temsilcileriyle birlikte organize ettiği toplantılarda gittiğimiz her yerde şehrin sivil toplum örgütleriyle ayrı, öğrencilerle ayrı, açık salonlarda halkla ayrı buluşuyoruz. Erzurum’da, Gaziantep’te, Tokat’ta ve Ankara’da da benzeri toplantılara katıldım. Sahadaki durumu yerinde görmek; insanların tepkilerini, ikna süreçlerini aracısız tecrübe etmek hakikaten öğretici...

“Evet”ve “Hayır” kampanyaları tabanda nasıl karşılık buluyor? Kim neye ikna oluyor, neye olmuyor? En çok ne merak ediliyor? Nabız tutmak bakımından bu toplantılar biçilmiş kaftan.

Kemal Bey’in yarışı kimle?

Elan Türkiye’nin dört bir yanında sayısız benzeri toplantılar var. Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, aktivistler inandıkları cevabı yaygınlaştırmaya çalışıyor.

“Hayır”gemisinin amiral koltuğuna oturtulan Kemal Kılıçdaroğlu her ne kadar mitinglere, halk buluşmalarına daha dün başladı ise de CHP’nin görünür gelecekteki en parlak genel başkan adayı Metin Feyzioğlu misal Türkiye Barolar Birliği Başkanı sıfatıyla bırakın şehirleri ilçeleri, köylerin mezraların bile altını üstüne çoktan getirdi. Tüm zamanların değişmez CHP genel başkan adayı Muharrem İnce de gayet mobilize.

Öte yandan Kemal Bey’in hakkını da yemeyelim. CHP genetiğine aykırı da olsa son dakika değişen taktikle toplumu kucaklamaya gönül eğmek, zihinleri kasten karıştırmak ve AK Parti tabanına sağdan yaklaşmak şeklinde tasarlayan “ithal akıl”la olabildiğince uyumlu götürüyor süreci.

Arada bir hatlar karışıyor tabii, yeni sistemde başbakanlık var sanıyor, eğitimlilere ayrı cahillere ayrı konuşuyorum diyor vesaire ama o kadar kusur Kılıçdaroğlu’nda zaten olur. Mühim olan verilen yalan sufleleri utanıp sıkılmadan tekrarlayabilmek.

Hayır yalanları

“Meclisi kapatacaklar”,“Cumhurbaşkanı kafasına göre yasa yapacak”, “ülkeyi bölüp güneydoğusunu PKK’ya verecekler”, “Suriyelilere vatandaşlık verdiler, şimdi oy toplayacaklar”, “Türk gençleri El-Bab’da şehit oluyor, Suriyeli gençler burada Türk kızlarına laf atıyor”, “sırf kendi çocuklarını askerden kaçırmak ve kıyak emekli etmek için seçilme yaşını 18’e indirdiler”, “Cumhurbaşkanı yüzlerce bakan ve başkan yardımcısı atayıp Türkiye’yi soyacak”, “600 vekilin parasını halk nasıl ödeyecek”, “Erdoğan neyse de Erdoğan’dan sonra ne olacak, ya delinin biri o makama gelirse” gibi akla ziyan bir dizi yalan bizzat CHP’lilerce dolaşıma sokuluyor. 

Koca koca adamlar Hayır için “çamur at izi kalsın” pespayeliğine bel bağlamış vaziyette. Sırtlarında yumurta kefesi yok. Uymakla yükümlü oldukları bir siyasi ahlak çetelesi yok. Neden yalan söylüyorsun diye hesap soran taban yok.

Bu bir tür özgürlük sağlıyor tabii. Kılıçdaroğlu bu konforla “Halka neden Evet demeleri gerektiğini anlatamıyorlar” diyor baksanıza son günlerde şişinerek. Bu vıcık vıcık zeminin centilmenlik dışı olduğunu ve sahayı kirletenlerin kendileri olduğunu gayet iyi bilerek...

Batağı kurutun!

“Evet” savunucuları sadece 18 maddenin içeriğini anlatmıyor bu sebeple. Bu cıvıklıkla da baş etmeye çalışıyor.

AK Parti ve MHP başta olmak üzere “Evet”çiler, öncelikle sahadaki batağı kurutmalı.CHP-HDP cephesinden gelen ifrazatın, olmayanı varmış gibi anlatmaların, olanı kasten çarpıtmaların önü daha yukarıdan üretilecek söylemlerle kesilmeli. Nasıl CHP’nin “rejimi değiştiriyorlar” yalanının önü “rejim 1923’te değişti, o iş bitti” cümlesiyle kesildi ve Kılıçdaroğlu da bir daha bu cümleyi tekrarlayamadı ise benzeri yöntem yine uygulanmalı.

Öncelikle şu üç konu hakkında kamuoyuna sağlıklı bilgi aktarılmalı: 18 yaş, 600 milletvekili ve Suriyeliler mevzuu. 

Kafası karışmış olanların kafa karışıklığı, endişesi olanların endişesi, şüphesi olanların şüphesi ciddiyetle giderilmeli. Ve oylamaya sunulan 18 maddenin içeriği karşılaştırmalı olarak medyada daha fazla anlatılmalı.