Sahi PKK'ya evet diyen kim?

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine hayır diyenler kim?

CHP, PKK-HDP, FETÖ, DHKP-C…

CHP bu sıralamadan son derece rahatsız…

Daha doğrusu, kendisinin hayır cephesi içinde PKK-HDP ve FETÖ ile birlikte anılmasından fena halde rahatsız…

İlginç…

CHP hayır demiyor mu?

Diyor.

PKK-HDP hayır demiyor mu?

Diyor.

FETÖ ve bilumum Türkiye düşmanı terör örgütleri hayır demiyor mu?

Diyor.

Hepsinin iplerini elinde tutan malum küresel güçler hayır demiyor mu?

Diyor.

Şimdi bütün bunları isimlendirmek veya yan yana dizmek niye CHP’yi rahatsız ediyor?

Kendisinin hayır derken farklı bir söylemi veya amacı varsa buyursun açıklasın, bilelim.

Ama görünen o ki hayır cephesinin söylemi bir.

Hepsi ağız birliği edercesine tek bir şey söylüyor: “Tek adam rejimi” ve “diktatörlük”…

Hepsinin konuşmalarına bakınız, tıpkısının aynısı.

Topu birden ağız birliği etmişçesine Erdoğan düşmanlığında birleşiyorlar.

Erdoğan ismi üzerinden bir düşmanlık siyaseti izliyorlar.

Hem kutuplaştırıyorlar, hem çatışmacı bir dil üretiyorlar.

Sonra kalkıp cephe demenin yanlış olduğunu söylüyorlar.

Kutuplaştırmanın zararına dikkat çekiyorlar.

E, pes vallahi!

***

Medyada bu zihniyetin köşe başlarını tutmuş kimi yazarlar var.

PKK ile hayır cephesinde bir arada olmalarının hesabını veremeyince, müflis tüccar gibi eski defterleri karıştırıyorlar.

Maksat kara çalmak veya kendilerini aklamak olunca bazı sözleri bağlamlarından kopartarak kullanma yoluna gidiyorlar.

Kendilerinin değil, asıl kendilerini PKK ile aynı cephede durmakla suçlayanların PKK’ya evet dediğini ispat etmek için hem kimi sözleri bağlamından kopartarak kullanma ahlaksızlığı yoluna gidiyorlar, hem de adını andıkları zatın asla söylemediği lafları onlar tarafından söylenmiş gibi aktararak iftira yoluna başvuruyorlar.

Ve bunun adına da gazetecilik diyorlar.

Sözcü gazetesinin adı gerçekten anılmaya değmez bir yazarı, çözüm sürecinde söylenmiş kimi lafları bağlamından kopartarak aktarma yoluna gitmiş.

Dahası ve en fenası, söylenmemiş kimi sözleri söylenmiş gibi aktararak itibar suikastı yoluna gidiyor.

Her iki halde de dürüstlükten uzaklaşıp haysiyet cellâtlığına yöneliyor.

Köşesini hep bu şekilde kullanan tetikçi yazara ne derseniz deyin, o bildiğini okumaya devam edecek elbet.

Siz “İçkiliyken namaza yaklaşmayınız!” ayetini aktarıyorsunuz, herifçioğlu kalkıp bunu “namaza yaklaşmayınız!” biçimine dönüştürüyor.

Sözün önünü ve arkasını bilerek kesip veriyorsanız, sizin bu yaptığınıza düpedüz çarpıtma ve yalancılık derler!..

Yok, doğrusu nedir diye araştırmadan siz işinize geliyor diye bir başka ahlaksızın o anlayışla taşıdığı lafları köşenize taşıyorsanız bu yaptığınıza da düpedüz haysiyet cellâtlığı denir.

Öcalan’ın kendi örgütüne, “Koşulsuz silah bırakınız ve bundan sonra demokratik siyaseti esas alınız!” çağrısını, “Bu sözlerin karşılık bulması demokratikleşme sürecine katkı niteliğindedir”  biçiminde yorumlamak, asla PKK’ya evet anlamına gelmez.

Bunu bu şekilde yorumlayanın akıl sağlığından şüphe edilir sadece.

Ayrıca o müptezel yazar bilsin ki, “Bağımsız Kürdistan için silah kullanabilirsiniz!” lafı bana ait değildir.

Bana göre hiçbir amaç silahı ve şiddeti meşru kılmaz.

Defalarca bu lafın bana ait olmadığını açıkladığım halde bu laf üzerinden şahsıma söz söylenmesini ise sadece fikrî iffetsizliğe ve zavallılığa yorarım, biline…

Kamu İhale Kurumu ve Başkanı'na dair

Bir gazetede çıkan demecim sanki Kamu İhale Kurumu (KİK) Başkanı’nı FETÖ’cü diye suçladığım biçiminde algılanmış.

Doğrusu üzüldüm.

Dediğim özetle şuydu: Başka devlet kurumlarında olduğu gibi KİK’te de FETÖ varlığını ne yazık ki sürdürmektedir. Prensip olarak KİK’in yeni baştan yapılandırılması gerektiğine inanıyorum.

KİK başkanı FETÖ’cü olmadığı gibi FETÖ ile mücadeleyi de kararlılıkla sürdüren bir kardeşimizdir.

Kardeşlik hukukuna verdiğim önem dolayısıyla işbu açıklamayı gerekli gördüm.

Bizi birbirimize düşürecek fitnelerden uzak durmamız dileğiyle.