'Arar bulur muydun beni, Sahipsiz bir mezar olsaydým' diye okunan þu meþhur türkü çalarken radyoda, takýlýyor gözlerime þu haber... Kastamonu'da 8 gün süreceði belirtilen halk kutlamalarý, þapka kanunu, rengarenk bayraklar, flamalar, parlak güneþ, marþlar, bando, bayram havasý, duraklýyorum... Kýsýk sesle devam ediyor radyodaki türkü: 'Þu daðlarda kar olsaydým...Bir asi rüzgar olsaydým...Arar bulur muydun beni... Sahipsiz mezar olsaydým?'
Aklýma Dr. Mehmet Sýlay'ýn, Ýstiklal Mahkemeleri'nin idama mahkum ettiði Ýskilipli Atýf Efendi hakkýnda yaptýðý uzun araþtýrmalar geliyor. Sabýrlý yýllar boyunca bir hafiye gibi peþine düþülen gizli kalmýþ hakikatler, arayýþlar, sayfalarca tetkik edilen risaleler, mektuplar, sayfalarca yapýlan arþiv taramalarý, titizlikle alýnmýþ notlar, iþaretlenmiþ dipnotlar ýþýðýnda aranan bir; mezar... Sahipsiz bir mezar... Ýstiklal Mahkemesi'nin idamýna arar verdiði Ýskilipli Atýf Efendi nereye gömülmüþtü?
1926 yýlýnda Ýstiklâl Mahkemesi kararýyla idamýna karar verilen Ýskilipli Atýf Efendi, Ankara Ulucanlar'da kurulan idam sehpasýnda can verdi. Cenazesi ilk olarak Mamak Kimsesizler Mezarlýðýna defnedildi. Ardýndan Rahmetli Baþbakan Adnan Menderes zamanýnda kabri bulundu, Çinçin muhitindeki asri mezarlýða defnedildi. Fakat sonraki yýllarda mezarlýk parka çevrildiðinden kabrin yeri yine unutuldu. Derken, Dr. Mehmet Sýlay öncülüðünde 2000 yýlýnda kabir yeniden keþfedilerek en sonunda Ýskilip'e taþýnabildi...
Ünlü edebiyatçý Marquez'in 'Yüzyýllýk Yalnýzlýk' adlý eserinde Latin Amerika'nýn tarihi belleðini ellerinde tutan bilge ninelerden bahseder, bunlar gittikleri her yere atalarýnýn kemiklerini toparlayýp koyduklarý büyük bohçalarla giderlermiþ... Vardýklarý yeni yerleri yurt edinebilmek için, atalarýnýn kemiklerini bohçalarýndan çýkartýr yeni kabristanlara defnederlermiþ... Bu yaþlý kadýnlarý hiç de haksýz bulmamak gerek, çünkü zamanýn belleðini sessizce tutan kabristanlar, aslýnda bizi dün ile yarýn arasýna baðlayan çengelli iðneler gibidir... Sahipsiz mezar, sahipsiz tarih gibidir.
Ýþte Dr. Mehmet Sýlay da, týpký Marquez'in bilge nineleri gibi, kendi yakýn tarihimize ýþýk tutacak bazý yadigarlara eriþebilmek için çok çaba sarf etti. Ýstiklal Mahkemeleri ki olaðanüstü gezici mahkemelerdi, hele Þark Ýstiklal Mahkemeleri kararlarýný kesinleþtirmek için TBMM onama kararý bile gerekmiyordu, acilen gidilen bölgelerde, buðday meydanlarýnda toplanan sanýklar birkaç günde mahkeme edilip, asýlýyordu... 1920 yýlýnda kurulduðunda asker kaçaklarýný toplamak gibi amaçlarý varken, özellikle 1923'ten 1927'e kadarki süreçte, düzen karþýtý olarak görülenlerin infaz edildiði mahkemelerdi. TBMM, Garp Ýstiklal Mahkemelerinin aldýðý kararlarda bir tür temyiz (gözden geçirme, kontrol etme) görevi görüyorsa da, Þark Ýstiklal Mahkemeleri için bu üst kontrol dahi yoktu. Dolayýsýyla bir asýr sonra, Ýstiklal Mahkemelerinin sonuçlarýný konuþmak hala netameli bir konudur ve Dr. Mehmet Sýlay'ý bu zor konuda zihin ve çaba yorduðu için tebrik etmek de gerektir.
Tahirü'l Mevlevi'nin Büyüyen Ay Yayýnlarý arasýndan çýkan 'Matbuat Alemindeki Hayatým, Ýstiklal Mahkemesi Hatýralarý' adlý eseri de bu minvelde zikretmem gerekiyor. Zira, Tahirü'l Mevlevi, Ýskilipli Atýf Efendi ile birlikte tevkif olunmuþ ve yargýlanmýþ, ipten de kýl payý dönmüþ bir münevverdir. Hapishanelerdeki günlerini, Anadolu'nun dört bir yanýndan 'Þapka'ya muhalif olarak görülüp de getirilenlerin hali pür melalini anlatýr. Hatta bunlardan birisi de Kayseri'den tutulup getirilmiþ bir Ermeni'dir; karýsý ona sürekli, 'efendi efendi cimrilik etme de bir þapka al' demiþtir ama o illa ki 'bre ben gavurum zaten' demektedir, mamafih þapkasý olmadýðý için 'gavurluðu' onu yine de kurtaramamýþtýr, gözaltýna alýnmýþtýr... Ýskilipli Atýf Efendi Þapka Kanunu'ndan bir yýlý aþkýn evvel, Ýslam giyim kuþamlarý hakkýnda kýsa bir risale yazmýþtýr ve bununla suçlanmaktadýr. Tahirü'l Mevlevi ise çýkarttýðý derginin Caðaloðlu'ndaki yazýhanesinde bu risalelerden birkaç adet bulundurmaktan dolayý tutuklanmýþtýr...
100 yýl aradan sonra, söz konusu Devrim Kanununun kabulünden evvel yazýlmýþ bir bültenle ilgili olarak verilmiþ idam kararý bize ne kadar da absürt geliyor deðil mi? Ama 100 yýl evvel insanlar, önceye etkili olarak uygulanan gayrý hukuki uygulamalarla ipe gönderilebiliyordu...
Radyoda iþittiðim garip týnýlý bir türkü beni nereden nereye savurdu yahu... Sonra belki þapka deðil ama, onun kuvvetli izdüþümlerinden olan kýlýk kýyafet meselesinin bizim ülkemizde nasýl zehir zemberek bir sýnava dönüþtürüldüðünü de bilen insanlarýz... Biz hayattayken yaþandý her þey. Kýlýk kýyafeti yüzünden okullara, hastanelere, belediye otobüslerine, üniversitelere, devlet dairelerine alýnmayan kýzlarla kadýnlarla, verilen hukuki mücadelelerle geçmedi mi ömrümüz...
Kastamonu'da yapýlacak 8 günlük kutlama haberi beni nereden nereye götürdü... Yoksa türkü mü beni böylesine duygusallaþtýrdý?
'Arar bulur muydun beni, Sahipsiz bir mezar olsaydým'