Şahlanın bakalım tosunlar

Hürriyet yazarları Silivri’deki “milli şahlanışı” yazarak, büyük bir gazetecilik başarısına imza attılar.

Böyle tanımlıyor “Coşkun” soy isimli Doğan Medya Grubu memuru: “Silivri’deki şahlanış...”

Bir değil, iki değil, üç değil, tam dört Hürriyet yazarı bu konuyu işlemiş.

Tebrik ediyoruz kendilerini.

Meğer “çılgın kalabalıklar” sadece tutuklularla dayanışmak için değil, içimizi kıvançla dolduracak bu şahlanışı sergilemek için akmışlar Silivri’ye.

Bu şahlanışın karbon kopya benzerlerini daha önce bol bol yaşamıştık.

Rektörlerin “Ordu Göreve” pankartının altında yürüdükleri o unutulmaz galeyan günlerinden söz ediyorum.

İşkence sesi dinlemeye meraklı gazeteci arkadaşımız maestro görevi üstlenecek, CHP’liler ve İşçi Partililer yekvücut olacak, Livaneli biraderimiz sazıyla sözüyle kitleleri coşturacaktır.

Bütün bu galeyan günlerini 27 Nisan muhtırası izleyecektir...

Hani, “fetihçi zihniyete dur” denilen muhtıra...

Hani, “Ben ötesini de söylerim arkadaş” diyen sivil gazetecilerin nasıl tabansız ve ikiyüzlü çıktıklarını kanıtlayan muhtıra...

Hani, CHP’li yöneticilerin “Ordumuza şükran duyuyoruz, yaşasın kahraman Türk Ordusu” diyerek bir avuç tuzla darbe peşinden koştukları muhtıra...

Hani, Ertuğrul Özkök’e 28 Şubat nostaljisi yaşatan muhtıra...

Sonradan anlaşıldı ki, “Cumhuriyet mitingleri” adı verilen bu seri şahlanışların arkasında “karargâh” var. (Tafsilatı için bkz. Özden Örnek’in darbe günlükleri.)

Paşa emrediyor, kitleler meydanlara akıyor.

Paşa emrediyor, rektörler “Ordu Göreve” pankartı altında esas duruşa geçiyor

Paşa emrediyor, CHP’lilerle İP’liler kol kola giriyor.

Paşa emrediyor, işkence sesi dinlemeye meraklı gazeteci arkadaşımız kitleleri galeyana getirecek “Kemalist nutuklar” atıyor...

Peki, Silivri’ye akan çılgın kalabalıklar niye şahlanmış?

Hürriyet yazarına göre, “adalet duyguları zedelendiği için” şahlanmış.

Kendisi de aynı kanaatte... “Benim de adalet duygum zedelendi” demeye getiren bir kamyon laf ediyor.

Ergenekon soruşturmasından içeri alınan bazı “saygıdeğer” öğretim üyeleri “Ordu Göreve” pankartının altında yürümüş mü?

Bazıları “Abdullah Gül Çankaya’ya çıkarsa, başına bir kaza gelir, ölür...” diyerek, muhterem biraderlere “suikast” telkininde bulunmuş mu?

Deniz Baykal, “Danıştay cinayeti dini duygularla işlenmiştir. Yargı bu yönde karar verdi, olay bitti” demiş mi? Deniz Baykal bunu dedikten bir süre sonra, aynı yargı, söz konusu cinayetin Ergenekon örgütünce işlendiğini ortaya çıkarmış mı?

Cumhuriyet gazetesine atılan “dost bombalar” deşifre edilmiş mi?

Misyoner cinayetlerinin arkasındaki güç kabak gibi ortaya çıkmış mı?

Darbeciler, darbe planlarıyla birlikte ele geçirilmiş mi?

Bu ülkede 3 tam, 2 yarım, 1 “postmodern” darbe olmuş mu?

Muhtıralar verilmiş mi?

Bütün bir ülke fişlenmiş mi?

Bu kadar cinayet işlenmiş mi?

Seçilmiş yöneticiler muhtıralarla “şamaroğlanı”na çevrilmiş mi?

Hayatımızın neredeyse tümü “Sıkıyönetimlerle” geçmiş mi?

Başbakanlar asılmış mı?

Teşebbüs safahatında kalan onlarca darbe girişimi yaşanmış, onlarca cunta kurulmuş mu?

Kendilerine aydın, gazeteci, sivil toplum önderi diyen bazı ilericiler darbeleri alkışlamış mı?

Bazı Anayasa Mahkemesi üyeleri, varlık nedenlerini ortadan kaldıranlara teşekkür ziyaretine gitmiş mi?

Bütün bunlar adalet duygunuzu zedelemeyecek, sıra Veli Küçük’e, Doğu Perinçek’e, Ergun Poyraz’a, “Genç Subaylar Rahatsız” haberinin müellifi Mustafa Balbay’a, işkence sesi dinlemeye meraklı gazeteciye, “İsmail’in anasının nasıl bellendiği, Fehmi’ye hangi parfümün yakıştırıldığı” müjdesiyle kendinden geçen Soner Yalçın’a gelince “Adalet duygum zedelendi, hadi Silivri’de şahlanalım...” Öyle mi?

Şahlanın bakalım...

Halkın şahlanması karşısında ne yapacaksınız, görelim...