Sahte ümitler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu için New York’a seyahatinden önce yaptığı basın toplantısında “Şunu açık ve net olarak ifade etmek isterim; bundan sonra dünyanın hiçbir ülkesi, hiçbir bölgesi FETÖ ve militanları için güvenli bir sığınak değildir ve olmayacaktır” dedi.

Çünkü “Biz her platformda, FETÖ ve elebaşının karanlık yüzünü deşifre etmeye, bu terör örgütünün Türkiye ve diğer ülkeler için oluşturduğu tehdidi dile getirmeye, dostlarımızı da uyarmaya devam edeceğiz. Her tarafta örgütün inine girmeyi sürdüreceğiz.”

Bu sözler, Türkiye’de bu yapının geleceği üzerine tahminlerde bulunan ve muhtemel ki “bazı ümitler” üreten herkes için önemli bir uyarı mahiyetini taşıyor.

Hani şu, diaspora tasavvurları... Türkiye’yi dünyadaki herhangi bir ülke kategorisine indirgeme, dünyada çalışıp Türkiye’yi kuşatma, Türkiye’yi Amerika’ya, Avrupa’ya dövdürme ve sözümona “Fetih” için geri dönme... Bunun için dayanın mesajları. Cezaevlerini medrese-i yusufiye haline getirme çağrıları... Yani bir gün oradan çıkıp zaferi kutlama tahayyülleri...

İşte tam bu hesaplar için diyor ki Cumhurbaşkanı Erdoğan “Boşuna hayal kurmayın. Her gittiğimiz yerde bu fesat yapısını anlatacağız ve orası onlar için güvenli sığınak olmaktan çıkacak.”

O yapının kaçanlarına bir şey söylemenin anlamı var mı bilmem. En başta söylediğim gibi sadece şunu derim: Dünyanın hiçbir ülkesi ve sağ-sol hiçbir yönetim, böyle bir paralel devlet yapılanmasına hayat hakkı tanımaz.

Belki şunu da söylemek lazım bugün: Sadece ülkenize karşı kullanılırsınız, eğer düşmanlık malzemesi olabilecek nitelikte iseniz ve sonra çöpe atılırsınız.

Şunu da söylemek mümkün: Türkiye Türkiye olarak kaldıkça, millet Erdoğan’ın arkasında durdukça ve başka bir güç millete rağmen Erdoğan ve yönetimini devirmedikçe, başka başka ihtimal söz konusu olamaz.

Neye oynuyorsunuz?

Amerika Erdoğan yüzünden Türkiye’yi öyle dövecek ki millet pes edecek.

İhanet bu değilse nedir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ne diyor, onu anlamak gerekiyor.

Diyor ki, her ülke ile ilişkimizin ana gündem maddelerinden birisi, bu “ihanet yapılanması” olacak.

Diyecek ki Türkiye’nin temsilcileri, “Biz yandık siz yanmayın.”

Amerika’da okul mu açtılar, buralardan adam yetiştirip yarın sizin istihbarat kuruluşlarınıza sızacaklar, bu yapının okullarında yetişenlere, dışişlerinde görev verseniz, orada en gizli toplantıları dinlemeye çalışacaklar, askerinizi, yargınızı, polisinizi, ülkenize karşı kullanıma sokacaklar...

Ondan sonra Amerika “Geçin bunları” mı diyecek? Attığınız her adımı gözetlemeyecek mi? Şu anda F. Gülen’in nefes alış verişini bilmiyor mu? Şu an “Eğitimle ilgilenen bir kişi” olarak mı bakıyor F. Gülen’e?

Asya’da alan daralacak, Afrika’da alan daralacak, Güney Amerika’da, Uzakdoğu’da alan daralacak... Bir süre sonra dünya dar gelmeye başlayacak.

Türkiye ile boğuşan bir yapı söz konusu ise onun bedelinin ne olduğunu iyi değerlendirmeli.

Bunların, o yapının tepe elemanlarına söylemenin bir anlamı olacağına inanmak güç. Onlar kirişi kırıp, yeni alanlarda kaybolmanın hesabı içine çoktan girdiler.

Ben asıl, Türkiye’de hala gel-git yaşayan, belki safiyane duygularla o yapı ile ilişkiye girip, hala da vefa duygusu ile kendini kurtaramayan insanlara bir şeyler anlatmak isterim. Darbe kalkışması intihar girişimi idi, hatta en başta dindar insanları, dindar kadrolar tarafından yönetilen Hükümetle savaşa soyundurmak çılgınlıktı, bunları yazdım, uyanmadılar. Hizmet duygusuyla sizinle ilişki kuran sade vatandaşları savaşa sokmayın, dedim, insafa gelmediler. Ve bugünlere gelindi. Hala “Acaba mı, dışarıya gidenler zaferle geri dönerler mi?” ham hayalinin oyaladığı insanlar olabilir.

Yok, yok, yok. Bu ihtimal sıfırın altında. Gülen herhangi bir öldürme eylemine maruz kalmadan Türkiye’ye teslim edilirse, kendisini şanslı saymalı. Amerika’nın kucağında ölmek gibi bir zillet de olabilir.

Kimdi o Medine’den kaçıp Bizans’a sığınan? Geri dönüp Medine’yi ele geçirmiş miydi o?

Basiretini kaybeden neyi kazanabilir ki?