Mancini'nin her maça birbirinden farklý kadro çýkarmasý; bir arayýþýn içinde mi, yoksa kararsýzlýk içinde mi olduðunu gösteriyor? Üstelik sadece isimler deðil, oyun içinde oyun sistemleri bile deðiþiyor.
Sonuçlarý ne olursa olsun; bütün bunlar, Manci'nin beyninde 40 tilkinin kuyruklarý birbirine deðmeden dolaþtýðýný gösteriyor. Peki, sonuçlarý olumlu mu?
Hem olumlu hem olumsuz.
Ne olumlu ne olumsuz!
Fark; bu iki görüntünün kontrol edilemeyiþinden çýkýyor. Ýyiyken iyi kalamýyor, kötüyken iyiye geçemiyor.
***
Dün geceki maçta; bu iki devinimi, oyunun bölümlerine farklý sürelerde ve deðiþerek oynadý. Geçiþleri saðladý. Fakat bunun sonuç almasý; Mancini'den deðil, eski öðrencisi Dany'nin penaltýsýndan geldi. Peki, Cüneyt Çakýr’ýn kararý doðru muydu? Doðruydu... Çünkü, Dany'nin topa müdahale düþüncesi yoktu. Rakibi biçmeye yönelik sert bir dalýþ yapmýþtý. Penaltý olmasa ayýp olurdu.
Beþiktaþ golü yiyene kadar, geri düþmeyi hak edecek zaaflar göstermiyordu. Soðukkanlý kalmayý baþararak etkili sokuluþlar yaptý. Olcay ve Almeida'nýn þutlarý, skora etki yapacak tehlikedeydi. Olmadý!
Siyah-beyazlýlar belki çok babayiðit deðildi ama; baský yemeyi kabullenen, sünepe ve ürkek de hiç deðildi. Güzel bir denge tutturmuþtu. Dengesini Dany bozdu.
***
Beþiktaþ ikinci yarýya da, soðukkanlýlýðýný koruyan bir sakinlik ve sadelikle baþladý. Ama bu sakinlik, sonrasýnda rahatlýða dönüþtü. G.Saray rakibinin kendine olan güveninden baþta tedirginlik duyuyor gibiydi.. Fakat bunu fazla önemsediðini düþünüp, normal futboluna dönüþtü. Centilmen Semih'in artýk standartlaþan istikrarý dýþýnda; takýmda süper oyunu ile ortaya çýkan isim pek yoktu. Telles, zaman zaman iyi iþler yapýyor ama; oyunun bütününe aðýrlýðýný koyamýyor.
Beþiktaþ; daha agresif, daha baskýlý oynasa ve sonucu kabullenmese bir þansý vardý. Ama yoðun baský kurma iþini, maçýn son dakikalarýna ayýrýnca; istediði sonucu almaya zaman yetmedi.