Bir süre önce, sosyal medya üzerinden dolaþýma sürülen bildiride þöyle bir cümle yer alýyordu: “TV NET ve Yeni Þafak gibi mecralarda sinsice Þii terörünün sözcülüðüne soyunan Akif Emre, Salih Tuna, Mahmut Erol Kýlýç gibi isimler...”
Bu isimler ayrýca bölgedeki “Safevi yayýlmacýlýðýný” destekliyorlarmýþ. Bu tutumlarýndan vazgeçmezlerse, onlara “birer pislikmiþ gibi muamelede” bulunulacakmýþ.
Bildiriyi kimin, hangi grubun kaleme aldýðýný bilmiyorum.
Bunun bir önemi yok.
Fakat bir süre sonra, iþbu bildiriye omuz veren, yani sosyal medya hesaplarýndan “RT” ederek geniþ kesimlere ulaþtýran birtakým heyecanlý “Ýslamcýlar” türedi.
Bunlarý, merhum Akif Emre hakkýnda yazdýklarý güzellemelerden tanýyorsunuz.
Merhuma ve çevresine zamanýnda demediklerini býrakmamýþlardý, vefatýndan sonra “Þöyle dava adamýydý, böyle büyük insandý, filozoftu, Müslümanlarýn vicdanýydý...” diye piþkince yazýlar yazmaya baþladýlar. Hiç utanmadýlar.
Kimliklerini sormayýn.
Onlar kendilerini biliyor.
Esasýnda siz de biliyorsunuz.
Küçücük bir taramayla isimlerini ortaya dökebilirsiniz. Deðerse, deneyin...
Bir çift söz de, Akif Emre, Salih Tuna ve Mahmut Erol Kýlýç linç edilirken susan malum “yayýn sorumlusu”na:
Ýsmi zikredilen kiþilerin ne kadar kýymetli olduðunu anlamanýz için birinin kalbine yenilmesi, diðerinin de “istifa noktasý”na getirilmesi ve istifa edip gitmesi mi gerekiyordu?
Mahmut Erol Kýlýç’ýn nasýl bir akýbete uðramasý gerekiyor, merhametinize mazhar olabilmesi için?
Bugün “Yaþayan Akif Emre” diye yazýlar yazýyorsunuz, çok iyi ediyorsunuz da, ama o gün o hayâsýz linçe karþý bir tek kelime etmediniz.
Neyi bekliyordunuz?
Hangi maslahatý gözetiyordunuz?
Saygý Öztürk meselesi
Dün, Saygý Öztürk üzerinden(Öztürk’ün Fetullah Gülen kitabý üzerinden) Sözcü gazetesini aklamaya çalýþan Yýlmaz Özdil’e bazý itirazlarda bulunmuþtum.
Devam ediyorum:
Özdil’in FETÖ’ye karþý bir gazetecidir.
Soner Yalçýnda öyle...
Hatta Soner Yalçýn, bu meseleye ciddiyetle eðilmiþ, önemli þeyler söylemiþ bir gazetecidir. Dolayýsýyla, FETÖ konusunda söylediklerine itibar ederim. “Sözcü’nün bu iþlerle bir alakasý yok” diyorsa, inanýrým.
Fakat Yýlmaz Özdil öyle yapmýyor; “en gevþek halka” Saygý Öztürk’ün tanýklýðýna baþvuruyor.
Saygý Öztürk’ün bir amcasý yok...
Bunu anladýk.
Dolayýsýyla, FETÖ’nün Brezilya imamý Hamidullah Öztürk’le amcaoðlu çýkma ihtimali de yok.
Fakat ötesi var:
Saygý Öztürk, hakkýnda kitaplar yazacak kadar “tehlikeli” gördüðü FETÖ’yle baðýný 17/25 Aralýk’tan sonra koparmadý. Koparmadýðý gibi, örgütün televizyon kanalýnda program yapmaya baþladý. Bir anlamda ödüllendirildi... Örgütün, muhalif gazetecilere reva gördüklerini Necip Hablemitoðlu ve Haydar Meriç örneklerinden biliyoruz.
Saygý Öztürk’ün sýrrý neydi ki, küçücük bir “sitem”le bile karþýlaþmadý?
Ben Yýlmaz Özdil’in yerinde olsam, gazetemi aklamak için Saygý Öztürk’ün tanýklýðýna baþvurmazdým.
Ne yani, Uður Dündar, Soner Yalçýn ve eski bir Sözcü yazarý olan Oray Eðin’in tanýklýklarý yetmiyor mu?
Bir þey daha:
Saygý Öztürk’ün Hamidullah Öztürk’le bir akrabalýðý bulunmuyor.
Tamam, anladýk...
Peki, Abdülhamit Bilici’yle de mi bir akrabalýðý bulunmuyor?
Bunu neden gizliyor?