Genellikle aklýmýzda kalan, 1 Kasým 1922’de saltanatýn kaldýrýldýðýdýr; fakat ayný kararla hilâfetin saltanattan ayrý tutulduðunu unutmamalýyýz. Bir de bu kararla Osmanlý Devleti de tarihe gömülmüþ oldu; Ýstanbul Hükûmeti de öyle.
Yaklaþýk 91 yýl önce imzalanan Mudanya Ateþkes Anlaþmasý’nýn ardýndan sýra, Birinci Dünya Savaþý’ný bitirecek barýþ anlaþmasý görüþmelerine gelmiþti. Fakat Osmanlý tarafýnýn kim ya da kimler tarafýndan temsil edileceði henüz kesin olarak çözülememiþ bir meseleydi. Ýngiltere, Fransa ve Ýtalya, hem Ýstanbul, hem de Ankara hükûmetini barýþ anlaþmasý görüþmelerine davet etmiþti. Ýstanbul Hükûmeti adýna Sadrazam Tevfik Paþa, Ankara’ya baþvurmuþ ve Osmanlý tarafýný birlikte temsil etmeyi önermiþti. Ama öncelikle iki hükûmet arasýnda görüþmelere baþlanmalýydý. Mustafa Kemal Paþa, bu öneriye karþýlýk, Ankara hükûmetinin dýþýnda bir hükûmet tanýmadýklarýný ilân etmiþti. TBMM hükûmeti dýþýnda bir hükûmet tanýnmýyordu.
Meclis’te saltanata itirazlar
Batý cephesinin komutaný olarak Meclise dönen Ýsmet Paþa, burada yaptýðý konuþmada; böyle bir ikili temsilin mevcut askerî duruma zarar vereceðini belirtti. Hâlâ iþgal altýnda bulunan Ýstanbul’daki bir hükûmetin bu þartlarda temsilci olmasý beklenemezdi. Doðu cephesinden Meclise dönmüþ olan Kâzým Karabekir de ayný görüþteydi. Meclis’te ikinci grubun önderi konumunda bulunan Hüseyin Avni Ulaþ da, hilâfetin bu sýrada anlayýþsýz ellere düþtüðünden þikâyetçiydi. Meclis’teki bütün konuþmacýlar, hâkimiyeti millîye fikrinin sultanlýðýný kabul edemeyeceðinde hemfikirdi.
Rýza Nur da ayný fikirdeydi; ona göre, aslýnda Osmanlý Devleti ve saltanatý üç yýl önce fiilen ortadan kalkmýþtý. Sadece bunun ilâný biraz gecikmiþti; þimdi bu aþamada bunu ilân etmek gerekiyordu. Kâzým Karabekir, saltanat sürenlerin lânetlendiðini açýklamýþtý bile. Bir konuþmacý, Ýstanbul hükûmetinin vatana ihanet ettiðinin açýklanmasýný istemiþti. Gerek Rauf Orbay, hükûmet baþkaný olarak yaptýðý konuþmada; gerekse Ali Fuat Cebesoy, söz konusu ikili hükûmet modelinin batýlý ülkeler tarafýndan siyasal amaçlarla kullanýlmaya çalýþýldýðýný belirtiyor ve buna artýk son verilmesi gerektiðini bildiriyordu. Týpký Ýçiþleri Bakaný Ali Fethi Okyar gibi. Bir milletvekili sarayýn çoktan ölmüþ olduðunu açýklamýþtý. Ölülerle haberleþmeye gerek yoktu. Anlaþýlan iyi gömülmemiþlerdi; kesin olarak gömülmeleri gerekirdi.
Mustafa Kemal Paþa da, Ýstanbul hükûmetiyle muhatap olmama yönündeki önergenin kabul edildiðini açýklayacaktýr. Sadrazamýn baþvurusu yanýtsýz býrakýlacaktý. Fakat ikinci aþama olarak, bu kiþi ve kurumlara karþý yasal iþlem yapýlmasý da kabul edilmiþti. Bu öneri biraz tartýþýlmýþtý; fakat Rýza Nur ile arkadaþlarýnýn önergesi Meclis gündemine alýndýðýnda, tarih 30 Ekim 1922 idi.
Rýza Nur’un önergesi
Önergeye göre; Osmanlý devleti otokrasi ile birlikte son bulmuþtu. Türkiye Devleti adý ile bir halk hükûmeti kurulmuþtu. Adý TBMM hükûmetiydi. Türkiye Devleti, Osmanlý Devleti’nin yerini almýþtý ve onun yegâne mirasçýsýydý. Anayasaya göre egemenlik ulusa verildiðinden, Ýstanbul’daki padiþahlýk yok hükmündeydi. Tarihe karýþmýþtý. Ýstanbul ve civarýnda artýk meþru bir hükûmet olmadýðýndan, burasý da Ankara hükûmetinin yönetimine katýlmýþtý. Türkiye hükûmeti, hilâfeti hâlâ esir olduðu yabancýlarýn elinden kurtaracaktý.
Meclis’te önergeye iliþkin tartýþma açýlmasý talep edilmiþ; buna karþýlýk Mustafa Kemal Paþa, usûl tartýþmasý açýlmasýna mâni olmuþtu. Buna gerek yoktu; oylamaya geçmek gerekirdi. Fakat oylamada gereken çoðunluðun saðlanmasý tehlikedeydi. Oya katýlým yeterli olmazsa, önerge kabul edilse dahi, geçerli sayýlamazdý. Bu bakýmdan Mustafa Kemal Paþa, mevcut üyelerin red ya da çekimser oy kullansa dahi, oylamaya muhakkak katýlmasý gerektiði kanýsýndaydý; hatta oylamaya katýlmayan milletvekillerinin o gün için gündeliklerinin kesilmesine de karar verildi. Fakat yine de sadece 136 üye oylamaya iþtirâk edebilmiþti; sadece iki red ve iki de çekimser oya raðmen çoðunluk saðlanamamýþtý ve önergenin görüþülmesine ertesi gün devam edilmesi gerekiyordu.
Önerge deðiþtiriliyor
Mevcut önergeye karþý olan muhalefet nedeniyle 1 Kasým’da yeniden toplanan Meclis’te önerge deðiþtirildi. Anlaþýlýyordu ki, hilâfet meselesi yüzünden, ilk önergedeki formül pek çok üyenin içine sinmemiþti. Hilâfetin ne olacaðý bu önergede yeterince açýk deðildi. Sadece yabancýlarýn elinden kurtarýlmaktan söz edilmiþti. Rýza Nur, önergesine bir ek yapmýþtý bu kez; buna göre, hilâfet Türklere ve Osmanlý ailesine aitti. Türkiye Devleti de halifelik makamýnýn dayanaðý olacaktý. Halifeliðe TBMM tarafýndan bu ailenin bilim ve ahlâk bakýmýndan dine ve doðruluða en yakýn ve uygun olan üyesi seçilecekti.
Ama sýrada bir baþka önerge daha vardý; ikinci grubun önderi Hüseyin Avni Ulaþ’ýn önergesine göre, Türkiye halkýnýn egemenlik yetkisi TBMM’de toplanmýþtý; iradei millîyeye dayanmayan hiçbir güç tanýnmayacaðýndan, TBMM hükûmetinin dýþýnda bir hükûmet artýk yoktu. Osmanlý hükûmeti, Ýstanbul’un fiilî iþgal tarihi olan 16 Mart 1920 tarihinden itibaren tarihe karýþmýþtý. Hilâfete gelince; hilâfet, Türkiye Devleti’ne ve Osmanlý hanedanýna aitti. Halife, TBMM tarafýndan seçilecekti. Bu konudaki kýstas, Rýza Nur’un önergesindekiyle aynýydý. Ama seçim için üçte iki çoðunluk aranacaktý. Hilâfet makamýnýn dayanaðý ise Türkiye devleti idi.
Komisyon devrede
Önergelerin komisyonda görüþülmesine karar verilmiþti. Ayný gün böylece komisyonca yeniden düzenlenmiþ yeni bir önerge gündeme geldi. Komisyon, esas olarak Ulaþ’ýn önergesine aðýrlýk tanýmýþtý. Her ne kadar daha sonra 1926 Ýzmir suikastý nedeniyle asýlarak idam edilecek olan Lazistan milletvekili Ziya Hurþit, ‘muhalifim’ dediyse de, Meclis oturumunda önerge oy birliðiyle kabul edilecektir. Osmanlý Devleti’nin tarihe gömülmesine, saltanatýn kaldýrýlmasýna ve Osmanlý hükûmetinin de laðvedilmesine iliþkin karar önemsiz bir muhalefetle; fakat hilâfetin koruma altýna alýndýðýnýn kesinlik kazanmasýyla birlikte oy birliði ile kabul edilebilmiþti. Birinci grupla ikinci grup bu formülasyonda anlaþmýþlardý çünkü. Dahasý; Rauf Orbay’ýn önerisine üzerine, 1 Kasým gecesinin ayný zamanda Hazreti Muhammed’in de doðum gününün yýl dönümü olduðu hatýrlanarak, bu iki önemli olayýn örtüþmesinden ötürü, ertesi günün bayram ilân edilmesi de kabul edilmiþti.
Sadrazam Tevfik Paþa resmî devlet töreniyle gömüldü
Sadrazam Ahmet Tevfik (Okday) Paþa, Birinci Dünya Savaþý’nýn kaybedilmesinden sonra 11 Kasým 1918’de hükûmet kurmuþtu; Millî Mücadele döneminde 4 Mart 1920’de Damat Ferit Paþa’nýn onun yerine Sadrazam olarak atanmasýna kadar bu gö-revini sürdürdü. 21 Ekim 1920’de yeniden Sadrazam oldu. Son Osmanlý Sadrazamý idi. Osmanlý devletine son verilmesi, saltanatýn kaldýrýlmasý ve Ýstanbul hükûmetinin de laðvedilmesi kararý üzerine, o da 3 Kasým’da görevinden ayrýldý. Lâkin artýk sadrazamlýk mühürünü devredecek kimse kalmamýþtý. O da evine gitti. Osmanlý Devleti’nin II. Mahmut’tan beri resmî gazetesi olan Takvimi Vekâyi ise son kez 4 Kasým’da basýldý. Bu tarih, Osmanlý Devleti’nin sonuydu.
Milli Mücadele dönemi
Belki de asýl þaþýrtýcý olan nokta; Tevfik Paþa’nýn cumhuriyet döneminde 1936 yýlýndaki ölümüne kadar olaðan hayatýna devam edebilmesiydi. Bunu özellikle þunun için yazdým: Bazen Millî Mücadele’nin Ýstanbul ile Ankara arasýnda bir iç savaþ þeklinde gerçekleþtiðini düþünenler oluyor. Fakat Damat Ferit Paþa’nýn kurduðu hükûmetler dýþýnda aslýnda Millî Mücadele döneminde Ankara ile Ýstanbul hükûmetleri arasýnda düþmanlýktan çok yakýnlýk vardý. Özellikle Tevfik Paþa’nýn hükûmetleri döneminde bu böyle idi. Nitekim, Tevfik Paþa 1936 yýlýnda 90 yaþýný geride býrakýrken öldüðünde kendisine cumhuriyet hükûmeti resmî tören düzenledi. Þefik Okday, “Büyükbabam Son Sadrazam Ahmet Tevfik Paþa” kitabýnda þöyle yazýyor: “Cenazesi de sâde geçmiþ; bir kýt’a TC askeri ve bir polis müfrezesi, eski hükûmet ricâli ve aile dostlarý cenazeyi takip etmiþlerdi. Nâþý Ortaköy’deki Yahya Efendi dergâhýna gömülmüþtü. Sonralarý babam Edirnekapý þehitliðinde bir aile mezarlýðý hazýrlayarak, nakli kubur yaptýrdý. Artýk Tevfik Paþa’nýn kemikleri þehitlikte yatmaktadýr.”
Devlet ayný kaldý
Eðer bir iç savaþ söz konusu olsaydý; zaten son Osmanlý Sadrazamý’nýn hayatýnýn geri kalan kýsmýný sükûnet içinde, sonradan meþhur Park Otel olacak olan Gümüþsuyu’nda bulunan köþkünde geçirebilmesi mümkün olamazdý. Ýç savaþlarýn tarihini birazcýk bilenler bile, mücadeleyi kaybedenlerin genellikle hayatlarýný da kaybettiklerini ya da hayatlarýnýn geride kalanýný sürgünde geçirmek zorunda kaldýklarýný da bilirler. Osmanlý devleti sona ererken, devletin en üst düzeydeki pek çok görevlisi cumhuriyet döneminde de hayatlarýna devam edebildiler. Rejim deðiþmiþ olabilirdi, ama devlet ayný kalmýþtý.