Batý cephesinde yeni hiç bir þey yok gerçekten.
Fenerbahçe’nin temel sorunu, yönetimiyle, teknik direktörüyle, seyircisi ve fenerbahçeli basýnýyla sürüyor, deðiþen bir þey yok.
Bu temel sorun da, vizyon eksikliði; baþka bir ifadeyle de Fenerbahçe kurumunun, camiasýnýn kendi büyüklüðünün farkýnda bile olmamasý.
Farkýnda olsa böyle bir gelenek, böyle bir kurum, böyle bir marka böyle mi yönetilir?
Salzburg karþýsýnda 90+5’de attýðýmýz bir penaltý golü sonrasý beraberliðe bu kadar seviniyorsak, büyük zafer naralarý atýyorsak, bu zihniyetle bu takýmýn gideceði büyük bir hedef olamaz.
Avusturya futbolü zaten eski günlerini mumla arýyor, Salzburg Avrupa’da esamesi okunan bir takým da deðil.
Salzburg kentinin nüfusu 150 bin kiþi ama bu þehirden çýkan bir takým bizim Fenerbahçe’ye kök söktürüyor.
Ýlk yarýda rakip kaleye bir þut dahi atamadýk; kaleye ilk þutumuz 54. dakikada.
Bu duruma çok çeþitli mazeretler üretebiliriz.
UEFA ve CAS süreçlerinin takýmýn moralini olumsuz etkilediðini, belirsizliðin hala büyük ölçüde sürdüðünü söyleyebiliriz.
Salzburg’un sezona bizden önce baþladýðýný, Fenerbahçe’nin daha hazýr olmadýðýný da öne sürebiliriz.
Ama tüm bu sözde gerekçeler, iki takýmýn arasýnda mevcut kalite ve fiyat farký düþünüldüðünde, anlamlarýný yitiriyorlar.
Salzburg’un en büyük kozu geçen sene Barcelona’nýn B takýmýndan 500 bin avroya alýnan Soriano ama bu genç futbolcu geçen sene rakip kaleleri 26 kez havalandýrmýþ.
Bizim on milyon avroluk oyuncularla bir mukayese edelim bakalým, nasýl bir sonuç çýkýyor ortaya?
Anladýðým kadarýyla orada futbolcü simsarlarý büyük paralar kazanýp çalýþtýklarý takýmlara büyük kazýklar atmýyorlar.
Bendenizin geçtiðimiz senelerde Salzburg’a bir kaç kez gitmiþliðim var.
Çok küçük bir kent, hatta bizim ebatlarla bakarsanýz bir kasaba ama Mozart’ýn da memleketi.
Ben gerçek bir fenerbahçeliyim, bir kasaba takýmýyla berabere kalmýþ olmamýza bu kadar sevinmeyi içime sindiremiyorum.
Ýçine sindirenlerin de Fenerbahçe’yi götürecek bir yerleri, bir hedefleri olamaz zaten.