Arapların dikta rejimlere karşı başlattığı devrim hareketlerine batı, Arap Baharı ismini koydu.
Ancak batı emperyalizminin müdahalesiyle amacından uzaklaştırıldı ve bahar tam bir zemheriye döndü.
Bu zemheriyi yaşayan ülkelerin Türkiye'ye her açıdan en yakın olanı hiç şüphesiz 911 km'lik sınırı ile Suriye idi.
Türkiye Suriye ile ilişkilerinde kimi aksaklıklara rağmen hep doğru yerde durdu.
Önce komşularla sıfır sorun ilkesinden hareketle Beşşar Esed ile ilişkiler zirveye taşındı. Sınır engeli bile ortadan kaldırıldı ve iki taraf vatandaşları kendi şehirlerine gider gibi karşılıklı gidip geldiler.
Türkiye bu tutumuyla doğru yerdeydi.
Ne zaman ki Arap Baharı denen diktaya karşı gösteriler başladı, Türkiye altı ay boyunca diğer ülkelerdeki gibi kanlı olaylar başlamasın diye Esed'i halkın masum isteklerine cevap vermesi için iknaya çalıştı.
Altı ay!
Bu tutumuyla da Türkiye doğru yerde duruyordu.
Esed kendi halkına karşı silah ile cevap vermeye, kendi şehirlerini bombalamaya ve masum sivilleri katletmeye başladığı zaman da Türkiye, zalim ve katile karşı Suriye halkının yanında yer aldı.
Kanlı rejimin zulmünden kaçan Suriyelilere kucak açtı. İşte o zaman da mülteciler konusunda kimi aksaklıklara rağmen Türkiye doğru yerde duruyordu.
Esed rejimi, İran ve Rusya sayesinde zulmünü sürdürürken ve sivilleri yerinden yurdundan ederken, Türkiye Astana Süreci'yle İran ve Rusya'yı siyasi çözüme zorlayan tutumuyla doğru yerde durdu.
İran Rusya desteğiyle muhalefeti soykırıma tabi tutmak isteyen rejime karşı İdlib'de korumaya alırken de Türkiye doğru yerde durdu!
Barışçı siyasi çözümün haritası mahiyetindeki BM Güvenlik konseyinin 2254 sayılı kararının uygulanmasını sürekli gündemde tutarak da Türkiye doğru yerde durdu.
Zemheriye dönen bahar sonucu Suriye'nin kuzeyine yerleştirilen terör örgütleri (PKK/DAİŞ) eliyle oluşturulmak istenen İsrail'in güvenliğini hedefleyen koridor planına karşı düzenlediği askeri harekâtlarla son vererek de Türkiye doğru yerde durdu.
İsrail'in Gazze peşinden Lübnan'a başlattığı saldırı ile genişleme politikasının devamındaki hedef ülke olan Suriye'ye zeytin dalı uzatarak da Türkiye doğru yerde durdu.
Maalesef Esed kendisine uzatılan son zeytin dalını da elinin tersiyle itince muhalifler için beklenen zaman gelmişti ve İdlib, Hama ve Humus derken Şam da düşüverdi.
Esed o içi boş ve kuru inadının ve hatalarının cezasını devrilerek ödedi.
Şimdi Şam'da yeni bir sayfa açıldı!
ASTANA SÜRECİ DE 2254 KARARI DA ÖLDÜ!
Artık Suriye sorununun aktörleri de Türkiye dışında tamamıyla değişmiştir.
Bu durum Türk diplomasinin büyük başarısı olarak tarihe geçmiştir
Rusya, İran ve Türkiye'nin sürdürdüğü Astana Süreci tamamıyla bitmiştir. Çünkü halkını boğazlayan rejimi destekleyerek suç ortağı haline gelen İran ve Rusya, rejimin düşmesiyle artık aktör olmaktan çıkmıştır.
Hem öyle bir çıkmıştır ki dün İdlib'de şehit askerlerimizin naaşlarını almamıza müsaade etmeyen Rusya, şimdi kendi askerlerini çekebilmek için Türkiye'den yardım ister hale gelmiştir.
Yani artık Astana Süreci diye bir şey yok!
Türkiye'nin haklı ve doğru olarak arkasında durduğu BM'nin 2254 sayılı kararı da işlevini kaybetmiştir.
İran, Esed kaçtıktan sonra '2254 sayılı karar uygulansın' diye açıklamalar yapıyor. Oysa Rejimi destekleyen Rusya ve İran 2254'ün uygulanması için rejimin engelleme taktiklerine sesini çıkarmıyordu.
Bu saatten sonra işlevini yitiren 2254'ün uygulanmasını de istemek abesle iştigaldir.
Çünkü 2254 sayılı karar rejimi muhatap alıyor ve muhaliflerle anlaşması için masa kuruyordu. Rejim ortadan kalktığına göre 2254 sayılı karar da geçersiz hale geldi, çünkü muhatabı kalmadı.
Bundan sonra Suriye'de yeni dönemin aktörleri sadece Suriye toplumunun siyasi, ideolojik ve dini tüm gruplarıdır.
Muhalifler bugüne kadar süreci başarıyla götürdüler. Kimseyi dışlamadılar.
Bugünden sonra önlerinde iki önemli merhale bulunuyor.
Biri ülkenin doğusunu ABD destekli PKK'nın işgalinden kurtarılması, ikincisi de 'farklı etnik ve dini grupları kapsayıcı ve barış içinde yaşatacak bir yönetim' ikamesidir.
Arap Baharı, Mısır ve Tunus olmak üzere iki ülkede barışçı şekilde yola koyuldu ama bir müddet sonra ikisinde de sekteye uğradı.
Suriye devrimcileri bu iki ülkeden ders çıkarmazlarsa zaten çok stratejik bir konumdaki Suriye'de işler tersine dönebilir.
Mısır ve Tunus'ta devrimciler halka zulmeden rejimin bürokratlarını tasfiye etmedikleri için bir müddet sonra bu bürokratlar devrimi etkisiz hale getirdiler hatta Mısır'da darbe bile yaptılar.
Suriye muhaliflerinin orduda, emniyette, yargıda ve diğer tüm resmi kurumlarda rejime hizmet eden tüm bürokratları mutlaka tasfiye etmeleri gerekir.
Mısır'da rejimin anayasa mahkemesine dokunulmadı onlar da Mısır tarihinde seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mürsi'nin tüm icraatlarına anayasayı gerekçe göstererek engel oldular hatta parlamentoyu bile feshettiler. Sonunda darbecilerle bir olup hapse tıktılar ve canice katlini seyrettiler!
Tunus'ta devrim mimarları başta Ğannuşi olmak üzere şu anda hapisteler!
Yani Suriye muhalifleri rejimi yıktık diye sevinmesinler, devrimi kalıcı hale getirecek tedbirleri almazlarsa küresel güçlerin oyunlarıyla baş edemeyebilirler!
Bu bağlamda yeni sistem oturuncaya kadar her ilde mutlaka muhaliflerin oluşturacağı bir devrim muhafız birlikleri konuşlanmalıdır!
Öyle bir birlik olsaydı Mısır'da Mürsi'ye karşı darbe yapılabilir miydi?!
Devlete tamamen hâkim olduktan sonra ve mümkünse 20 Ocak'tan önce Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak için Fırat'ın doğusuna yerleşen PKK'yı etkisiz hale getirmeleri gerekir. Aksi takdirde giden Rusya'nın yerini ABD alır ki, doğusunda ABD batısında İsrail bulunan Suriye'nin işi hiç kolay olmaz.
İşte bu süreçlerin hepsinde Suriye'nin istikrarını herkesten çok daha fazla isteyen, Başkan Erdoğan yönetimindeki Türkiye, devrimcilerin destekçisi olacak tek ülkedir.
Türkiye Suriye meselesinde bugüne kadar hep doğru yerde durmuştur; bundan sonra da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın dün 15. Büyükelçiler Konferansı açılışında söylediği gibi sorumluluk almaktan çekinmeyecek, gereken desteği verecek ve 'zor günlerinde Suriyeli kardeşlerine el uzatmış olan Türkiye, Şam'da açılan yeni sayfada da yanlarında olacaktır.'
Allah istikamet sahiplerinin yar ve yardımcısı olsun!