Þam’da Cuma namazý kýlacak zevat ne saçmalýyor böyle!

Soçi’den çýkan mutabakat, Suriye’de terör devletçikleri oluþturmaya çalýþan Amerika’yý üzdü, bunu anlýyoruz da, “Þam’da Cuma namazý” vizyonunun sahipleri ve onun destekçisi medya neden üzgün, anlaþýlabilmiþ deðil.

Erdoðanne söylerse söylesin, tersini savunmaya memur edilmiþ sayýyorlar kendilerini ve tersini savunuyorlar.

Ne tuhaf yaratýklar bunlar!

Erdoðan “Katil Esed” dese, “Bütün komþularýmýzla düþmanýz, böyle dýþ politika olmaz” diyorlar.

Þam yönetiminin de Suriye üzerinde tasarruf hakký bulunduðu söylense, “Sen katil Esed’e el mi uzatýyorsun?” diyorlar.

Ne dedikleri, neye itiraz ettikleri belli deðil!

Soçi’deki mutabakata da itiraz ediyorlar.

Neden?

Þii Ýran ve Rusya kazançlý çýkmýþ, biz kaybetmiþiz.

Peki, Amerika’nýn kazançlý çýktýðý ve mütemadiyen kazançlý çýkacaðý mevcut statüye (Amerika’nýn terör devletçikleri vizyonuna) niçin itiraz etmiyorsunuz?

Suriye’nin geleceðine Suriyeliler karar verecek, en kýsa zamanda bir “uzlaþma anayasasý” yapýlacak...

Bunun neresi kötü?

Söylemesi ayýptýr, bugün Soçi’ye niçin itiraz ettiklerini geçen yýl bu zamanlarda (17 Aralýk 2016 tarihinde, bu köþede) yazmýþtým. Daha doðrusu, öngörüde bulunmuþtum. Küçük düzeltmelerle o yazýyý tekrar dikkatinize sunuyorum. Bakalým “Þam’da Cuma namazý” diyen gerekçesiz fütuhatçýlarýn asýl derdi neymiþ! 

Baþbakan Binali Yýldýrým, Rusya hamlesinden sonra, “Baþka geliþmeler de olabilir” dediðinde, “Katil Esed’le mi barýþacaksýnýz? Suriye’yle mi yakýnlaþacaksýnýz?” diye yaygarayý koparmýþlardý; bir önceki Baþbakan’ýn gölgesine sýðýnarak ve bir önceki Baþbakan’ýn sýrf bu nedenle yerinden edildiðini ima ederek...

Sonra da “Ýran’la da görüþülebilir, Rusya’yla da görüþülebilir, Suriye’yle de görüþülebilir...” diye fetva vermeye baþladýlar.

Bir önceki Baþbakan elbette “Suriye’yle yakýnlaþmanýn önü açýlsýn” diye yerinden edilmemiþti ama “Reis artýk kenara çekilmelidir” diyen fütühatçýlarýn bütün gayreti (ne yazýk ki) Suriye’nin bu hale gelmesine katkýda bulunan dýþ politika tercihlerine mazeret üretmek oldu; bunu da yine bir önceki Baþbakan'ýn (kendi ifadeleriyle) “eþsiz bölge vizyonuyla” (ve dünya görgüsüyle) meþrulaþtýrdýlar.

Suriye’de beklenen devrim olmadý.

Birkaç saat içinde Þam’a ulaþma ve Cuma Namazýný orada eda etme ihtimali de kalmadý.

Fütuhatçý devrimcilerimizin herhalde bu tablodan çýkaracaklarý dersler vardýr.

Evet, Esed’in ordusu ve Ýran’dan gelen “milisler”, motivasyonlarýný bir aidiyetten alýyor, Ýsrail’e kök söktürmüþ ve Ýslam dünyasýnýn hayranlýðýný kazanmýþ Hizbullah sadece o aidiyetten bakýyor, Türkiye’den Esed’e destek veren çevreler merkeze sadece o aidiyeti (mezhep yakýnlýðýný) oturtuyor; bunlarýn hepsi oluyor, hatta daha fazlasý oluyor ama onlar öyledir diye biz de mi meseleye oradan bakacaðýz? Bölgedeki geliþmeleri “Þii-Sünni cepheleþmesi” üzerinden mi okuyacaðýz? Çýkarýlmak istenen “Þii-Sünni savaþý”na malzeme mi taþýyacaðýz?

Esed, Þii olduðu için deðil, “katil” olduðu için katildir.

Esed’in zulmünden kaçanlara ülke olarak kucak açtýk.

Halepçe katliamýndan sonra da Sünni Saddam’ýn zulmünden kaçanlara kucak açmýþtýk.

Mazluma kimliðini, mezhebini, aidiyetini sormadýk, sormayýz, sormamalýyýz.

Ýzlenecek yolu Cumhurbaþkanýmýz Recep Tayyip Erdoðan iþaret etmiþti: “Bizim Þiilik ve Sünnilik diye bir dinimiz yoktur. Dinimiz Ýslam’dýr, kýblemiz bellidir.”

Mezhep üzerinden Irak’ý ve Suriye’yi bölen müstevliler, ülkemizde de ayný fay hatlarýný harekete geçirmeye çalýþtýlar.

Bodoslamadan gitmeyelim.

Biraz dikkatli olalým.

Soçi’de biz kaybetmedik. Bölgede “terör devletçikleri” kurmaya çalýþanlar kaybetti. Daha doðrusu Soçi mutabakatý, onlara kaybettirecek süreci baþlattý.

Biraz da insaflý olalým!