Ýlk yarýda golü atan Beþiktaþ oldu ama, daha fazla gol pozisyonuna giren taraf Antalya’ydý.... Kýrmýzý-beyazlý ekip, kendi sað kanadýndan Mbilla ile Beþiktaþ savunmasýný matkapla delmek ister gibi sokuluyordu. Ciddi tehlikeler oluþturdu. Beþiktaþ ise; Oðuzhan’ýn golü dýþýnda, Gomez’in kafa vuruþuyla sýnýrlý kaldý.
Siyah-beyazlýlar gene “Maçý kendi akýþýna býrakalým. Bir þekilde gol atarýz” yaklaþýmý ile oynuyordu. Mantýk böyle olunca, Þenol hocanýn maç öncesinde belirlediði tüm strateji teknikleri de, havada kalýyordu. Hiçbir teknik adam, futbolcularýný “Saldým çayýra, mevlam kayýra” diye sahaya sürmez. Neyse ki, eðrisi doðrusuna denk gelerek öne geçtiler.
Bu devrede, þaþýrdýðým iki þey oldu... Samuel Eto’o düþmedi düþürüldü. Çünkü ayaða çelme atýlmýþtý. Öte yandan top Celustka’nýn kolunda turistik gezi yapmasýna raðmen; her iki pozisyonda hiçbir þekilde itiraz olmadý. Ben mi yanlýþ gördüm, yoksa futbolcular mý çok nazikti... Ama ikinci yarýdaki elle oynama pozisyonu o kadar açýk ve netti ki, pas geçilmesi seyirciyi delirtti. Mario Gomez’in pozisyonu ise penaltý deðildi.
***
Þampiyonluða oynayan ne Beþiktaþ’ta ne de Fenerbahçe’de; bu büyük hedefin getirmesi gereken hýrs, motivasyon ve kararlýlýðý göremiyorum. Ligin baþlarýnda oynanan futbolla, þimdiki arasýnda ne fark var? Bence futbolcular; taraftarýn, toplumun ve medyanýn önemsediði kadar þampiyonluðu kafaya takmýyor. Belki daha fazla prim alabilmek için dikkat ediyorlardýr. Aksi olsaydý yýrtýnýrlardý... Ortada öyle bir tablo, kararlýlýk ya da yüklenici ruh yok. Toplum, futbolcularýn kendi dünyasý dýþýnda sanal bir ortam yaratýyor.
Beþiktaþ kötü mü oynadý, elbette deðil... Ama bir þampiyon adayý gibi mi oynadý, orasý tartýþmalý... Üç puan alýndaysa sorun yok modundayýz.