Fenerbahçe’nin maç kazanýrken bile müsabakalarýn ilk yarýsýnda sergilemiþ olduðu futbol insanlarýn içine sýkýntý veriyor. Oyun düzeni bozuk, artý ürkek, ne yaptýðýný bilmez bir futbolcu topluluðu görüntüsü içinde oluyor. Kanarya ikinci yarýlarda ise attýðý golden sonra farklý futbol, güzel bir düzen içinde, pas yüzdesi yüksek, gol pozisyonlarýna girerken iyiye dönük görüntü veriyor. Bu kadar çeliþki içinde futbol oynayan bir takým nereye kadar baþarýlý olur, o da bilinmezlerde kalýyor.
Son Osmanlýspor karþýsýndaki Fenerbahçe, maçýn ilk yarýlarýnda dökülen ikinci yarýlarýnda ise seyredenlerin hoþuna gidecek bir performans sergilerken insan ister istemez “Fenerbahçe nereye koþuyor?” diye mýrýldanmaya baþlýyor. Fener, Osmanlýspor karþýsýnda ilk yarýda o kadar kötüydü ki, isabetli þut atamadan, orta yapamadan soyunma odasýna gitti. Þu son 6 haftalýk periyotta ise Fenerbahçe’nin maçlarý kolay gözükmesine raðmen þampiyonluk hayalleri bence mucizeye kalýyor. Çünkü üzerinde þampiyonluða koþan üç takým var. Bunlarýn hepsi puan kaybedecek, Fenerbahçe de maçlarý kazanarak hayallerindeki þampiyonluða ulaþacak. Zor dostum zor!
Bu kadar iniþli-çýkýþlý performans gösteren takým, her zaman maç kazanamayabilir. Bu 6 haftalýk son yarýþta Sarý-Lacivertliler coþkulu, kazanma isteði yüksek görüntüde olursa bir nebze ikinci veya üçüncü sýrayý zorlayabilir. Ama hiç de kolay deðil.
Aykut Kocaman, Valbuena’dan vazgeçmiþ gözüküyor. Sistemine uymuyor deniliyor. Ama þu da biline ki, bu oyuncu ikinci yarýlarda takýma girdiði zaman futbol da güzelleþiyor, skor da Fenerbahçe’nin lehine oluyor. Ama Aykut Hoca “Ýnadým inat. Sistem benim her þeyim” diyor. O zaman biz de hem Aykut Hoca’ya hem de Fenerbahçe’ye hayýrlý olsun diyoruz.
Baþka ne diyebiliriz ki?