FÝLM festivallerinin yürütme kurullarýna, jürilere çöreklenen ‘sanat çeteleri’nden çok çekmiþ bir isim yönetmen Ýsmail Güneþ... 1915 Ermeni Tehciri’ni konu alan Kervan 1915 adlý filmini Adana Altýn Koza Film Festivali’ne göndermeyeceðini duyurdu. Güneþ, bu protestosuna gerekçe olarak da þu açýklamayý yaptý: ‘Maalesef ülkemizin kültür ve sanat alanýnda her dönem çeteler mevcut oldu. Bugüne kadar sabýrla düzelmesini bekledik. Belediye baþkanlýklarýna kim seçilirse seçilsin ayný çeteler her zaman iþbaþýnda. Yeni seçilen baþkanlar birim çalýþanlarýný deðiþtirip kendi ekibini kurarken, kültür ve sanat alaný hep ayný kalýyor. Her festival sonrasý yapýlan adaletsizliklerden sonra ekibin deðiþeceði söylenir, festival tarihleri yaklaþýnca yine eski ekipler göreve devam eder. Eðer yapýlarda deðiþiklik olmazsa filmimi göndermeyeceðim. Adana’da bir deðiþikliðin olmadýðýný gördüm.’
Hatýrlayalým; Ýsmail Güneþ 2012 yýlýnda çektiði Ateþin Düþtüðü Yer adlý filmiyle Antalya Altýn Portakal Film Festivali’ne baþvurmuþ, ancak dokuz kiþilik ön jüriden ikisi, filmi izleme zahmetine dahi katlanmadan ideolojik davranarak ‘sýfýr’ puaný yapýþtýrmýþ ve filmin önü kesilmiþti. (Üstelik o yýl festivalin ana temasý ‘kadýn ve kadýna þiddet’ti ve Ateþin Düþtüðü Yer tam da bu konuyu iþliyordu.) Peki sonra ne oldu, Ateþin Düþtüðü Yer, yurtdýþý festivallerden büyük ödüllerle döndü, o yýl Türkiye’nin Oscar aday adayý oldu. Demek ki ya ‘bizim jüri’ filmden anlamýyor, ya da ‘bizden deðil’ mantýðýyla sanatý ve sanatçýyý sýnýflandýrýyor. Bu konuda o kadar çok örnek var ki... Ýstanbul Film Festivali’nde Ara Güler belgeseline reva görülen muamele mesela... Güler’in gözünden Ýstanbul’u anlatan Ýstanbul’un Gözü yurt dýþýnda ödül üstüne ödül alýrken, bizim festivalde gösterilmeye dahi layýk bulunmadý.
PIYANGODAN ÇIKMIYORLAR!
Festival yönetimleri ‘seçici kurul seçimlerinde özgürdür’ ayaðýna yatýp olayýn üzerine sünger çekiyorlar ama aslýnda neyin ne olduðunu gayet iyi biliyorlar. Ön jüriler piyangodan çýkmýyor sonuçta...
Ýsmail Güneþ’in ‘sessiz çýðlýðý’na dönecek olursak... Hatýrlýyorum, 1990’lý yýllarda Güneþ’in, içinde ‘iyi imam’ tiplemesi olan Bizim Ev dizisi TRT’den gösterim vizesi alamamýþ, bunun üzerine Güneþ ‘Diziye illa papaz karakteri mi koyalým’ diyerek giydiði papaz kýyafetiyle TRT’yi protesto etmiþti. Hristiyanlýk propagandasý içeren Küçük Ev dizisiyle büyümüþ bizim kuþak, Güneþ’in ne demek istediðini gayet iyi anlayacaktýr. (Sonraki yýllarda TRT bu protestoyu hiç unutmadý ve Güneþ TRT’de çalýþtýrýlmayacak isimlerin baþýnda yer aldý.)
Dönelim bugüne... Þimdi Antalya’yý bekliyor Ýsmail Güneþ. Þayet bir deðiþiklik olmaz ise Altýn Portakal’a da katýlmayacaðýný söylüyor.
Geçen yýl Altýn Portakal’ý yerinde izlemiþ bir gazeteci olarak ödül alan filmleri gördüm. Sarmaþýk ve Kalandar Soðuðu benim ödüle en yakýn olduðunu hissettiðim filmlerdi. Yönetmen Nazif Tunç ‘Hangisi daha þanslý’ diye sorduðunda þöyle dedim: ‘Kalandar Soðuðu sinemamýza olaðanüstü güzellikler ve yepyeni bir dil vadeden bir film. Oysa Sarmaþýk daha tanýdýk bir sinema diline sahip, üstelik politik... Bu jüriden Kalandar Soðuðu’nun cesaretine deðil, Sarmaþýk’ýn ‘tanýdýk’ yapýsýna ödül çýkar.’
AHBAPLAR SARMAÞ-DOLAÞ
Jüri beni þaþýrtmadý. Þarmaþýk ‘En Ýyi Film’ seçildi. Kalandar Soðuðuda beni þaþýrtmadý. Mustafa Kara’nýn bu deðerli filmi Japonya’dan ABD’ye ödülleri sildi süpürdü. Sarmaþýk mý? O ‘bizim jüri’nin elinde kaldý.
Þimdi Ýsmail Güneþ diyor ki: Kervan 1915 filmi özelinde bu çetelere bulduðum ilk taþý atýyorum. Bundan sonra isteyen bu yapýya ister taþ atar ister ayaðýndaki terliðini. Önemli olan niyet. Meslekte 30 yýldan sonra ödül alsam ne olur almasam ne... Belki ömründe bu çetelerden bir plaket bile alamamanýn onurunu çocuklarým yaþar.