Sanat yapıtlarıyla FRANSIZ DEVRİMİ

224 yıl önce bugün ilk adımı atılan Fransız Devrimi sanatı derinden etkiledi. Filmler ve sanat yapıtları da bugün bu devrimi bize en iyi anlatan araçlar...

Günlerden 14 Temmuz’a yazı denk gelince Fransız Devrimi’ni simgeleyen, konu alan ya da hazırlayan sanat yapıtlarına değinme fırsatını kaçırmadım. Fransız Devrimi’nin Fransa bayrağına da renklerini veren mavi, beyaz, kırmızı renkleriyle simgelenen özgürlük, eşitlik, kardeşlik ilkelerinde özetlenen değerleri bugünkü cumhuriyet ve demokrasilerin temelini oluşturur. Düşün ve sanat dünyasında da büyük değişikliklere yol açtı.

14 Temmuz 1789’da Paris’teki Bastille hapishanesinin halk tarafından basılmasıyla ilk adımı atılan Fransız Devrimi, İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni yayımlayarak, Fransa’yı doğuştan (yani Tanrı’dan geldiği iddia edilen) haklarıyla idare eden kralın ve soyluların hegemonyasından kurtardı. Önce Fransa’yı, zaman içinde dünyayı monarşilerden arındırdı, çok kanlı süreçlerden geçme pahasına... 224 yıl once bugün yapılan Fransız Devrimi çerçevesinde meydana getirilen bir çok sanat yapıtı var. Devrimi hazırlayan düşüncelere esin veren J.J.Rousseau ile Voltaire eserlerinden dönemi betimleyen J.L.David’in tablolarına ve Houdon büstlerine; Rouget de Lisle’in Rhin Ordusu için bestelediği, sonradan Fransa milli marşı haline gelecek olan La Marseillaise’den Leopold &Charles Morice’in Paris meydanlarına dikilen Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik heykellerine dek...Sonraki dönemlerde de Devrim ve aktörleri hakkında bir çok yapıt verildi. V. Hugo ve A.France’ın romanlarında olsun geçen yüzyıla damgasını vuran bir çok önemli filmde olsun... Rock opera (1973, Schönberg&Jeannot) ve müzikallere bile aktarıldı Fransız Devrimi!

DÜNYADA OLUP BİTENİ ALGILAMAK İÇİN...

E.H.Gombrich, Sanatın Öyküsü adlı kitabının (Remzi Kitabevi, 1986, çeviren Bedrettin Cömert) ‘Parçalanan Gelenek’ bölümünde şöyle yazar: “1789 Fransız Devrimi, binlerce yıldır diyemesek bile, yüzlerce yıldır edilgince benimsediğimiz bir çok ilkeye son verdiği zaman ancak gerçekten yeni diyebileceğimiz çağlara ulaştık. Büyük Devrim gibi, sanat anlayışındaki bir çok değişiklik de Us Çağı’nın sonucudur. İlk değişiklik, üslup dediğimiz şeye karşı sanatçının tavrında oldu. (...) Geçmiş zamanlarda çağın üslubu, belirli sonuçlara ulaşmakta en iyi yol olduğu kanısına varıldığı için benimsenen yoldu. Us Çağı’nda değişik ‘üsluplar’ın bilincine varılmaya başlandı.”

Sanatçıların, geçmişin büyük ustalarının izinden giden ve hükümdarın himayesindeki akademilerden bir kopuş yaşaması, kişisel üsluplarıyla öne çıkmaları, din ve mitolojiden sahneler dışında konuları seçmeye yönelmeleri bir özgürleşme, modernleşme hareketiydi. Goyave Blake de aynı dönemde eserler verdi. Gombrich’in nitelediği gibi sanat ‘Sürekli devrim’ yoluna girdi. Fransız Devrimi’ni elbette en iyi anlatan tarih ve felsefe kitaplarıdır. Ama belgesel denecek kadar gerçeğe sadık kalan Robert Enrico imzalı, 1989 yapımı, sinema versiyonu bile 360 dakika süren Fransız Devrimi adlı film de görkemli bir yapıt olduğu kadar eğitici! Ama devrim ruhunu ve hemen ardından patlak veren ‘Terör (Dehşet) Dönemi’nin acılarını hissetmek için başka yapıtlar da tercih edilebilir. Bu yapıtlar benim için her daim zihin açıcı olmuştur: Örneğin önce Thomas Locke’un sonra Rousseau’nun Toplumsal Sözleşmeleri’ni okumak ve bugün ne temsilettiklerini kıyaslamak. Voltaire’in Candide’inin, V. Hugo’nun 1793’ünün (1986’da sahneye koyan İstanbul Şehir Tiyatrosu’na şükran) Anatole France’ın İhtilalin Çocukları’nın tadına varmak. J. L.David’in Marat’nın Ölümü adlı tablosuna uzun uzun bakmak ve ‘Halkın Dostu’nun kurban gitti suikastin günümüz örneklerini düşünmek! İstanbul’da doğan ve Paris’te giyotine gönderilen şair A. Chenier’yi anlatan aynı adlı Umberto Giordano operasını dinlemek...

Filmlere gelince: Polonyalı oyun yazarı Stanislawa Pryzbysewska’nın Danton Davası adlı oyunundan Andrzej Wajda ustanın uyarladığı Danton en başta gelir. Tıpkı onun gibi bir tiyatro oyunu (yazar Peter Weiss) uyarlaması olan Marat/ Sade ise sahnelerde ünlenen Peter Brook’un imzasını taşır. Ettore Scola ustanın La Nuit de Varennes/ Varennes Gecesi sinema sanatının mükemmel örneklerinden biridir. Renoir’ın La Marseillaise’I ise üstadın başyapıtlarından değil ama izlenmesi kaçınılmaz bir film bu konuda...

Sanat yapıtları, Fransız Devrimi gibi dünya tarihine yön veren en önemli olaylardan birinin çok yönlülüğünü, soğuk ve nesneli fadelerin ötesine geçip o döneminin sanını ve toplumunu bize yakınlaştırarak, düşünme biçimlerini ve duyarlılıklarını aktarıyor. Bugün dünyada yaşananları algılayıp yorumlamak için de kılavuzluk ediyor.