Sanatçı müsveddeleri 

Sanatçı politika yapmaz mı? 

Yapar elbette. 

Herkes gibi sanatçıların da politika yapma hakkı vardır. Dolayısıyla en sert şekilde muhalefet etme haklarına da sahiptirler. 

Sanatçı denildiğinde akla nedense muhalefet gelir. Ne hikmetse “Muhalefet eden kişiye sanatçı denir!” türünden hilkat garibesi tanımlar yapılır. Oysa o “muhalif” addedilip yüceltilen sanatçıların tamamı belirli bir ideolojiyi savunmak konusunda fena halde bağnazdırlar. 

Sözgelimi Kemalizm konusunda... 

Onlar çerçeveledikleri bu hilkat garibesi ideolojinin bağnaz bekçiliğini yapmaktan geri durmazlar. 

Veya sosyalizmin... 

Tek Parti döneminin partisi olan CHP’nin oklarını asla tartışma konusu yapmazlar. 

Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali savunuculuğu yaparlar ama onları hapse tıkan ideolojik zihniyete laf kondurmazlar. CHP’nin düdüğünü bağnazca çalan sanatçı müsvetteleri Nazım deyip dururlar lakin Nazım’ı içerde çürütenin bağnazca savundukları CHP olduğu gerçeğini utanmazcasına saklamaya çalışırlar. 

Muhalefeti yüceltip dururlar sözde ancak gerçekte kendi ideolojilerine yöneltilmiş her itirazı veya eleştiriyi “Atatürk düşmanlığı” veya “Cumhuriyetle hesaplaşma” diyerek püskürtmeye çalışırlar. 

Daha ileri giderek CHP’nin tek parti faşizmine yönelik eleştirileri “Cumhuriyeti kuran partinin şahsında Cumhuriyet düşmanlığı” biçimine dönüştürme kurnazlığına kaçarlar. 

Eski Türkiye’yi var eden ideolojik vesayetin bekçiliğini amansızca savunan sanatçıların muhalif kimlik üzerinden yüceltilmeleri tam bir aldatmaca örneğidir. 

Bu tarz insanlara sanatçı denmez, gerçekte müsvette denir. Cumhurbaşkanımızın “sanatçı müsvetteleri” dedikleri işbu güruhtur. 

Değilse sanatın ve sanatçının kendisine, en önemlisi de sanatçının tanımına uygun muhalif duruşuna zinhar bir suçlama yoktur. 

Muhalifliği terbiyesizlik ve edepsizlik zannedenler elbette ağızlarının payını alırlar. O bahsi diğerdir. 

Herkes bilsin ki Erdoğan’a yönelik hiçbir eleştiriden rahatsızlık duymayız. Tam tersine bu eleştirileri takdirle karşılarız. Zira eleştiri uyarıcı bir kılavuz niteliğindedir. 

Her yaptığımızı övenden bize fayda gelmez. Her ettiğimizin karşısında sadece kafa sallayandan da zarar gelir. Böyle bilir, böyle inanırız biz. 

  

*** 

  

Bir sanatçı kalkıp bu ülkeyi yöneten lidere edepsiz bir dille tehditler savuruyorsa bunun sonuçlarına her anlamda katlanır. 

Yok öyle yağma! 

Başkan Erdoğan’ı o edepten yoksun ağzınızla faşist Mussolini’ye benzetip onun akıbeti üzerinden tehdit edeceksiniz, sonra kalkıp eleştirel mizah yaptığınızı iddia edeceksiniz, yemezler! 

Bu halkın seçilmiş liderini Menderes’in akıbetiyle tehdit edeceksiniz, kalkıp hesap sorulduğunda da sanatçı kimliğinizin arkasına sığınacaksınız, yok öyle yağma! 

İç savaş çığırtkanlığı yapacaksınız, sonra kalkıp fikir özgürlüğü diyeceksiniz, yok öyle yalancılık! 

Bu yaptığınız düpedüz müptezelliktir. 

Televizyonda yağıp gürlemek, mahkemede ise süt dökmüş kediye dönmek hiç yakışıyor mu? 

Faşizm ve Führer arıyorsanız o bağnazca savunduğunuz CHP’nin tek parti dönemine bakacaksınız! 

Bu ülkede halkın seçilmiş Başkanına edepsizce parmak sallamak, aba altından dar ağaçları göstermek, bir mahzende veya lağım çukurunda akıbet hatırlatması yapmak ne sanatçılıkla ne de muhaliflikle bağdaşır. 

O ki bu lafları söyleme cüretinde bulundunuz bari metçe çıkıp arkasında durun ve sonucuna da katlanın! Öyle iki de bir de sanatçı kimliğinizin arkasına sığınıp mızıldanıp durmayın! 

“Sanatçıya tahammülsüzlük” veya “Fikre tahammülsüzlük” adı altında laf edenler, siz de başka kapıya! 

CHP liderinin sırf kendisini eleştirdiğimiz için hakkımızda açtığı onca dava varken Cumhurbaşkanımızı tahammülsüzlükle suçlayan CHP’li siyasetçiler, sizin hiç konuşmaya hakkınız yok!