Sancak’a kurþun iþlemez...

Ýsim, kaderdir.
Söz, zikredilip durdukça, muhakkak ki beden bulur.- 

Murat Sancak, evinden iþyerine doðru yola çýktýðý geçen gün, kurþun yaðmuruna tutuldu. Korumasý ve þoförü ile birlikte çapraz ateþ arasýnda kaldý. Silahla mukabele etmeyip kendilerini koruyamamýþ olsalardý, belki biz bugün taziye yazýlarý yazacaktýk. Yöneticimiz Murat Beye, kendisiyle birlikte suikaste uðrayan yoldaþlarýna, Sancak ailesine, ESMedya’ya geçmiþ olsun, Allah korusun diyoruz... Star’ýn ilk atlattýðý vehamet deðildir bu. Kýsa süre önce, alýn terleri henüz kurumadan öðle yemeðine inmiþ gazetemiz emekçilerine yönelik hain bomba pususu da bizleri kahretmiþti... Sistemli bir susturma operasyonu ile karþýkarþýyayýz...

Ýnsan ölümle burun buruna geldiðinde hayatý tartarken buluyor kendisini. Ýlk þok anýnda kurulan cümleler bu yüzden çok önemli. Hem Ethem Sancak Bey, hem Murat Bey kurþunlarýn rüzgarý altýnda ayný hassasiyetle kuruyorlar ilk cümlelerini... Þehit cenazelerinin bir bir baba ocaklarýna dayandýðý þu günlerde, bize atýlmýþ kurþunlar çok deðil, bizden dökülecek kan, Mehmetlerimizden dökülmekte olan kandan daha deðerli deðil diyorlar... Ecelle burun buruna geldikleri anda bunu söylüyor oluþlarý çok anlamlý...

Olay akabinde Murat Beyi aradým. Ýnsan böyle zamanlarda muhatabýna ne söyleyeceðini bilemiyor, sanki bir þey yapabilecekmiþ gibi, sanki birþeyleri düzeltecekmiþ gibi, orada ve yanýnda olmak istiyor muhatabýnýn... Sesim düðümleniyordu geçmiþ olsun derken... Oysa Murat Bey oldukça rahat, mutmain hatta bana cesaret verecek bir þekilde, mütebessim halde konuþuyordu. Hem kendinden emin, hem de kadere teslim bir haleti ruhiyeyle bizleri yatýþtýracak, aklý selime, sabra, dik duruþa, Allah’a güvene, kararlýlýða ve iradeye çaðýracak bir hal... Onun yerinde ben olsaydým böyle cesur duramazdým büyük ihtimalle...

***

‘’Onun yerinde ben olsaydým’’ bizi dehþete düþürecek her durumda kendimizi yoklamak adýna büyük bir sýnav cümlesidir aslýnda... Bizler her zorluða, her meþakkate, hatta her ölüme, biraz da kendi nefsimizde muhasebe ederek bakabilseydik hayat serencamýna... ‘’Hz.Ýnsan’’ olabilme yolunda büyük terakkiler kurabilirdik. Kendimizden ibaretleþtirdiðimiz o yoksul iç dünyamýzý, belki bu sayede bir nebze de olsa çoðaltabilirdik. Moda deyimiyle ‘’empati’’ diyorlar buna veya ‘’baþkasý olabilmek deneyimi’’. Bense biraz da edebiyata yaslanarak, ‘’yerine geçme’’ diyorum bu teklife.

Belki de uzun yýllar, Ehli Beyt’e dair süren okuma yolculuðumdur beni bu þekilde düþünmeye sevk eden þey... ‘’Yerine geçme’’ deyince, ‘’velayet’’in nefesini hissediyorum ister istemez. Birbirinin velisi  olan/olmasý gereken Müslümanlarý, Mü’minleri hatýrlýyorum.

Bu ayný zamanda ‘’ruhun özgürleþmesi’’ anlamýna da iþaret eder kanýmca... Beden evine iyice yerleþmiþ, yapýþmýþ ruhun, nefsani ve kýsýtlý tecrübeler dýþýndaki sonsuz ihtimallere, tüm diðerlerine, tüm ötekilere, berikilere yapacaðý bir yolculuk. Kendinin dýþýna çýkabilme yani...

Ehli Beyt’in hayatý veya Kuraný Kerimde en yüksek iyilik mertebesi olarak tarif edilen ‘’ebrar’’ makamý ya da Kerbela gününde fedakarlýðýn tacýný þehadetiyle takmýþ Hz.Hüseyin... Bize ‘’velayet’’in derslerini verirler... Birini gerçekten seviyorsanýz, biri için gerçekten fedakarlýk edebiliyorsanýz, kendinizden özgürleþmiþsiniz demektir... Þehadet bu yüzden özgürleþmenin son haddinde duran bir makamdýr.

***

Biz iyi bir sýnav veremiyoruz çoktan beri. ‘’Onun yerine ben olsaydým’’ diyemiyoruz kolay kolay. Bir taziyeyi, bir geçmiþ olsunu bile amasýz, lakinsiz veremiyoruz. Benzeri bir saldýrý, Star’ýn deðil de sizin çalýþtýðýnýz gazetelerden birisinde vuku bulsaydý mesela... Allah muhafaza, Allah kimseye göstermesin... Böyle mi karþýlardýnýz? Neredeyse ‘’tüh suikast boþa çýktý’’ dercesine konulan tahammülfersa tavra bakýnca... Benim insanlýðým utançla yanýyor. Ne zaman bu hale geldik biz? Farklý siyasi görüþte olabilirsiniz, farklý inançlarýn, farklý zevklerin sahibi olabilirsiniz, ama ölüm anýnda, atlatýlmýþ bir kaza veya ecel anýnda bunlarýn hiç bir kýymeti harbiyesi kalmaz, kalmamalý... Nedir bu nefret, nedir bu lanetleþme meraký, nedir bu beddua inkýsarý... Bu kesif kin, tüm ruhlarý rehin alýyor...

***

Ethem Sancak Bey, yayýn politikamýzý ‘’milli yayýn’’ olarak ifade ediyor. Buralýlýðý, yerli oluþu vurguluyor bu iþaret. Ortak tarihiyle, medeni birikimiyle, onur ve adaletten taviz vermeyen farklýlýklarý ve çok çeþitliliðiyle, selamet, güven ve huzur duasýyla ayný sancaðýn altýnda kardeþ olanlarýn söylemidir bu... Yasaklarla dayatýlmýþ bir ulusçuluk projesi deðildir. Ýnsanlarý genetik köken ayrýþtýrmasýna tabi tutan þoven hamaset de deðil... Sorumluluk bilinci taþýyan bir ‘’Türkiye’’ sevgisidir bu...

Üzüntüde ve tasada birbirinin velisi olabilen, birbirinin halinden anlayabilen bir gönül dilini kurabilmemiz gerekiyor... Bizler fanileriz, alnýmýza deðecek bir kurþuna bakar talihimiz. Ama ‘’Sancak’’ baþka bir þeydir. Millet ruhu temayüz eder sancakta. Sancak, velayettir...