Sancýdan umuda

Cuma günü Türkiye Gençlik Vakfý’nýn (TÜGVA) davetlisi olarak Samsun’daydým. Ýlk defa bir TÜGVA programýna konuk oldum.

TÜGVA gençlik alanýnda çalýþýyor, eðitim kurumlarýyla iþbirliði içinde bir takým destekleyici faaliyetler yürütüyor.

Samsun Þubesinin ayrýca iki farklý alanda yürüttüðü çalýþma özellikle dikkat çekici. Birisi çocuk evleri ile ilgili, diðeri ise özel eðitim gören çocuklarla ilgili. Genç insanlar yönetiyor TÜGVA Samsun’u... Henüz ilk çocuklarý ya doðmuþ ya bekliyorlar, ama bir engelli çocuðun, bir çocuk evinde yaþayan çocuðun dünyasýna ulaþýp onlara bir sevgi ýþýðý taþýmayý iþ edinmiþler.

Kutladým onlarý, okuyucularýmla paylaþýyorum, ta ki benzeri duyarlýlýklar çoðalsýn diye. Samsun’da gündüz öðrencilere hitap ettim. Akþam öðretmenlere...

Öðrencilere TÝM Baþkaný Mehmet Büyükekþi’nin gazetelere yansýyan bir sözünü hatýrlatarak baþladým konuþmaya. Þöyle bir bilgi veriyordu Büyükekþi:

- Türkiye’nin ihraç ettiði tüm ürünlerin ortalama kilo fiyatý 1.40 dolara geliyor. Oysa bir firmanýn ürettiði lenslerin kilosu 590 bin dolara ulaþýyor.

“Fark ne?” diye sordum.

- Bir cep telefonu 150-200 gram. Ona verdiðimiz parayla bir ton domates alýyoruz. Fark ne?

- Bir kilo domates tohumunu vaktiyle 80 bin liraya satýn almýþýz, binlerce ton domates satarak... Fark ne? Bugün yerli tohumlar üretmeye baþlamýþýz Allah’a þükür, o farkýn farkýna vararak...

Fark bilgi farký. Lense yüklediðiniz, cep telefonuna ya da herhangi bir bitkinin tohumuna yüklediðiniz bilgi farký.

Sonra sordum.

- Acaba bizim, herbirimizin kilosu kaç lira eder? Beynimiz kaç lira, kalbimiz kaç lira eder?

Tabii ki parasal karþýlýktan söz etmiyoruz, o söz gelimi öyle, sonuçta ne kattýðýmýzý sorguluyoruz bize emanet edilen dimaðýmýza ya da kalbimize...

18 Milyon çocuðumuz var ilk ve orta öðretimde, 79 milyonuz, 1 milyar 700 milyonluk Ýslam dünyasý var, ne kadar katma deðer yüklemiþiz bu insan kütlesine?

Dünyadaki aðýrlýðýmýzla beyinlerimize ve kalplerimize ilave ettiðimiz katma deðerin boyutu birbiriyle alakalý olmasýn...

Var o alaka? Hem de hayati ölçüde var.

Sayýn Cumhurbaþkanýmýzýn bahsettiði seferberlik asýl o alanda gerçekleþmeli.

Çocuklara dedim ki:

-Gündeminize “özgül aðýrlýk” diye bir mesele alýn. Kendi özgül aðýrlýðýnýz bugün ne, yarýn ne olacak? Eðitim size dünya çapýnda anlam taþýyacak bir özgül aðýrlýk kazandýrýyor mu?

Akþam TÜGVA’nýn merkezinde öðretmenlerle, üniversiteden hocalarla buluþtuk.

Ben “Acaba dünyada ve Türkiye’de olan bitenleri mi konuþuruz..” diye düþünüyordum, eðitimle o  mesele harman oldu. Ýþ gene geldi “Seferberlik” konusuna.

Seferberliðin eðitim alanýndaki zaruretine ve orada da öðretmenin hayati
önemine...

Bir çok yerde “Sayýn Cumhurbaþkanýna” hitaben yazdýðým “Eðitimde sizin liderliðinize ihtiyaç var” þeklindeki açýk mektuba atýf yapma gereði duyuyorum. Bir hamle lazým, bir can havliyle iþe koyulmak lazým, öðrenciyi, veliyi, öðretmeni, idareciyi tempolu bir gayretin içine sevk etmek lazým.

Heyecanýmý, aþkýmý, coþkumu, bir ölçüde endiþemi, korkumu aktarmaya çalýþýyorum hitap ettiðim insanlara... Biz, Türkiye, biz Ýslam dünyasý, eðitimde bir þeyler yapabilirsek bir týrmanýþ gerçekleþtireceðiz yeniden, umut, coþku, aþk tarafý bu, endiþe, korku tarafý ise, yýllar geçiyor geriye baktýðýmýzda “Bir arpa boyu yol gitmiþiz” gibi duygular yaþýyoruz. “Nasýl olacak bu?” diyoruz, ya bu 18 milyon çocuðumuz yollarda dökülür kalýrsa diyoruz. Ya bu kaht-ý rical sendromunu aþamazsak... Ya yýllar sonra da Afrika’ya eðitim için hangi öðretmeni göndersek diye arayýþa gittiðimizde saðdan say, þu kadar, soldan say bu kadar olursa...

Biliyorum bir dertleniþ var Ankara’da. Sayýn Cumhurbaþkanýnýn “Eðitimde, kültürde, sanatta baþarý gösteremedik” demesi, tam da o dertleniþin ifadesi. Dileyelim o dertleniþten, o sancýlardan nur topu gibi eðitim hamleleri doðsun.