Siyasetle içli dýþlý bir ailede doðdum. Yaþadýðýmýz muhit her seçim öncesinde hareketlenirdi. Gereksiz yere ‘kritik’ hale dönüþtürülmüþ 1957 seçimlerinde, babamýn tuttuðu parti sandýktan birinci çýktýðýnda, evimizin en görünür yerlerini meþalelerle donatmýþtýk. Dýþ kapýnýn üzerine de, Ýtalyan mizah yazarý Pitigrilli’den esinlenme, “Ýt ürür, kervan yürür” pankartý astýðýmýzý hatýrlýyorum....
Bir hayli zaman küslük yaþamýþtýk komþularýmýzla...
Ýlkokula henüz baþlamamýþ bir küçük çocuðu bile içine çekiyordu, ama ihtilâflar liderlerin kiþilikleriyle siyasi görüþ farklýlýklarýndan kaynaklandýðý için, yine de tatlý küsüþlerdi yaþanan; henüz topyekün ayrýþmalara dönüþmemiþti...
Önceki akþam Taha Akyol’un programýnda tarihçi Dr. Mehmet Ö. Alkan’ýn, arþiv malzemeleri eþliðinde eski seçimlerin özelliklerini anlatmasýný izlerken hepsine yakýndan tanýklýk ettiðim nice seçim kampanyasý gözümün önünden ýþýk hýzýyla geçti.
Kýyasýya mücadeleler hiç eksik olmamýþtýr; seçimleri ‘hayati’ saymamýzý gerektiren bir demokrasi geleneðimiz var bizim...
Henüz medyalaþmamýþ o günün basýnýnda gazetelerin ve yazarlarýn birer siyasi kimliði bulunuyordu elbette; ancak açýkça taraf tutulduðu için midir, bilemem, bu durum pek göze batmazdý. Oy vereceði partiyi açýkça okurlarýyla paylaþan pek çýkmazdý; zaten bir parti liderine hýsýmlýk baðýyla baðlý bir yazar dýþýnda... Yazmasalar bile yazarlarýnýn hangi partiye oy vereceðini tahminde zorlanmazdý okurlar...
Oy alamasa da mitingleri olaðanüstü kalabalýklar çeken liderler vardý; hitabet gücü ve mizahýn korkutucu diliyle rakiplerini altetmesiyle ünlü liderler...
Yýllar sonra pazar günleri Londra’daki Hyde Park’ta dinlediðim halk hatipleri, esprileriyle, bana meydanlarý dolduran liderleri hatýrlatmýþtýr...
Kavgalý gürültülü geçen kampanyalarýn benzerleri Batýlý ülkelerde de yaþanýrdý o dönemlerde... ABD’de birden fazla seçim kampanyasý izledim; Almanya, Ýngiltere ve Yunanistan’da da partilerin seçim mitinglerinde bulundum. Ateþli olmasýna hepsi ateþliydi...
Son yýllarda o ateþ her yerde azaldý, bizde ise hiç aþaðýya inmiyor...
Galiba devleti kimin yönettiðinin Batý ülkelerinde artýk o kadar önemli olmamasýyla ilgili bu durum. Siyasete bir tür kamu görevi gözüyle bakýlýyor oralarda ve siyasetçilere fedakârlýða katlanan insanlar muamelesi yapýlýyor... Bizdeyse, devlet hâlâ çok önemli ve herkes dizginlerini ele geçirmek istediðinden seçimlere olaðanüstü bir deðer atfediliyor.
Normalleþmek için devletin yetkilerini denetlenebilir boyutlara çekmemiz gerektiðini biliyoruz, ancak o yolda adým atmakta nazlanýyoruz. Aday bolluðu yaþanan günlerden aday bulmakta zorlanýldýðý için lâyýk olduðuna inanýlan kiþilerin zorla siyasi hayata sokulduðu günlere ulaþmadan, þimdilerde yaþanan çatýþmacý ortamlardan kurtulamayacaðýz...
Hayýr, þikâyet olsun diye yazmýyorum bu satýrlarý; tam tersine, belli ölçüler içerisinde kalýnmasý þartýyla siyasi mücadelelerin demokrasinin tuzu biberi olduðuna inanýyorum. Bizde olaðanüstü aþýrý ilginin sebep olduðu olumsuz etkiyi Batý ülkelerinde ilginin azalmasý yapýyor; Batý’da demokrasi bu yüzden zayýflýyor... Bir orta nokta bulup orada demirlemek en iyisi...
Sandýk baþýna gittiðinizde, ülkemizde 150 yýldan beri süreklilik kazanmýþ bir hakký kullanýyor olduðunuzu unutmayýn lütfen...