Sandığa ‘kendin için git!’

Yerel seçimler sözkonusu olduğu halde, artık içine girdiğimiz atmosferin neredeyse referanduma dönüştüğü açık. Başbakan Erdoğan’ın tüm illeri kapsayan ve fevkalade geniş katılımlı mitinglerine bakınca hatta... Bunun AK Parti ile diğer partiler arasında geçen bir yarışmadan çok, Tayyip Erdoğan’ın yine Tayyip Erdoğan’la yarıştığı bir seçime dönüştüğünü söylemek mümkün...

Erdoğan tıpkı bir paratoner gibi, hem muhalefet cephesinin ileri sürdüğü tüm eleştirileri tek başına göğüslüyor, hem de partisinin yaslandığı tabanı adeta kar küresi gibi toparlıyor. 12 yılda yaptığı hizmetler, onun nevi şahsına münhasır hitabetiyle birleşince, kitleler bir “ayna” gibi gördükleri Erdoğan’ın kişiliğinde, geleceğe dair kendi özlemlerinin karşılığını buluyor.

“Erdoğan, Erdoğan’la yarışıyor” derken, bu seferki seçime has diskurun, önceki seçimlerdekinden farkına işaret etmek istiyorum. Aslında AK Parti son kongresinde bunun işaret fişeği verilmişti zaten.

1- Kongreye kadarki dönemde “ötekileştirilmiş”, red, inkar ve imha projelerine tabi tutulmuş yığınların, “mağduriyet” ve “maduniyet”e itirazı üzerinden ikame ediliyordu politik tez...

2- Halbuki son Kongre’de her ne kadar “Sürgün” şiirinin etrafında kompoze edilse de söylem değişmiş, özgüveni yüksek, Türkiye ile sınırlı kalmayıp geniş bir coğrafyayı işaret eden, tarihi medeni birikime sahip çıkan, mağdur değil etkin, dışlanan değil çağıran, kovulan değil davet eden, tartaklanıp susturulan değil adalet vaat eden, kenarda değil merkezde duran bir dile evrilmişti...

“Yeni Tayyip Erdoğan” önceki günlerinin “Muhtar bile olamaz” başlıklarıyla ensesinde boza pişirilen genç siyasetçisi değildi artık. “One Minute”dan sonraysa, Afrika’dan Asya’ya, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya yankılanan gür sesiyle sadece Türkiye’de değil Dünya’da umudun, adaletin sesiydi... Kenarları, merkeze taşıyarak, alışılmış, paylaşılmış statükoları altüst ediyordu.

Seçim konuşmalarının hemen hepsinde en bariz fark olarak görebileceğiniz şey; Erdoğan’ın artık sadece kastik anlamda “alttakilerin” sözcüsü olarak değil, “devlet” ve “millet” olarak konuşurken, merkezi yeniden dizayn ettiğidir.

Seçim sonuçlarını çok etkilemeyeceğini düşündüğüm, bununla birlikte miting konuşmalarının bel kemiğini oluşturan “Cemaat” eleştirisini de yukarıda anlatmaya çalıştığım 2. Erdoğan evresine has, velev ki dindar vasıflı olsun, ayrıcalıklı sınıflaşmayı reddedendemokratik refleks” olarak okuyorum. Eski devletin kenarlarından konuşan itirazcı muhalefet bitmiştir artık, devlet eski baskı günlerinden kalma mecburi maskelerle saklanmak zorunda kaldığımız bir karakutu da değildir.Yeni devletin merkezini yeni açılımlarla genişletip her kesime eşit koşullarda açmayı hedefleyen, yeni bir “merkez” tanımıyla karşı karşıyayız bugün...

Evet üslup olarak sert ve zaman zaman kırıcı bir süreçten geçtik. Lakin Başbakanın eleştirileri “cemaat”in tümüne yönelik değil, şeffaf ve hesap verebilirlik ilkesine dayalı yeni siyaseti engelleyenlere dair bir eleştiridir. Tamam Erdoğan sert de siyaset dışı faktörlerle darbeye yönelmiş irade midir yumuşak olan? Mısır’da halkın oyuyla seçilmiş iktidara darbe yapanlar, 529 kişiye idam kararı verdiler daha geçen gün.  Bu mudur arzuladığımız?

Erdoğan’ı, “devletçi” olmakla, “dün geldi, bugün kendini devletin sahibi sanıyor” cümleleriyle eleştirenlerin unuttuğuysa halktır... Az evvel “ayna” metaforu üzerinden beklentisini çizmeye çalıştığımız kitlelerden büyük destek alıyor Başbakan. Devlet, iktidar ve yetki konusunda az sayıda gerçekleştirebildiğimiz paradigmal tartışmalar, halkın “merkez”, “refah” ve “onur” beklentisinin gerisinde kalmıştır, kabul edelim...

***

Pazar günü, sandığa kendisi için gidecek insanlar...

Mağduriyet söylemiyle sürekli mağdur kalması istenen kesimlerin sözcüsü olan bir Tayyip Erdoğan mı... Yoksa merkezi hepimize eşit yurttaşlar olarak açmayı vaat eden Tayyip Erdoğan mı? Seçim bu iki figür arasında gerçekleşecek. Ve ben ikincisine vereceğim oyumu. Bu ülke bizim ülkemiz. Kötü giden bir şey varsa darbecilerden veya dünya muktedirlerinden medet ummadan, gayret edip düzeltebiliriz Allahın izniyle!

Sandığa, “Kendiniz için” gidin! Allah yar ve yardımcımız olsun!