Sandýk ve hafýza

Oyumun rengini belli ettiðim tek seçim 2009 seçimleriydi. Belli etmeyecektim, ama hani ‘bir roman okudum hayatým deðiþti’ misali, o yýl bir söyleþi okudum ve oyumun rengi belli oldu!

Öcalan, daha o zamanlarda, akil insanlardan söz ediyordu. Rahmetli Ýnal Batu’nun da adýný akil diye düþündüðü insanlarýn arasýnda saymýþtý. Tam da o günlerde bir gazeteci, Ýnal Batu’yla bir söyleþi yapmýþtý. Batu o söyleþide, Diyarbakýr belediye baþkanlýðýný BDP’nin kazanmamasý gerektiðini söylüyor ve Diyarbakýr’da yaþasaydý AK Parti’ye oy vereceðini ifade ediyordu.

Rahmetli Ýnal Batu, Diyarbakýr’da deðil, bildiðim kadarýyla ya Ankara’da, ya da Ýstanbul’da yaþýyordu. Ve ne Ýstanbul’da ne Ankara’da AK Parti’ye, siyasi tercihleri itibariyle, oy verecek bir kiþi deðildi. Söyleþiyi okuyunca, bu tutumunu eleþtirdim. ‘Diyarbakýr’da yaþasaydým, þu þu gerekçelerle ben de, BDP’ye oy verirdim’ diye bir yazý yazdým.

***

‘Kürt anasýný görmesin’ misali, belki de hayatýnda gitmediði ve yaþamayacaðý bir kentte BDP’nin seçim kazanmasýný istemeyen, kuþkusuz sadece Ýnal Batu deðildi.

Kürt Partilerinin ötekileþtirilmesi veya daha uygun bir deyimle ‘þeytanlaþtýrýlmasý’ genel bir konseptti ve hemen her çevrede kabul görüyor, destekleniyordu. Bu egemen, ve belki de oryantalist yaklaþým gerilerde kaldý; BDP bugün Türkiye’nin en saygýn ve meþru partilerinden biridir. Ama bu aþamaya gelmek hiç kolay olmadý. BDP ve bu gelenekten gelen partilere karþý, adeta milli cephe anlayýþýyla hareket ediliyordu.

Benzer bir milli cephe mantýðý þimdi de AK parti ve Erdoðan’a karþý oluþturulmuþ durumda. Bir iktidar partisi olan AK partiye muhalefet etmek elbette demokrasinin olmazsa olmazýdýr. Ama bu muhalefetin, demokratik ve meþru sýnýrlarda kaldýðýný iddia etmek o kadar da kolay deðil.

Baþbakan’ýn dinleme ve istihbaratla ilgili NTV’ye yaptýðý þu açýklama bile, gerçekten insanýn kanýný donduracak kadar vahimdir: ‘Milli istihbaratýmýzý hallaç pamuðu gibi atmýþlar, þimdi yeniden bir milli istihbarat oluþturmaya çalýþýyoruz.’

Etnik bir hýnç ve öfkeyle deðil, ama bu defa da, sýnýf temelli bir hýnç ve öfkeyle, Erdoðan’a ve partisinin taþýyýcýsý olduðu deðiþime duyduklarý nefret nedeniyle CHP’ye oy vereceðini, oylarýn bölünmemesi adýna ilan edenler var. Hatta AK Parti hariç, seçime giren bütün partilere oy verebilirsiniz diyenler de var.

‘Milli cephe’ siyaseti inþa ediliyor ve bu inþa seçimlerden sonra da devam edecek gibi görünüyor.

Milli cephecilerin hedefindeki lider ise Erdoðan.

Liderler, Doðulu toplumlarda, Batý’ya nazaran siyasette çok daha önemli ve çok daha fazla belirleyici bir role sahiptir.

Bu yüzden siyasi mücadelede, ölümüne ve kýran kýranadýr her þey, hiçbir þey Batý’daki süreçlere benzemez.

Menderes’i astýlar, Özal’ý zehirlediler..

Edoðan’a ‘artýk sen öldün, yüzde yetmiþ, doksan oy alsan bile bu ülkeyi yönetemezsin’ diyor ve sonra da Erdoðan’ý diktatörlükle suçluyorlar!

Cumhuriyetin maðduru olan Kürtler’e çekilen muamele, þimdi de cumhuriyetin diðer maðdurlarýna çekiliyor!

Cumhuriyetin iki maðdurunun, akan kanýn durmasý için ortaya koyduklarý mutabakata bile tahammül edilemiyor.

Erdoðan Kürtlerle barýþmayý deðil ‘düþük yoðunluklu çatýþmayý’ devraldýðý haliyle sürdürmeyi tercih etseydi, emin olun baþýna bunca bela gelmeyecekti..

Ayný çevreler, Öcalan’a da çok öfkeliler. Öcalan savaþýrken, ona kardeþleri gözüyle bakýyorlardý, ama barýþ isteyen bir Öcalan’dan da hiç mi hiç hoþlanmýyorlar..

Erdoðan’ýn en büyük suçu Kürtlerle barýþmaktýr!

Kürtlerle barýþmak, bu ülkede doksan yýldýr, siyasetini çatýþma üzerine kurmuþ olanlarýn siyasi hayallerini, kibrit çakýp yakmaktan farksýzdýr.

Çünkü, Kürt sorunu olmadan, ne bu temel sorunun yaratýcýsý Kemalizm yaþar bu ülkede, ne Ýttihatçýlýk ve ne de MHP tarzý bir milliyetçilik!

***

Diyeceðim, bu seçimlerde Türkiye yüzyýllýk bir muhasebeye oturuyor.

Özal’ýn býraktýðý yere geldik dayandýk. Özal’ýn siyasi misyonunu-daha doðrusu hayatýný- bitiren Kürt sorunudur. Amerikalýlarýn ‘þartlý teslimatý’ ve Kürtler’in Öcalan’ý sahiplenmesi olmasaydý, muhtemelen bugün Öcalan’da hayatta olmayabilirdi.

Kimi okurlar, karþýlaþtýðým bazý dostlar, geriye dönüþ olabilir mi diye soruyorlar bazen. Elbette olabilir. Hem de eskisinden de beter bir biçimde olur.

Erdoðan’ý tarih sahnesinin dýþýna ittiðinizde, AK Parti Ýktidarda kalsa bile-ki bana mümkün görünmüyor- Türkiye’nin çok kýsa bir zaman içinde baþta Kürt sorununda  olmak üzere geriye dönüþü hiç imkansýz deðil.

Eðer bu meselede siz hala uluslar arasý güçleri hesaba katmýyor, Erdoðan’ýn uluslar arasý muktedirlerin listesinde, Abdullah Öcalan ve Mesut Barzani’yle birlikte üstüne çarpý iþareti konulmuþ bir lider olduðuna inanmýyor, ve Türkiye’de olup bitenleri, oldukça sýð bir yerellikle  tanýmlamaya çalýþýyorsanýz, 29 Mart gecesi yastýða baþýnýzý rahatlýkla koyabilir ve uyuyabilirsiniz.

30 Mart sonrasý sizin için deðiþen bir þey olmayacak çünkü. Ama bana kalýrsa özellikle de Kürt seçmenin, 30 Mart günü, sandýða gitmeden önce, hafýzasýný þöyle bir yoklamasý ve bir deðil, bin defa düþünmesi lazým. Oylanan Erdoðan ve Partisinin geleceði deðildir  sadece, Türk-Kürt siyasi ittifakýnýn geleceðidir.

Ben oyumu, Cemal Paþa’nýn torunu , Delila’nýn yazarý Hasan cemal’in kulaklarý çýnlasýn, CHP ve MHP kaybetsin diye deðil, sözünü ettiðim bu geleceðe karþý, bir Kürt ve bir Türkiyeli olarak duyduðum sorumluluk ve saygý temelinde  kullanacaðým.

Berkin, Burakcan ve polis memuru Ahmet  hayatýný peþ peþe kaybettiðinde, Allah þahittir, þu an hastanede yeniden eski hayatýna dönme mücadelesi veren oðlum Zerdeþt’i kaybetmiþ gibi hissettim. Twitter kullanýcýsý deðilim, ama twitter kullanýcýlarýnýn hakkýný sonuna kadar savunurum.

Ankara boðazý, iyi olur hoþ olur, bu þehirde yaþýyorum çünkü.. Cemevinin ibadet yeri olmasýný, Türkiye’nin yaþadýðý bütün çatýþma alanlarýnda-Ergenekon ve Cemaat meselesi dahil-bir helalleþmeye gitmesini ve 30 Mart’ýn bu anlamda da yeni bir milat olmasýný caný gönülden isterim.. Yolsuzluk, yapanýn yanýna asla kar kalmamalýdýr.

Ama bu meselelerin hiçbiri tek baþýna benim oyumu belirleyemez. Benim oyumu belirleyen tek þey var: Türkiye’nin yeni bir Türk-Kürt siyasi ittifaký ve barýþ içinde yoluna devam etmesi.

Bu ittifakýn bir ucunun da ta Hewlêr’e (Erbil’e) kadar uzanmasý, Hewlêr’e de güven vermesi.. Benim oyum bu ittifaký kurabilecek olan Türkiye’nin yegane partisi AK Parti’yedir. Diyarbakýr’da, Ýstanbul’da ve Erbil’de barýþýn korunmasý, silahlarýn ebediyen susmasý, bana göre AK Parti’nin iktidarda kalmasýna baðlýdýr.

Ve son söz: Ýçinden geçtiðimiz þu tuhaf zamanlarda insanýn oyunun rengini belli etmesi, tarihe kayýt düþmekten farksýzdýr.

Tarihe bir kayýt da benden olsun!