Şanghay Beşlisi etkili oldu

Lüzumsuz bir soru sorsam şimdi. Paris mi, Londra mı? Hangisinde kendinizi daha iyi hissedersiniz?

Ben, bu soruya, hiç tereddütsüz, ‘Paris’diye cevap verirdim, bu iki şehri

görmeden önce:  

İngilizler, soğuktur. Londra da soğuktur. Ağızlarında haşlanmış patates varmış gibi konuşuyorlar. Ayrıca, tarihte de İngilizler bize çok kötülük ettiler. Paris ne de olsa Akdeniz’dir. İnsanı bize daha yakındır. Şehir olarak da Eyfel var, Şanzelize var, Versay Sarayı var, Bastil var, Sen nehri var. Evet, İngilizce öğrenirken Big Ben, Picadilly, Oxford, Buckhingam diye kafamıza doldurdular ama, Paris daha iyidir.

İkisini de gördükten sonra, kanaatim Londra lehine değişti. Paris tabii ki çok güzel bir şehir. Ve yukarıda sıraladığım şeylerin çoğu doğru. Ama Londra da çok güzel. Birbirlerinden geri kalır tarafları yok. Neden böyle diye çok soruyorum kendime. Bakıyorum, en önemli sebebi, Londra’nın daha ‘uluslararası’ olması. Bir de, Paris, daha sosyetik, yani sanki daha sinameki... Ya da hepsi yalan, bana öyle geliyor.

Sabah sabah, uykun daha tam açılmamış, ne kalktın Paris’e laf ediyorsun? Nerden çıktı bu şimdi?

Londra’dayız. Rumlar’ın dönem başkanlığı bittikten sonra AB trafiği arttı. AB Bakanı Egemen Bağış’ın İngiltere parlamentosunda temasları var. Ayrıca İngiliz basınıyla ve tabii ki buranın AB Bakanıyla görüşmeler yapacak. Bir kaç gazeteci arkadaşla bu temasları izliyoruz.

“2.5 yıldır fasıl açılmıyordu” diyor Bakan Bağış, “Sarkozy gitti. Hollande’dan sonra Fransa’nın blokajı kalkar. Bir kaç fasılın açılmasını bekliyoruz.”

Biz daha konuşurken, açılmış bir fasıl. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’yla Fransız mevkidaşı, Paris’te ‘Bölgesel Politikalar’ faslının açılması konusunda mutabakata varmışlar.

Bağış, Fransa’nın bloke ettiği Mali Politikalar Faslı’nın da yakın zamanda açılabileceğini söylüyor.

Bağış’a göre, Türkiye’nin terör sorununu getirdiği nokta, Avrupa’da büyük ilgi uyandırıyor. Avrupa’da 5.5 milyon Türk var, bu, birçok AB ülkesinin nüfusundan fazla. Ve, terör sorununun Avrupa’ya yansımaları oluyor. Paris’teki infazlar, bu yansımanın bir örneği.

“Bu sebeple” diyor Bağış, “AB, çözüm sürecini yakından takip ediyor. Türkiye’nin barış atağı, bakışlarını çok olumlu etkiliyor. “

 

Avrupa’da, Amerika’da çok yapıyorlar, 2050’de ne nasıl olacak? 2025’te Uzakdoğu ne olacak? Filan yerin ekonomisi ne olacak gibi projeksiyonlar.

Bağış, yakınlarda açıklanan bir rapora göre, 2050’de İngiltere’nin Avrupa’nın en büyük ekonomisi olacağını söyledi. Aynı rapor, 2050’de Türkiye’nin Avrupa’nın 2. büyük ekonomisi olacağı öngörülüyor.

AB, Müslüman olduğumuz için mi bize ayak sürüyor?

“Türkiye’nin müslüman bir ülke olmasını hiçbir zaman resmi olarak önümüze getirmediler. Şuuraltlarında var mıdır? Olabilir. Bizim müslüman olmamızın, AB için bir avantaj olduğunu anlatmamız lazım.”

 

Peki, Türkiye’nin AB macerasında sonuç çok mu önemli?

“Bence, AB standartlarına ulaşmamız daha önemli.”

 

Anketler, AB’ye ilginin azaldığını gösteriyor?

“Bu, sorunun soruluş şekline göre de değişir. AB’nin engellemeleri böyle bir etki yapmıştır. Ama ilerleme sağlandıkça destek artar. Anketlerde AB standartlarına destek yüzde 72 çıkıyor.”

Başbakan Erdoğan, Avrupa Birliği’nin -Merkel ve Sarkozy’nin tutumlarından kaynaklanan- soğuk ve adaletsiz tavrını çok eleştirdi son haftalarda. Şanghay Beşlisi’ni falan gündeme getirdi. Bunun bir etkisi var mı AB’nin hareketlenmesinde?

Bu eleştirilerin AB çevrelerinde etkili olduğunu söylüyor Egemen Bağış.

“AB’nin, Türkiye’ye yaklaşımında evrensel değerlerine yeniden öncelik vermesi ve buna göre davranması gerekiyor.”

 

Şanghay Beşlisi’yle ilişkilerin geliştirilmesini AB de istiyor. Yani orada sorun yok. Ama, Erdoğan’ın çıkışları, Avrupa’nın “Biraz fazla gittik galiba. Fazla naz aşık usandırmasın?” diye düşünmesine yardımcı oluyor.

Bu yazının burada bitmesi gerekiyor. Birazdan, Londra Belediye Başkanı, akrabamız, Boris Johnson ile görüşme var. Ardından Bağış, Royal United Service’te konferans verecek.