Þanlýurfa’da Suriyeli ve Urfalý iki aile arasýnda çýkan kavgada iki kiþinin ölmesinden sonra ‘tehlikeli gerilim’ nasýl yatýþtýrýldý diye bir yazý yazdým.. O yazýmda, taraflarla bire bir konuþan Eyyübiye Belediye Baþkaný Mehmet Ekinci’nin süreçte nasýl pozitif bir katký yaptýðýný anlattým.. Elbette ilçe belediye baþkanýnýn ortamýn provoke edilmemesi için canla baþla çalýþtýðý bir gerçek. Fakat kuþkusuz sadece onun ismini vererek büyük haksýzlýk ettim.. Yalnýzca bu tek olay da deðil, benzer pek çok olayda Þanlýurfa Valisi Sayýn Abdullah Erin ve Büyükþehir Belediye Baþkaný Nihat Çiftçi’nin ne kadar büyük gayret sarf ettiðini söylememiz lazým.. Kabul etmeli ki, özellikle memleketteki sosyo-ekonomik gerçeklikler, Urfa gibi, Antep gibi yerlerde göç baþlýðý altýnda bambaþka þekillere bürünüp çýkabiliyor karþýmýza.. Buralar, tam da provokasyona açýk alanlar.. Olaylar eðer çok daha büyümediyse bunda hepsinin katkýsý var.. Sonradan öðrendim ki, meðer bu 2 kardeþin öldürülmesi olayýnýn ardýndan Vali Abdullah Erin, hemen kentte yaþayan Suriyeli kanaat önderleriyle bir araya gelmiþ.. Herkes o toplantýda.. Büyükþehir Belediye Baþkaný Nihat Çiftçi, Ýl Jandarma Komutaný Albay Eyüp Sabri Kiriþçi, Emniyet Müdürü Veysel Tipioðlu, Türk ve Suriyeli sivil toplum kuruluþlarýnýn temsilcileri ile kanaat önderleri… Bu muazzam uyum ve birliktelik sayesinde önlenmiþ provokasyonlar.. Sadece bir ilçe belediye baþkanýnýn gayretini göstereyim derken, sürecin diðer aktörlerine haksýzlýk yaptýðýmý fark ettim.. Ondan açtým bu meseleyi yeniden.. Fahri hemþehrisi oluðum Urfa’daki huzurun mimarlarýný selamlýyorum..
Muharrem Ýnce kendisi için cumhurbaþkanlýðý yarýþýnýn, Kýlýçdaroðlu tarafýndan anons edildiði gün bittiðini söylemiþ.. Orada ortaya çýkan çiftbaþlýlýk görüntüsünün kampanyaya da zarar verdiðini düþünüyor.. Kayseri’den dostumuz Kazým Deðirmenci, bu tablodan yola çýkarak ‘Kardeþim Gül’ çaðrýsýný hatýrlatmýþ.. Bugün artýk AK Parti siyaseti içinde bambaþka dengelerden söz ettiðimiz ortada. Fakat 2007 konjonktüründe Erdoðan’ýn, Gül’ü davet ederkenki samimiyeti, sahiciliði o kadar geçmiþ ki millete.. Abdullah Gül’ü sahipleniþ, tam da bu motivasyonun içindeydi iþte.. Gül, kendi politik mazisi bir kenara, ayný zamanda; “Reis’in kardeþim diyerek tanýttýðý adam”dý artýk. Oysa Kýlýçdaroðlu, ‘yol arkadaþý’ný, daha yola çýkarken ezmeye kalkmýþ oldu.. Ve hepsi de bu ihtiras duvarýnýn altýnda kaldý. Biz biliyorduk da Sayýn Ýnce de anlamýþ sonunda..
Sinead O’Connor’ýn müslüman olmasý ile ilgili, son iki günde bu gök kubbenin altýnda söylenmeyen bir þey kalmadýðýný zannediyorum. Ben en son; “Öyle ezan mý olur kardeþim, makamýna-usulüne uyuyor mu, hem kadýn ezan mý okurmuþ?…” falan diyorlardý uyuyakalmýþým.. Ne ilginç deðil mi?.. Ertuðrul Özkök hatýrlatmasa belki kimse fark etmeyecekti. Göðsünde koskocaman bir de Hz. Ýsa dövmesi var Sinead O’Connor’ýn.. Özkök, dövmedeki ‘Hz.Ýsa’ resmine takýlmýþ.. Oysa dövmenin bizzat kendisi sorunlu.. Peygamber Efendimiz’in ‘Yapana da yaptýrana da lanet olsun..’ dediði bir iþ.. ‘Haram’ yani.. Demem o ki, zorlarsanýz daha kim bilir neler neler bulursunuz.. Fakat ne yapalým?.. Ýslamofobi’nin giderek yükseldiði Batý dünyasýnda popüler kimlikli bir isim, tüm kendi mahallesinden gelecek saldýrýlarý göze alarak Ýslamý seçmiþ.. Bunun da mý hatýrý yok?.. Her hareketi yanlýþ varsayalým. Ya hu sadece bu kadýnýn iyi bir þeyler yapmaya çabaladýðýný da mý görmezsiniz.. Ýslamiyeti seçene sadece ‘hoþgeldiniz’ denir.. ‘Böyle gelinmez’ demek niye?..