Sap ile saman festivali!

21. Adana Film Festivali sonuçlandý. Benim için çok önemli bir festivaldi. Çünkü bütün festivallerimizin problemlerinin kemikleþmiþ bir halini gördük. Þimdi yazacaklarým sadece Adana’nýn deðil bütün festivallerimizin derdidir.

Türk sinema endüstrisininin yarým yamalak halinin birçok sonucu var. Adana’da da gördük ki öncelikle festivaller kendi konseptlerini belirleyememiþ durumda. Antalya ve Ýstanbul Film Festivali gibi köklü festivaller de buna dahil. Dünyada kimi festivaller baðýmsýz filmlerin boy gösterdiði organizasyonlardýr, kimileri ise popüler filmlerin perdeyi doldurduðu yarýþmalardýr. Ve bütün yapýmcýlar hangi festivalin hangi konsepte sahip olduðunu bilir. Mesela Amerikan filmleri Cannes’a çok önem verirler. Sinemanýn sanatsal gücünü Berlin’de daha çok hissederiz. Sundance Film Festivali ise baðýmsýz filmler için yaratýlmýþtýr. Peki bizim ülkemizde durum nedir? Adana kesintilere uðraya uðraya bu yýllara gelmiþtir. Ýlk baþtan itibaren Yeþilçam’ýn boy gösterdiði bir festivaldir. Yýlmaz Güney’in memleketi olmasý, Yeþilçam’ýn kapitalinin Adana’daki pamuk çiftliklerinden gelmesi gibi sebepler bu festivalin yapýsýný Yeþilçam’a baðlamýþtýr. Zaten 70’lerin ortasýna kadar Yeþilçam dýþýnda bir film endüstrisinden veya baðýmsýz sinema gibi kavramlardan bahsedemeyiz. Fakat dönem deðiþmiþ, Yeþilçam yýkýlmýþ, festival sinemasý denen bir kavram ortaya çýkmýþ sinema ortadan ikiye ayrýlmýþtýr. Bütün bu deðiþiklikler festival organizasyonlarý tarafýndan asla kurumsal olarak incelenmemiþtir. Deðiþimlere göre hazýrlýk veya bir yapýlanma olmamýþtýr. Kendiliðinden baþvuran filmlerin yapýsý ve seçilen jüriler yüzünden bütün festivaller ayný tarza sahip olmuþ, hepsinin ismi deðiþik ama ayný türde filmlerin yarýþtýðý ve hatta ayný filmlerin yarýþtýðý bir hal almýþtýr. Bu yýl Adana’da bu kafa karýþýklýðý çok belli oldu. Silsile, Deniz Seviyesi ve Yaðmur Kýyamet Çiçeði gibi popüler sayýlacak filmler ile Toz Ruhu, Ýçimdeki Balýk ve Derviþ Zaim’in son filmi Balýk gibi baðýmsýz filmleri birbiriyle yarýþtýrdýlar. Bu iki ayrý türün nasýl ayný kriterlere indirildiði benim için bir muamma. Jüri bir mucizeyi gerçekleþtirip sap ile samaný yarýþtýrdý ve kazanan sap oldu tabii. Bu sadece “Ah þu jüriler” deyip geçiþtirebileceðimiz bir durum deðil. Artýk her festival kendi duruþunu belirlemeli ve bu duruþa uygun filmler podyuma çýkmalý.

Ýlk yönetmenllik cenneti festivaller

Gelelim Adana’da yaþanan ama son dönemde ülkemizdeki her festivalde de gördüðümüz bir baþka çarpýklýða. Yarýþma filmlerinden, Firak, Yola Çýkmak, Nergiz Haným, Toz Ruhu, Deniz Seviyesi yönetmenlerin ik iþleri, Ýçimdeki Balýk, Yaðmur Kýyamet Çiçeði, Beni Sen Anlat, Gittiler 'Sair ve Meçhul' ise ikinci filmleri. Kýsacasý 12 filmden sadece üçünün yönetmeni sürekli film üretmiþ. Balýk ile Derviþ Zaim ise bütün bu yönetmenlerin tartýþmasýz en ehil olaný. Þimdi Derviþ Zaim bu kadar acemi yönetmenle yarýþtýrýlmayý nasýl göze alýr. Üstelik bütün filmlerin içinde giriþ, geliþme sonucu olan, klasik bir anlatýma sahip, eli yüzü düzgünbir yapým Balýk, laf olsun diye senaryo ödülü alýyor. Onun yerine ödülü paylaþan filmleri ise tartýþmak istemiyorum. Böyle bir yapý olmaz. Sonra Nuri Bilge Ceylan’ý, Zeki Demirkubuz’u, Semih Kaplanoðlu’nu, Yeþim Ustaoðlu’nu bir daha bu festivallere getiremezsiniz. 12 filmin 12’si de ilk yönetmenlik denemesi olur ve bütün festivaller deneysel filmlerden geçilmez. Zaten durum birçok festival için de böyle.

Jüri sorunsalý

Gelelim jüri sorunsalýna. Bu yýl Adana’nýn jürisine çok birþey diyemem. Ama genele baktýðýmýzda organizasyonlar bir tane aðýrlýðý olan yönetmeni jüriye seçiyor onu jüri baþkaný yapýyorlar, daha sonra yanýna otorite olmayan ama dizilerde oynadýðý için ünlü olan isimleri takýyorlar. Hadi biraz daha iyimser yorumlayalým bir tane sinema filmi olan isimlerle jüriler dolduruluyor. Böyle otorite olmaktan çok popüler olan isimlerlejüri kurulmaz.

Ön jüri sorunsalý

Tabii asýl kangren olan konuyu atlamayalým. Bütün festivallere baþvuran filmler bir ön elemeden geçer. Yani birileri bu film festivalde yarýþmayý hak ediyor veya etmiyor der. Ve nedense bu önjürilerin ne ismi açýklanýr ne cismi. Asýl olaylarda burada döner. Mesela iki yýl evvel Ýsmail Güneþ’in Ateþ’in Düþtüðü Yer adlý filmi isimsiz önjüriler tarafýndan festivale kabul edilmedi. Üstelik o yýl ki yarýþma filmlerinin kalitesi yerlerde sürünüyordu. Ateþ’in düþtüðü Yer ayný yýl Türkiye’nin Oscar aday adayý seçildi. Yani filmin kalitesinin Altýn Portakal’da yarýþamayacak olmasý tam bir safsataydý. Dert baþkaydý. Kesinlikle siyasi bir sansürdü bu. Ýþte onun için bütün festivallerin önjürisinin ismi açýklanmalý ve herkes sorumluluðunu almalý.

Danýþman kaosu

Festivallerin bir diðer ayaðý da danýþmanlardýr. Belli otoriteler festivallerin danýþmanlýðýný yapar. Festivale katýlacak yabancý filmler, yurt dýþýndaki iliþkiler vefestivalin iç dinamikleri aslýndabu danýþmanlarýn kararlarýyla yürür. Benim sayfa komþum, ayný zamanda Fipreski ve Siyad baþkaný Alin Taþçýyan bu isimlerin baþýnda gelir. Açýkçasý ben de festival düzenleyecek olsam Alin’in bu festivalin baþýnda olmasýný isterim. Çünkü Türkiye’de onun kadar donanýmlý ve yurt dýþý iliþkileri de saðlam bir baþka isim yok. Ama problem her festivalin ayný kiþilerden danýþmanlýk almasýnda. Çünkü bu sefer festivallerin adý deðiþiyor ama içeriði deðiþmiyor. Bunun da dikkatlice tartýþýlmasý lazým.

Üzüntülerimle

Adana Film Festivali’nde beni kiþisel olarak çok rahatsýz eden bir olayla yazýyý bitirmek istiyorum. Yarýþma filmlerinden olan Yaðmur Kýyamet Çiçeði filmi Kazým Koyuncu’nun hikayesi anlatýlýyor diye lanse edildi hep. Biz de o merakla gittik. Tam anlamýyla bir sömürüyle karþýlaþtýk. Film Kazým Koyuncu’yu sömürüyor. Trabzon’un 1996 yýlýnda Fenerbahçe’ye þampiyonluðu kaybettiði maçla baðlantýlý bir amigonun hikayesi, genç bir futbolcu adayýnýn Rus bir hayat kadýnýna aþýk olmasý ve Kazým Koyuncu’nun ne olduðu anlaþýlamayan filmdeki durumu. Yani bu filmi seyrettiðinizde Kazým Koyuncu kimdir, neden özeldir, bu halký nasýl etkilemiþtir hiçbiri yok. Filme göre üniversitede bildiri daðýttýðý için hapse giriyor, sonra da Hopa’ya kaçýyor. Orada çocukluk aþkýný tekrar görüyor, sonrada ölüyor. Yani ayýp. Asýl canýmý sýkan ise benim de üye olduðu SÝYAD’ýn bu filme ödül vermesi oldu. Tarih boyunca ilk kez halk ödülü ile SÝYAD ödülü ayný filme gitti. Bu noktada ya halk sinema yazarlarý kadar iyi filmden anlýyor veya sinema yazarlarý halký iyi temsil ediyor. Daha ne diyeyim?