Sapık sapıktır biz biraz kendimizi sorgulayalım artık!

Küçükçekmece Kanarya’da yaşanan felaketin ardından insanlar sokaklara döküldü. Ellerinde pankartlar dillerinde sloganlarla yürüyüş yaptılar. ‘Tacize, tecavüze, çocuk istismarına hayır’ diye bağırdılar. İzlerken şu psikolojiye büründüm. Acaba memleketin herhangi bir yerinde aklı başında olduğu halde, çocuk istismarının çok faydalı bir iş olduğunu muhakkak desteklenmesi gerektiğini söyleyen kimse var mıdır? Sapıklar dışında. ‘Çocuk istismarına hayır.’ Kime söylüyorsunuz bunu? Herhalde zaten her çocuk istismarı haberinde dünyası yıkılan milyonlarca normal insana söylemiyorsunuzdur. Zira sizden farklı düşünen kimse yok. Protestonuzun karşı tarafı yok. Yok eğer sapıklara söylüyorsanız bunu anlarım. İletişim çabanızı yani anlarım. Fakat hakikaten sonuç alıp alamayacağınızı bilmiyorum. Gözü dönmüş bir adam, 5 yaşındaki bir bebeği istismar etmek üzereyken şöyle bir çağrı duyuyor; “çocuk istismarına hayır.” Ve tam o anda bir aydınlanma yaşıyor. Vazgeçiyor. Hikayenin saçmalığını anlatmak için karikatürize ettim. Herkesin aynı anda aynı şeyi düşündüğü bir ortamda bu öfkeli çıkışların kimseye bir yararı yok. Söyleyeyim size. ’Caydırıcı cezalar’ tartışması da boş bir tartışma. Yani bugün mevcut yasalar ne derse desin 5 yaşında bir çocuğa cinsel saldırıda bulunan bir adamın başına ne geleceğini herkes biliyor. Daha caydırıcı ne olabilir ki? Siz o ruh halinde birinin, saldırıdan sonra alacağı cezayı hesaplayarak mı hareket ettiğine inanıyorsunuz? Bak kardeşim. Bunlar, dostlar alış-verişte görsün hesabı işler. Enerjimizi çocuklarımızı korumaya yönlendirelim. Hep birlikte; saldırgana, yasalara, cezalara vesaireye ver yansın edelim, kabul. Ama ilaç için “5 yaşında bir çocuk ebeveyni yanında olmaksızın (görüş açısı dışında) sokakta ne yapıyormuş” sorusunu da sorsun birisi. 

 

Kılıçdaroğlu’nu konuşurken şehitlerimizi unutturdular!

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta yapılan yumruklu saldırıyı konuşuyoruz günlerdir. Farkında mısınız? Her yanıyla sadece o hadiseye kilitlenmiş durumdayız. Niye geldi, gelişini haber verdi mi, zırhlı aracı neden bıraktı, saldırgan sahiden şehit yakını mı, Mansur Yavaş neredeydi? Yahu bir silkelenip kendimize gelebilir miyiz? Kılıçdaroğlu’na odaklanıp şehitlerimizi unutturdular bize. O gün bu memleketten dört vatan evladının cenazesi kalktı. Birinin adını biliyor musunuz? Kılıçdaroğlu’na yumruk atan adamın elini öpme sırasına giren şovmenlere de soruyorum. Şehidimizin aziz hatırasına da mı bir parçacık hürmetiniz yok? Az kenara çekilip fotoğrafa daha geniş baksanıza. Tam seçimlerden bir hafta sonra dört kahraman vatan evladını şehit veriyoruz. Merkezde yapılması planlanan cenaze töreni bir taleple bir anda köye çekiliyor. Köyde de bu acayip manzara. Lafı eğip bükmeden söyleyeyim, CHP’yi de aşan bir aklın ürünü bu. Bu aklın hepimizi birden teslim almasına izin vermeyelim. 

 

Diyarbakır’da başsavcı olmak

Bazı vazifeler zordur. Hem de çok zor. Emperyalizmin taşeronu terör örgütlerinin kuşatmasındaki memleketimde savcı ya da hakim olmak ise zorların da en zorudur. Hele de bu halk hizmetini Diyarbakır gibi dünyanın en güzel ve fakat terör örgütlerinin de at koşturduğu bir yerde yapmak, hiç kuşkusuz ki, ayakta alkışı hakkediyor. Diyarbakır Cumhuriyet başsavcısı Kamil Erkut Güre, işte bu zorlu görevi hakkıyla yerine getiren bir dava adamı. Bir taraftan bölgenin 40 senedir bitmeyen derdi PKK ile uğraşıyor. Bir taraftan da devlet içine çöreklenmiş olan yapının kendisine kurduğu tuzaklarla. Bu toz bulutu ortadan kalktığında gerçeğin daha berrak görüneceği günlerde kıymetini ancak anlayacağımız bir kahraman. Güre ve daha nice isimsiz kahramanlara selam olsun.