Şapkadan koalisyon değil tavşan çıktı!

7 Haziran seçimlerinin üzerinden tam bir ay geçti. Lakin partilerin tabanları, teşkilatları ya da tavanları ya koalisyon fikrine, ya da falanca partiyle koalisyon fikrine henüz ısınabilmiş değil. 

Pekiyi nasıl olacak? Son bir ayı temize çekersek şunlar var elimizde. 

Meclis başkanlığı seçimleriyle birlikte imkansız ihtimaller içinden mümküne en yakın olanlar az çok belirdi aslında.  

Bir kere, oy yitimine uğrasa da yüzde 41 gibi açık ara yüksek bir oranla sandıktan çıkan AK Parti’nin 7 Haziran’ın kaybedeni olmadığı siyasi hasımlarınca da anlaşıldı.  

Seçimlerden önce üç benzemezi yan yana getirip üzerlerine bir de “hoşlantı tozu” dökerek Sırrı Süreyya Önder’e bile “ne güzel işte, çözüm sürecini de MHP ile el ele yürütürüz” dedirten sihirbazın tüm abra kadabralarına rağmen şapkadan bir CHP+MHP+HDP koalisyonu çıkmadı. Tavşan çıktı!

Şimdi o tavşan, gözüne far tutulmuş gibi dehşet içinde bakıyor olup bitene.

İşlevselliği değil 01 plakasıyla protokolde tuttuğu yer önemsenen Meclis başkanlığı gibi sembolik bir koltuk için bile bir araya gelememenin ıstırabı, muhalefet partilerinden çok destekçilerinde asabiyet yaptı.

Siyasi gerçeğe değil siyasi mühendisliğe bel bağlayanlar Ahmet İnsel gibi birer birer patlıyor televizyon ekranlarında.

Ya da “Türkiye Türklerindir” gazetesine konuşan Ermeni milletvekili Garo Paylan gibi tüm siyasi geçmişini, geleceğini ve iddiasını heba ediyor kişisel bir takıntıya.     

Yaşadıkları dramatik kayıp bir koltuktan ibaret değil elbette. 

“Yüzde 60 büyüktür yüzde 41’den” diyebilme ihtimalini sevmişlerdi ama olmadı. Herkes kendi yüzdelik dilimine geri döndü. 

7 Haziran’a kadar dört el sarıldıkları “sandık her şey değildir” mottosunu kaybetmenin ve yüzde 41’in yüzde 13’ten, yüzde 16’dan ve yüzde 25’ten büyük olduğunu idrak etmenin sarsıntısı bu aynı zamanda.

Bir de HDP özelinde “seni başkan yaptırmayacağız” iddiası var. Sandıktan sonraki ilk başkan seçiminde meclis başkanlık koltuğunun, iddianın gücünü aldığı yüzde 60’a değil AK Parti’ye gitmesi de yerle yeksan etti “yaptırmama iddiasını”.

Pekiyi olabilecek olan nedir? Olabilecek olan, yüzde 41’in siyasi iradesinin korunacağı bir formüldür. Bu da başbakanlığın AK Parti’de olduğu, çözüm sürecinin, yeni anayasa arayışının, paralelle mücadelenin ve Cumhurbaşkanı makamına ve Erdoğan’ın şahsına gerekli saygının sürdürüldüğü bir koalisyondur. Bu şartlarda MHP ile de koalisyon olabilir, CHP ile de. 

Bahçeli’nin öne sürdüğü üç şartın (süreç bitirilecek, 17-25 dosyası açılacak, Cumhurbaşkanı Beştepe’yi boşaltacak) MHP ile koalisyon ihtimalini daha baştan imkansız kıldığı ortada. Tabanı ve teşkilatı koalisyon istemesine rağmen Bahçeli’nin tutumu değişmiyor. Bu noktada iş biraz da MHP kurmaylarına kalıyor. Ya liderlerini üç şartta yumuşamaya ya da Bahçeli’nin hükümet dışında kalacağı bir formüle ikna etmeleri gerekiyor.

CHP’de ise hava çok daha pozitif. Seçim öncesi sınır tanımayan siyasi söylem, hasmıyla hısım olma ihtimaline karşı kısılmış görünüyor. İki partinin tabanı da bu koalisyona sıcak bakmasa da, on yıllardır iktidar yüzü görmeyen ve bu şansı değerlendirmezse hükümete bir daha ne zaman bu kadar yaklaşacağı belli olmayan ana muhalefet partisi için süreç ustalık ve taviz istiyor. 

Cumhurbaşkanı’ndan hükümeti kurma görevi alacak olan AK Parti, 7 Haziran gecesinden beri sorumluluğun bilincinde bir görüntü veriyor. Davutoğlu’nun talimatıyla kurulan üç ayrı uzmanlar komisyonu (siyasi, hukuki, ekonomi) mecliste grubu bulunan üç partinin yazılı metinlerini değerlendirerek olasılıklara ciddi şekilde hazırlanıyor. 

Buna göre her üç parti de ziyaret edilerek (HDP’ye gidiş siyasi nezaketle sınırlı, koalisyon teklif edilmeyecek) CHP ve MHP’nin yaklaşımı yoklanacak. İkinci tur görüşmeler ilk turun değerlendirmesine göre ilerleyecek ve en fazla noktada buluşulacak partiyle hükümet olunacak. Sağlıklı, ahlaklı ve akıllı bir çalışma yöntemi olduğuna kuşku yok. Başbakan Davutoğlu’nun “şeffaf olacağız, kamuoyunun bilmediği bir protokol olamayacak” garantisi de ayrıca önemli.