Sarı-kırmızı-yeşil kuşağın iplikleri...

1999 senesiydi, İmralı’da başlayan Öcalan’ın yargılanma sürecini takip eden gazeteciler olarak Mudanya’ya üs kurmuştuk.

Her sabah bir deniz otobüsü davayı izlemeye gidecekleri İmralı’ya taşıyor, Öcalan’ın avukatları da Gemlik’ten İmralı’ya geçiyorlardı. O dava sürecinde yaşananları belki çoğu kişi unuttu ama hatırlamamız gereken bir sürü nokta var.

Mesela İran’daki PKK hastanelerinden ve kamplarından söz etmişti Öcalan ifadesinde. Sonra Tahran-PKK ilişkileri bozuldu, İran’a karşı mücadele eden PJAK kuruldu.

PJAK’ın Koordinasyon Komitesi Başkanı İhsan Varya daha önce aynı bölgenin PKK sorumlusuydu. Ortadoğu üzerine çalışmaları bilinen Washington Enstitüsü 2007 yılında PJAK’ın PKK’nın bir kolu olduğunu belirten bir rapor açıklamıştı.

Buna rağmen, ABD’nin terör örgütü listesinde yer alan PKK’nın bir kolu olduğu bilinen PJAK’ın Başkanı Haci Ahmedi sahip olduğu Alman pasaportu sayesinde Amerika’ya gitmiş ve içeriği halen tam olarak bilinmeyen görüşmeler yapmıştı.

Yani sarı-kırmızı-yeşil kuşağın iplikleri sandığımızdan daha karışık ve daha renkli aslında... Bugün ABD’nin PKK ile PYD bizim için aynı şey değil demesine şaşıranlar için hatırlattım tüm bunları.

***

Ortadoğu’da bugün yaşananları anlamak için  çok eskilere dönmek gerek. Mesela Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de yaşayan Kürt nüfus en ağır baskıyı hep Suriye’de gördü.

Buna karşın Baba Esad’ın hemen hemen tüm terör gruplarını barındırma ve destekleme politikası nedeniyle örgütler Suriye’de örgütlenmeye gitmediler, eylemsizliği tercih ettiler.

Kuzey Irak kısmı daha da karmaşık. 1930’lı yıllara gittiğimizde Barzani aşiretinin köylerini bombalayan İngiliz  uçakları çıkıyor karşımıza.

Sonra Molla Mustafa Barzani’nin İran’a geçişi ve daha sonra Sovyetler’in desteğiyle kurulan Mahabad Cumhuriyeti’nden söz edebiliriz.

Birleşmiş Milletler’in tanımadığı ve Sovyetler’in İran topraklarından çekilmesinden hemen sonra kurulduğu yıl dağılan bir cumhuriyet sözünü ettiğimiz. Ama kuşağı oluşturan ipliklerin renkleri gördüğümüzden ne kadar fazla değil mi? 

Bu yetmez derseniz Moskova’ya çekilen Barzani’nin Stalin tarafından kabul edilmese de siyasi faaliyetlerine devam ettiğinden de söz edebiliriz, Sovyet Blok’u içerisinde yer alan çeşitli ülkelerin devlet başkanları tarafından kabul edildiğini de söyleyebiliriz.

Sonradan rakibi olacak Talabani o dönem Barzani’nin en ateşli savunucularından biri durumundaydı. Bir adım ötede yine İran çıkıyor karşımıza, Barzani’nin 1961 ayaklanmasında en büyük destek aldığı yer yine Tahran oluyor.

***

Uzatmayayım ABD’nin PKK ile YPG arasındaki ilişkiyi bilmediğini düşünmek saflık olur. Bugüne kadar gittiği her coğrafyada kendisine bağlı yerel grupları savaşın bir parçası yaptı ABD.

Bu kez Suriye topraklarına gelmek yerine uzaktan kumandalı bir savaş aracı kullanmayı tercih 
ediyor ve ilkeleri görmezden geliyor.

YPG bağımsızlık için savaşıyor diyen olursa Taliban da Afganistan’ın bağımsızlığı için savaşıyor diyen birileri çıkar mutlaka.

O yüzden de teröre kısmen karşı olunmaz.

Yaşadığımız durumun özeti, “Benim işime gelen şeyler yapan grupları terör örgütü saymam ancak diğerlerini sayarım” gibi ilkesizlik yumağı.

Şaşırtıcı değil zira iplikleri çok renkli bir kuşak var karşımızda...