“Þark Meselesi'...

Çocukluðumda anneannemin evin içinde bir odadan diðerine geçerken kýsýk sesle söylediði; "Sivastopol'un önünde, yatan gemiler aman aman...' marþý, benim üç yaþlarýmda hafýzama kazýnmýþ "ilk þarký"ydý. Çok küçükken öðrendiðiniz þeyler içinizde yer edinir, Sivastopol da böyleydi benim için. Kýrým'daki hýçkýrýk sesi çýkartan gözyaþý çeþmesi, henüz Puþkin'in þiirlerini okuyamayacak bir yaþtayken, anneannemin anlattýðý bir masalda akardý, o masal ve o çeþme ve aslýnda Kýrým, benim hala kalbimdedir...

Türkiye'nin ruhu; hudutlarý, coðrafya ve zaman çizelgeleriyle sýnýrlanmýþ bir atlastan çok daha fazlasýný ifade eder. Geçenlerde de atýf yapmýþtým Nezahat Nurettin Egeli Hanýmefendiye. Bizler üniversiteye giderken, Türkiye düþünce tarihini akýmlar üzerinden anlamak üzere bir okuma ve arþiv grubu kurmuþtuk. Çok klasik bir ayrým üzerinden giderdik; Osmanlýcýlýk, Türkçülük, Ýslamcýlýk ve Batýcýlýk gibi çok genel ayrýmlar üzerinden düþünceleri okuyup anlamaya çabalardýk, yazýlar biriktirir, kitaplar okur, kütüphane kurmaya çalýþýrdýk. Ve fakat bu dörtlü düþünce koridorunun birbiriyle çok sýký baðlantýlarý olduðunu bugünden bakýnca daha kolay görüyorum, bundan doðal ne olabilir, ayný ülkenin, ayný en zor günlerini yaþayan düþünce insanlarýnýn iç içe geçmiþ kesiþimlerde buluþmalarý elbette normaldir...

Son Osmanlý münevverlerinden olan rahmetli Nezahat Egeli Hanýmefendiyi dinlerken mesela, bu kesiþim katmanlarýný çok çarpýcý olarak görebilirdik. Prens Sebahattin'in talebesiydi Nezahat Haným, biz kimi konuþmaya gidersek gidelim konuþmayý çeker çevirir Prens Sabahattin'e getirirdi. Jön Türklerin son kalýntýsý olarak gördüðümüz Nezahat Haným, gerçek bir liberaldi, gerçek bir Osmanlýcýydý, Türklüðünü asla yadsýmazdý ve oldukça mütedeyyin bir hanýmdý da, ezan okunduðunda konuþmasýný kesecek kadar, bizlere vefat etmiþ Osmanlý büyüklerine Fatiha okutturacak kadar... (Bugünlerde özellikle Ýslamcýlýk üzerine yazýlan ve konuþulan ortamlarda, yukarýdaki düþünce akýmlarýnýn birbirleriyle sanki hiç iliþkisi yokmuþ olmamalýymýþ gibi, yalýtýlmýþ birer parçalanma üzerinden hareket ediliyor, hem doðal deðil hem zamanýn gerçeklerine aykýrý)

Nezahat Hanýmýn bendeki en etkileyici giriþimi kuþkusuz Memalik-i Osmani dediði büyük coðrafya atlasýydý... "Biz mektepte hocalarýmýz sorduðunda, Osmanlý mülkü üç kýsýmdýr; Avrupa-i Osmani, Asya-i Osmani, Afrika-i Osmani derdik... Sizler nasýl tanýtýyorsunuz memleketimizin bugününü...' Diye sorardý. Afrika! Asya! Avrupa! Bunlar ne kadar büyük sözlerdi... Ama bizim büyükannemiz yaþlarýndaki bir kadýnýn günlük sözlerindendi...

Küçük Kaynarca Antlaþmasý'ndan sonra ilkin baðýmsýzlýðýný kazanan, ardýndan Rusya tarafýndan iþgal edilen Kýrým, Avrupa devletlerinin 'þark meselesi' olarak adlandýracaðý büyük hamlenin baþlangýcýndaki iþaret fiþeði mahiyetindeydi... Kýrým'ýn ne Osmanlý ile aslýnda ne de Rusya ile baðlantýlý olmasýný eskiden beri istemeyen Avrupa, bunu kadermiþ gibi sürdürmeye günümüzde de özenle devam ediyor...

Þark meselesi, Osmanlý'nýn Kýrým ve Doðu Avrupa'dan atýlmasý meselesiydi ve bu konuda Avrupa Devletleri, Osmanlý Ýmparatorluðu karþýsýndan iþbirliði içindeydi... Öyle ki; büyük devletler arasýnda 1814-1912 yýllarý arasýnda düzenlenen 3 önemli kongreden 2'si, 24 konferanstan 12'si Þark meselesiyle ilgiliydi.

Bazý siyaset tarihçileri, "Þark Meselesi'ni Osmanlý'nýn Avrupa'dan atýlmasý olarak deðil de Türklerin Anadolu'dan da atýlmasý haline taþýrlar. Þark meselesini, Ýstanbul'un fethiyle baþlatanlarýn aksine, zaman hattýný daha da geri götürerek, Malazgirt muharebesine yani Türklerin Anadolu kapýsýný açmasý hadisesine kadar götürürler.

Braudel'in "maceraperest bir savaþçý' olarak nitelediði Alaaddin Keykubat'ýn haritasýný düþünelim mesela: Kuzey ucu Sinop ve Kýrým'da olan, güney ucu Antalya-Alaiye, Kýbrýs'ta olan, Doðu'da Erzincan hattýndan Van'a, güneyde Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi ile omuz omuza vererek Memlük'e dayanan, Orta Anadolu'da Konya, Kayseri, Aksaray, Niðde, Tokat'ta çok büyük destansý eserlerle mühürlerini güzergahýna inþa eden, durmaksýzýn dolaþýp duran bir harita bu... Bu harita, ayný zamanda bugün için Türkiye'nin Ruhu diye adlandýrdýðýmýz büyük medeni atlasýn bel kemiðini de koyar önümüze...

Batý'nýn ve özellikle ABD'nin halen eski refleksleriyle hareket ettiði bir dünya haritasýndayýz... AB'ye bir türlü alýnmayýþýmýzda bile, Þark Meselesi hadisesi vardýr. Ayaklarýmýzý çok güçlü þekilde basmak zorundayýz bu yüzden... Bu ülke bizim hepimizin ve gidecek baþka yerimiz yok!