Güneþ Dil Teorisi ve Türk Tarih Tezi gibi kuramlarýn asýl amacý devletle milletin birleþmesini saðlamlaþtýrmaktý ancak bu tezlere anti tezlerin üretilmesi çok sürmedi. Mete Tuncay "Tek Parti Yönetiminin Kurulmasý 1923-1931" adlý kitabýnda bu kuramlarýn Nazi'lerden esinlenerek üretildiðini anlatýr; Ermenilerle Yunanlýlarýn Anadolu üzerinde hak iddia etmelerinin önünü kesmek amacýyla bunlarýn ortaya atýldýðýný da belirtir. Adalet Bakaný Mahmut Esat Bozkurt ve Ýçiþleri Bakaný Þükrü Kaya'nýn kaba ve aþýrý milliyetçi çabalarý ve söylemleri, Kürt milliyetçiliðinin temelini oluþturmuþtur. Adalet Bakaný Bozkurt'un 1930 sonbaharýnda söylediði þu söz, iþlerin nereye vardýðýný göstermeye yeter sanýrým:
"Benim fikrim ve inancým þudur ki, memleketin kendisi Türk'tür. Öz Türk olmayanlarýn, Türk vatanýnda bir hakký vardýr: O da hizmetçi olmaktýr, köle olmaktýr!"
Bu söze Mustafa Kemal büyük tepki göstermiþ ve Ýsmet Paþa'dan Bozkurt'u deðiþtirmesini istemiþtir. Ancak Ýsmet Paþa bunu yapmamýþ, olayý zamana býrakarak örtbas etmeyi seçmiþtir. Bu demeçler ve yapýlan birçok yanlýþ sonrasýnda birbiri ardýna 17 isyan çýkmýþtýr. Þeyh Sait isyanýnýn 1925 yýlýnda bastýrýlmasý sýrasýnda yaþanan iktidar deðiþikliði gelecekte yaþanacaklarýn habercisidir sanki. Baþbakan Fethi Okyar'ýn görevden alýnarak yerine Ýsmet Ýnönü'nün getirilmesi devletin çok sert önlemler alacaðýnýn kanýtýdýr. Türkiye 1930'larda, dünyadaki ekonomik bunalýmýn da etkisiyle, hepten devletçilik siyasetini benimser, tümüyle içine kapanýr. Sonuçta dünyada yükselen aþýrý milliyetçilik (Nasyonal Sosyalizm ve Faþizm) dalgasýnýn etkisiyle Güneþ Dil Teorisi, Türk Tarih Tezi gibi yaklaþýmlar ortaya çýkar.
"Dinin toplumdaki rolünü azaltma çabalarý Kürt ayrýlýkçýlýðýný teþvik etmiþtir." (Kemal Kiriþçi-Gareth Wimrow Kürt Sorunu, Kökeni Geliþimi-Tarih Vakfý Yurt Yayýnlarý) Kiriþçi'ye göre imparatorluk döneminde Ýslam'a dayalý toplumsal ve siyasi düzen, Türkle Kürdü bir arada tutmuþtur. Yani? Hilafetin kalkmasýyla birlikte Kürtler için Türkiye Cumhuriyeti'nde kalmanýn hiçbir anlamý yoktur.
Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte Kürt sorununa bakýþ da deðiþir. Türkiye demokratikleþme sürecine girer ve ilk iþ, 1952 yýlýnda Parti Genel Müfettiþliklerini kaldýrýr ve Doðu'da Demokrat Parti örgütü kurulur. Baþlangýçta Kürtler DP'ye karþý mesafeli bir tutum içindedir ve CHP 1950 seçimlerinde bölge oylarýnýn yüzde 53.4'ünü alýrken DP'nin oy oraný yüzde 43.7'dir. Hatta Hakkari'de oylarýn yüzde 100'ünü CHP alýr. Ancak DP döneminde yaþanan barýþ ve kardeþlik havasý, DP oylarýný arttýrmýþ, 1954 ve 1957 seçimlerinde bölgede birinci parti olmasýný saðlamýþtýr. Bu yýllarda Maliye Müfettiþi Burhan Ulutan'ýn hazýrladýðý rapor hem dönemin havasýný hem de devletin genel yaklaþýmýný yansýtýr:
"Bu yörede (Doðu) karþýmýzda kim olursa olsun, þiddet siyasetine artýk son verilmesi kesin bir zorunluluktur... Adalet, iyi yönetim, aðalarýn sultasýný kýrmak, köylüyü kalkýndýrmak ve kendimize baðlamak hedefimiz olmalýdýr."
(Sayýn Hüseyin Yayman'ýn Türkiye'nin Kürt Sorunu Hafýzasý adlý kitabýný okumanýzý öneririm.)
(Yarýn: 27 Mayýs sonrasý Kürt Sorunu!)