Şartlar olgunlaşmadı Kemal Bey, nereye?

Haysiyetli bir insan, “Taksim’de 8 kişi öldü. 2 kişinin gözü kör oldu. Dünyadan yardım istiyoruz” diye yalan haberler yaymaz. Yalanı ortaya çıkınca da haysiyetli bir insana yakışanı yapar, çıkıp özür diler.

 Haysiyetli bir insan, “Çevreye bu kadar duyarlıyım. İcabında her melaneti göze alıyorum. Aferin bana, iyi ediyorum da, Gezi Parkı’nın bin misli büyüklüğündeki kamu arazisi tıraşlanıp Koç Üniversitesi kondurulduğunda neden gidip 10 dakika eylem koymadım? Ağaç katliamına itiraz edenler 28 Şubat’ın tanklarıyla susturulurken, ben dilimde 10. Yıl Marşı, mürteci kovalıyordum. Ne utanmaz bir adamım ben...”  diye düşünür.

Haysiyetli bir insan, Gezi Parkı’na gidip, Sırrı Süreyya Önder’le diz dize bağdaş kurup eylem koymadan önce, birkaç dakikalığına da Hilton Oteli’ne uğrar, “Benim patronum bir vakitler bu otelin arazisine rezidans yapmak istiyordu, binlerce ağacı yok edecekti. Engellenince rezalet çıkardı, ağzımızı açmadık. Ayrıca Hilton Oteli yıkılsın, 1950’den önceki yeşil alan ve Ermeni mezarlığı iade edilsin” der.

Haysiyetli bir insan, “Polis çekildi. Biz de evimize gidelim yoldaşlar” diye çağrı yapar, Dolmabahçe’ye inip araçları ateşe vermez. Eylemini yapar, efendice dağılır.

Haysiyetli bir insan, “Polisin biber gazı varsa, bizim de tankımız var” ucuzluğuna yatıp darbe kışkırtıcılığı yapmaz.

Hasiyetli bir insan, altına imza koyduğu “Yayalaştırma Projesi”ne karşı eylemcilerle kol kola girmez, protestolardan iktidar ve siyasi rant devşirmeye uğraşmaz.

Haysiyeti bir insan, cam çerçeve indirmeden önce, “Nedir bu illegal örgüt bayrakları? Bu Ergenekon artıkları nereden sızdı aramıza? Ağaçları kurtarmaya mı gidiyoruz, hükümet darbesi yapmaya mı?”diye sorar.

Haysiyetli bir insan sokak gösterilerinden medet ummaz; iktidara gelmek istiyorsa “sandık”tan çıkmaya bakar.

Haysiyetli bir insan şu ölçüden şaşmaz: “Haklı olmak kadar, haklı kalmak da önemlidir.”

Haysiyetli bir insan, “Taksim İlkyardım Hastanesi’ne iki ceset geldi, Gezi Parkı’nda da ağır yaralılar gördüm” diye tweet atan gazeteciye en azından şu karşılığı verir: “Defol aramızdan. Senin desteğin de, çevre duyarlığın da yerin dibine batsın...” Haysiyetli bir gazeteci de böyle tweet atmaz...

Haysiyeti bir insan: “Gezi sadece bir parkın adı değildir” şeklinde tahrik kokan yazılar yazmaz. En azından, “Desteklemedik darbe bırakmadım. Bütün muhtıralara temenna çaktım. Meslektaşlarımı andıçladım. Parlamentonun kaos ürettiğini ileri sürdüm. Her şeyin hukuktan ibaret olmadığını yazdım. Paşalarımı hiç üzmedim. Her melaneti sergiledim. Gezi Parkı eyleminden uzak durayım da, insanlar müktesebatımı ve geçmişimi yüzüme vurmasınlar” diye düşünür.

Hasiyetli bir insan, “Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı? Hadi gel” diye mesaj atıp kitleleri Taksim Meydanı’na toplamadan önce, “mesele”nin ne olduğunu açıklar.

Ben bilmiyorum mesela?

Mesele ne?

Mesele Gezi Parkı değilse, hangi kurtsal amaç uğruna yakıp yıkacağız, cam çerçeve indireceğiz, polis araçlarını ateşe vereceğiz, müdahale etmeye gelen İtfaiye aracının önüne barikat kuracağız?

Nedir mesele?

Mesele, bir oldubitti yaratıp CHP’yi iktidara taşımaksa, daha çok beklersiniz.

Halkın vermediği iktidarı, üç beş Ergenekon artığına verdiremezsiniz.

Kemal Bey de yürüyüş koluna katılıp, Dolmabahçe’den Taksim’e boşuna sefer eylemesin... Şartlar henüz olgunlaşmadı.