Karabük tribünlerinde dev gibi “Bitmedi savaþýmýz.. Direne direne kazanacaðýz” pankartý vardý... Ama evsahibi takýmdan Musa, arkadaþlarýndan gelen harika bir uzun pasla kaleci ile karþý karþýya kaldýðý bomboþ pozisyonda; iri cüsseli Volkan Demirel’in hýzla üstüne gelmesinden korktu ve bir anda kenara çekildi. Bu mudur direne direne kazanmak azmi?
F.Bahçe, ligde uzun sayýlacak bir galibiyet serisinin sahibi olarak; rahatlamýþ ya da bunun uzantýsýyla gevþemiþ olarak deðil, belirgin bir özgüvenle sahaya çýktý. Takým içi uyum, yardýmlaþma, sahanýn tümüne yayýlma stratejisi çok üst düzeyde olmasa da; açýk bir üstünlük içindeydi. Zaten çok kýsa sürede öne de geçtiler.
Aslýnda o ilk gol, tam olarak bir gol deðildi. Çünkü sýradan bir kalecinin bile rahatlýkla uzanacaðý, tutacaðý ve çok da sert olmayan bir toptu. Waterman; kaleciler için teknik olarak “Ýntikal sürati” denilen bir eksikle, zamanlama hatasý yaptý. Kolay bir gol yedi.
Hafta içinde Radyospor’un dinlediðim bir programýnda baðlanan F.Bahçeli bir taraftar, bu Selçuk için “Allahaþkýna, ne olur birisi bizi bu adamdan kurtarsýn, yeter artýk” diye isyan ediyordu. Niçin? Çocuk 13 senedir F.Bahçe’de oynuyor diye...
Bir adamý bunca sene, kara kaþý-kara gözü için kimse tutmaz. Bütün hocalarý memnun ama siz deðilseniz; aðýr yargýnýzý gözden geçirin derim.
***
F.Bahçe þahane deðil ama efektif oynadý. Maçýn sonlarýna doðru epey çözüldü, zor durumda kaldý ama, galibiyet serisini gene de sürdürdü.
Musa Sow’un Afrika Kupasý’ndan 2 kýta, 5 þehir deðiþtirerek ve 10 bin kilometre yol katederek takýmýna bu maç için ulaþmasý; büyük bir övgüyü hak eder... Çünkü bu kadar hýzla gelmek zorunda deðildi. Çünkü kupadan elenen futbolculara bir haftalýk dinlenme hakký verilmesi gerekir. Sow’un bu hakkýný kullanmadan F,Bahçe’yi seçmesi, kulübüne olan saygýsýný simgeler. Bravo!