Savaþ cephesi çözülürken vuruyor!

Þu pazar yazýlarýný yazarken bazý haftalar hiç zorlanmýyorum çünkü ekonomi ile siyaset böyle haftalarda öylesine iç içe geçmiþ bir neden-sonuç iliþkisi doðuruyor ki, bir rakam ya da bir deðerlendirme notu, hatta açýklanan bir bilanço size politik geliþmelerin düðümünü çözüveriyor. Ýþte bu hafta öyle bir haftaydý.

Hafta sonuna doðru yaþayacaðýmýz politik geliþmelerin ilk haberi zaten K. Irak Kürt Yönetimi’nden geldi. Kürt Yönetimi, Türkiye’ye ‘resmen’ petrol ihracýna baþladýðýný açýkladý. Ama bu açýklamadan önce petrol kontratlarýnda ‘alým’ yönünde pozisyonlar güçlenmeye baþlamýþtý. Brent petrol fiyatý hýzla yukarý çýkmaya baþladý; birçok analist, ‘Çin yeniden toparlanmaya baþladý ondan oluyor’ dese de, bunun böyle olmadýðýný, yani gerçek nedenin bu olmadýðýný saðýr sultan da duymuþtu, biliyordu. Gerçek neden , Ýran’a ambargoyu sakýncalý bulan, Suriye’den sonra Ýran’ý da bu haliyle ‘yaþatmaya’ çalýþan, Ýran’ýn oluþturduðu tehditle milyarlarca dolarý finansal üçkâðýt ve silah satýþýyla cebe indiren çevrelerin petrolde yüksek fiyattan pozisyon almaya baþlamasýydý. Bu çevreler, bu pozisyonlarýný ‘Irak’ta kýyamet kopacak, iç savaþ yakýn, Ýran’a ambargodan doðan açýðý Irak karþýlayamaz, petrol arzý tehlikede’ argümanýyla güçlendiriyorlardý. Biliyorsunuz ayný çevrelerin bütün bir yýl kullandýðý ‘Ýsrail, Ýran’a saldýracak ya da bunun alternatifi olarak, Ýran Hürmüz Boðazý’ný kapatacak’ argümanlarý vardý. Bunlarýn gerçek olamayacaðý anlaþýldý. Çünkü Ýsrail, 2. Obama dönemiyle birlikte yeni bir yola girmenin hazýrlýklarýný yaparken, Ýran’ýn da öyle dünya ticaretini etkiyecek ‘yol kesme’ operasyonunu yapabilecek ekonomik gücünün kalmadýðý ortaya çýkmýþtý.

Üstelik Suriye elden gidiyordu çünkü Putin’in Ýstanbul ziyareti stratejik bir dönüþtü. Türkiye, Güney Akým’a resmen izin vermiþ ve Rusya’nýn, Azeri enerji kaynaklarýný Türkiye üzerinden -bunun ilk adýmý TANAP’týr ve SOCAR’ýn Türkiye’deki yatýrýmlarý stratejisi çok önemlidir- Avrupa’ya ulaþmasýndan duyduðu-duyacaðý rahatsýzlýk törpülenmiþti. Böylece Ýsrail-Suriye hatta Rusya çözülmesinden sonra küresel silah ve kirli finans çevresinin elindeki tek oyuncak olarak Ýran kalmýþtý. Bir düþünün,  K. Irak Kürt Yönetimi ellerinden gidiyor ve PKK silah býrakma yoluna giriyordu, Rusya büyük entegrasyona razý oluyor, Azerbaycan, Türkiye ile birlikte baðýmsýz bir enerji gücü olarak ortaya çýkýyordu. Esad gidecek yer ararken Suriye devrimi diplomatik olarak da tanýnýyordu. Öte yandan Mýsýr, her þeye raðmen, yeni Anayasa’sýný kabul ettiriyor ve yeni döneme adým atýyordu. Türkiye’de de, yargý büyük bir kararlýlýkla terörü ve darbe süreçlerini oluþturan yapýlarý hem deþifre ediyor hem de hukuki prosedürü, hak ettikleri gibi, uyguluyordu.

Ama daha bitmiyor; savaþ cephesinin Avrupa ayaðý da zor günler yaþamaya baþlamýþtý. Almanya’da savaþ cephesinin direniþi, Fransa’da Sarkozy maðlubiyetinden sonra kýrýlmaya baþlýyor ve buna geleneksel Alman savaþ sanayisinin milyarlarca Euro zararý ekleniyordu. Örneðin Thyssen-Krupp 5 milyar Euro zarar açýklýyordu. Ýþte bu cepheye son altýn kurþunu da Maliki vuruyordu. Çok güvendikleri Maliki’nin, bu çýkmaz sokaðý görünce, ABD ile baðýmsýz Kürt devleti konusunda anlaþtýðý, Þii Sard grubunun partisi Ahrar tarafýndan iddia ediliyordu. Yani savaþ cephesinin elinden Ýsrail bile kaymýþ, bir tek köþeye sýkýþmýþ Ýran kalmýþtý, üstelik Türkiye ile Kürtler arasýndaki tarihi uzlaþma da son derece sinir bozucuydu. Ýþte Paris saldýrýsý, bu uzlaþmayý baþýndan beri götüren isimlerden birine Sakine Cansýz’a yapýldý. Bu, oldukça sembolik ve iyi seçilmiþ, ‘bu sürece bizim þiddetle itirazýmýz var, bundan sonra da þiddet artacak’ mesajýný içeren bir eylemdi.

Bundan sonrasý...

Peki, bundan sonra ne olacak; þu doðrudur ve Türkiye’nin, bölge halklarýnýn, Kürtler’in çýkarlarý doðrultusundadýr. Irak, bu haliyle gitmeyecek ve Irak’ýn masa baþýnda bölünmesi iyi bir geliþmedir.  Irak’ýn bütünlüðü sürecini býrakýn, Ortadoðu’da ilk önce Britanya sömürgeciliðinin sonra da ABD’nin kurduðu ve koruyup sürüklediði ulus-devletler süreci bitmiþtir. Bu haliyle Irak diye de, Suriye diye de bir ülke yoktur. Artýk Ortadoðu’nun bütünlüðü ve dünyaya barýþ yoluyla entegrasyonu süreci baþlamýþtýr. Büyük bölgesel entegrasyonlar ve eksen devletler süreci baþlýyor, ulus-devletler süreci bitiyor. Örneðin Türkiye, bütün bu bölgede bu entegrasyonu saðlayacak, enerji habý olacak, beþeri sermayeyi deðerlendirecek ve ihraç edecek, NATO þemsiyesini barýndýrýp bölgenin güvenliðini saðlayacak bir eksen devlet olmaya adaydýr. Rusya da böyle bir güçtür.

Ancak bu süreç tabii ki zor ve çok iniþli çýkýþlý ve uzun bir yolu içeriyor. Bu süreci dinamitleyecek güçler þimdilik iki temel eksenden gücünü alýyor: Almanya ve Ýran... Ama tabii ki bütün bu melanet bu ikisiyle sýnýrlý deðil. Kimse yüzdük, yüzdük kuyruðuna geldik demesin, daha yol var...