Savaş fıkhı mı dediniz? İnanamıyorum!

“Yüz Karası” başlıklı yazımı nefretle karşılayan bir kısım Twitter gençliği, “Sen savaş fıkhından ne anlarsın?” diye soruyor.

Bakara Suresi’nin 190’ıncı ayetinde savaşta aşırı gitmemenin hiçbir tevile mahal bırakmayacak şekilde açık ve net olarak emredildiği hakikatine rağmen masum insanların kitleler halinde öldürülebileceğini ileri süren, bunun İslami olduğunu savunan kimselerin İslam savaş hukukuyla ne işi olur, anlamadım.

Çarşıya-pazara gelişigüzel bomba koymakta bir mahzur görmüyorsanız, daha ne kadar aşırı gidebilirsiniz ki?

Haydi söyleyin, Rabbimizin “Aşırı gitmeyin” emrinden masum insanların kanının dökülmesinden imtina edilmesi gerektiği sonucunu bile çıkarmıyorsanız hangi sonucu çıkarıyorsunuz?

Bakara 190’ın meali: “Sizinle savaşanlarla Allah yolunda siz de savaşın, fakat aşırı gitmeyin. Çünkü Allah, aşırı gidenleri sevmez.”

Bakara 194’te ise mealen “Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler de karşılıklıdır. O hâlde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir” buyuruyor Rabbimiz.

Sure aynı, bahis aynı, demek ki Bakara 190’daki “...aşırı gitmeyin. Çünkü Allah, aşırı gidenleri sevmez” ile Bakara 194’teki “Allaha karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir” ifadelerini beraber ele almamız gerekiyor.

Bunu bilhassa vurgulamak isterim, çünkü Bakara 194’te geçen “misl” (gibi/kadar) kelimesine istinaden “Biz de kâfirler gibi davranabiliriz, onlar kadar ileri gidebiliriz, onlar bizim masumlarımızı öldürdüğünde biz de onların masumlarını öldürebiliriz” diyenler var.

Tekrar soruyorum: Cihad adı altında önünüze gelen herkesi öldürmemiz serbest ise, savaşta masumların kanını dökmekten imtina etmemize bile gerek yok ise, bu kadarcık bir ölçü dahî gözetmekle mükellef değil isek, savaşla ilgili bu ayetlerdeki “aşırı gitmeyin” ve “Allah’a karşı gelmekten sakının” ifadeleri ne anlama geliyor?

Maide Suresi’nin 8’inci ayetinde geçen -mealen- “Bir topluluğa olan kininiz sakın sizi adaletsizliğe itmesin” ifadesi de bize bu konuda bir şey söylüyor olsa gerek.

Usame Bin Ladin’in dediğinin tam tersi bir şey.

El Cezire’ye verdiği mülakatın bir yerinde şöyle demişti Usame Bin Ladin:

“Onların sivillerini öldürmemiz şer’an ve aklen caizdir. İlim ehlinden birçokları; İbn’ul Kayyim, El-Şevkani, El-Kurtubi (Allah rahmet eylesin), tefsirlerinde şöyle diyorlar: ‘Kâfirler, çocuklarımızı ve kadınlarımızı öldürmeye azmederlerse, aynı şekilde karşılık vermemizde, çocuklarımızı, kadınlarımızı öldürmelerini engellemeye azmetmekte hiçbir sakınca yoktur. Nasıl ki bizim kadınlarımızı, masum insanlarımızı öldürüyorlar, biz de onlar bundan vazgeçene kadar, onların kadınlarını, masumlarını öldüreceğiz.”

Usame Bin Ladin’in referans olarak gösterdiği alimlerin bu fetvası, İcma-ı Ümmet’in yanından bile geçemeyen bir fetvadır.

İlle de masum kanı dökeceğiz diyorsanız, nefsinizin bu arzusuna yenik düşmüşseniz, ama “Serde Müslümanlık var, vahşetimize bir meşruiyet kılıfı uydurmadan olmaz” diye düşünüyorsanız, yukarıda mezkûr fetvayı elbette öpüp başınızın üstüne koyacaksınız; Kur’an ve Sünnet’e muhalefet pahasına!

İstediğiniz kadar Ehl-i Sünnet militanlığı taslayın, artık ne Ehl-i Sünnet’siniz ne de “ve’l cemaat”.

Hanefi, Şafi, Hanbeli ve Maliki mezheplerinin dördü de, kâfirlerin bizzat savaşa katılmayan kadınlarını ve çocuklarını öldürmeyi haram sayar.

Hatta, İmam Malik ve Evzai’ye göre, kadın ve çocuklar, düşman ordusu onları zırh olarak kullansa bile öldürülemezler.

Bazı kimselerin savaş fıkhı adı altında fıkıhsız savaşa mazeret olarak göstermeye cüret ettiği Ebu Cendel meselesi yahut Benî Kureyza hadisesi, tamamen bağlam dışıdır; Kenya’da bir alışveriş merkezinde katliam gibi konularla alâkasızdır (Getirilen bu gibi örneklerin yersizliğini internette bulabileceğiniz “Mihca Eyüpoğlu ve Gönüldaşlarına Cevap” ve “Defne Bayrak’a Cevap” başlıklı yazılarımda anlatmaya çalışmıştım).

***

Hazret-i Enes’in (ra) bildirdiğine, göre Rasulullah Efendimiz (sav) buyurmuştur ki: “İyice yaşlanmış kişileri, küçük çocukları ve kadınları öldürmeyin...”

Rahmet Peygamberi’nin ümmeti adına hareket ettiklerini söyleyen savaşçıların dikkatine...