Tolstoy, Savaþ ve Barýþ romanýnýn üçüncü cildinde 1812 yýlýndaki Napolyon'un Rusya seferini anlatýr: "12 Temmuz günü Batý Avrupa ordularý Rus sýnýrlarýndan içeri girdiler. Böylece bir savaþ baþladý. Daha doðrusu insan aklýna, insan yaradýlýþýna tümüyle aykýrý bir olay meydana geldi..."
Haftalardýr dünya gündeminden düþmeyen Ukrayna-Rusya krizi, dezenformasyon gölgesinde en tepeye çýkarýldý. Evet, Rusya bir askerî yýðýnak yaptý ancak bu yýðýnaðýn esas mesajý NATO'nun geniþleme politikalarýna dönük bir itirazdý.
Ukrayna'yý iþgalin aðýr bir faturasý olacaðýný bilen Moskova bu adýmý atmayacaktý. Bir kaza kurþunu ile çatýþma baþlamazsa bu kriz diplomasi ile çözülecekti.
Rusya Federasyonu'nun dýþ politika perspektifinde önce Primakov ardýndan Putin, Batý kanadýnda ABD'yi deðil Avrupa'yý iliþkilerin merkezinde tutarak karþý tarafta çatlak yaratmaya odaklanmýþtý. Nitekim 2008 Bükreþ Zirvesinden sonra NATO, "Açýk Kapý" politikasýnda ýsrarcý olmadý. Ukrayna ve Gürcistan dosyalarýnda bir adým atmadý/atamadý.
ABD ve AB üyelerinin "NATO-AB geniþlemesi" paralel bir perspektifle örtüþüyordu. Bu örtüþme Baltýk ve Doðu Avrupa'ya taþýnmýþtý. Avrupa'nýn güvenliðini önemseyen ülkelerin/birliðin yaný sýra küresel rekabette yeni pazar arayýþý ve ucuz iþ gücü kaynaklarý bu planýn itici gücü oldu.
Ancak Avrupa'da halen 2. Dünya Savaþý'nýn psikolojik izlerinin devam ettiðini unutmayalým. Özellikle Almanya ve Fransa'nýn bu geniþlemede isteksiz kaldýðýný görmekteyiz. Nitekim geniþleme planýnda adý geçen Ukrayna ve Gürcistan, Rusya'nýn kýrmýzý hattý olarak karþýmýza çýktý.
AB'nin üretici gücü Almanya'nýn enerji ihtiyacý istikrarlý büyüme hedefi için bir zaruretti. Macron'un geçtiðimiz yýllardaki NATO'ya dönük eleþtirileri de bu baðlamda okunmalýydý. Brexit süreci ile Avrupa Birliði'nde oluþan derin çatlak bugünlerde derin bir ayrýþma ilk nüvesi olarak karþýmýza çýkýyor. Geçtiðimiz günlerde Rusya'dan gelen "Anglo-Saksonlarýn savaþa ihtiyacý var" açýklamasý (ABD ve Ýngiltere'yi kastederek) derin çatlaðý bir kez daha öne çýkardý.
ABD ise derin çatlaðý tamir etmek için Ukrayna'dan yükselen sesleri önemsedi. Üst düzeyde tepkiler vererek Avrupa kamuoyuna NATO þemsiyesinin ne denli hayati olduðunu hatýrlattý.
Geçtiðimiz haftalarda vurguladýðýmýz gibi savaþ baþka bir boyutta zaten devam ediyordu ve taraflar kendi mensuplarýný sýkýlaþtýrýyordu. Taraflarýn etraflarýný konsolide politikalarý devam edecek görünüyor. ABD, NATO'nun yeni konseptini, AB üyelerine iyice benimsetme arzusunda mesafe katetti. Rusya ise Ukrayna'nýn NATO'ya üyeliðini askýya aldýrmak için yýðýnak yaptý.
Ümit ediyoruz ki bu saatten sonra bir kaza kurþunu patlamasýn. Ankara'nýn Kiev ve Moskova arasýndaki diplomatik ataklarý, güven veren yaklaþýmý taraflarca saygý ile karþýlanmakta. NATO, AB ve dünya basýný Erdoðan'ýn Kiev ziyaretini takdirle karþýladýlar.
Taraflarýn Ukrayna iç siyasetinde rekabeti devam edecek elbette. Ukrayna iktidarýnýn olup biten süreçten etkilenmemesi mümkün deðil. Moskova yanlýsý bir lider Putin'i rahatlatabilir yahut ABD, Zelinsky yönetimini mali yardýmlarla ayakta tutabilir. Çünkü yakýn gelecekte ya Ukrayna Rusya'yý dönüþtürecek ya da Rusya Ukrayna'yý. Bu seçeneklerin dýþýnda bölgesel ittifaklar ve baþka formüller ise Kiev'in elini rahatlatacaktýr.
Ukrayna-Rusya krizi nasýl sonuçlanacak? "Savaþ ve Barýþ" seçeneklerinin ikisi de mümkün görünmüyor. Konvansiyonel bir savaþýn mümkün gözükmediðini ve taraflarýn barýþmayacaðýný biliyoruz. Yakýn dönemde Ukrayna için iki seçenek var. Ya Rusya-ABD geriliminin en kritik alaný olarak karþýmýza çýkacak ya da Ankara ile yapacaðý yolculukla bölgede ayaklarý üstünde durabilen güçlü ve baðýmsýz bir ülke olacak.