Savaþa karþý olmak

Türkiye’nin resmi tarih anlatýsý ve aslýnda tarihi militarist bir anlayýþa dayanýyor. Savaþla ve iþgalle bir imparatorluk kuruyoruz, savaþla ve iþgalle de o imparatorluðu yitiriyoruz. Ýþgalden kendimizi savaþla kurtarýp cumhuriyet kuruyoruz. Fýrsat buldukça da dýþarýda ve içeride güç kullanýyoruz ya da güç kullanma tehdidinde bulunuyoruz.

Zamanýnda Kýbrýs’a yaptýðýmýz müdahale, Kürt sorununu güç kullanarak çözmeye çalýþmamýz bu anlayýþýn ortaya çýkarttýðý örneklerin en görünenleri arasýnda. Askeri darbelere verdiðimiz toplumsal desteðin arkasýnda da militarist anlatý var. Orduyu Bosna’ya, Kosova’ya, Daðlýk Karabað’a göndermek için çaðrýda bulunmamýzýn nedeni de içimize sinmiþ militarizm.

Cumhuriyet mitinglerinde ordunun göreve çaðrýlmasý, protesto hareketlerinde en barýþçýl geçinen insanlarýn ellerinde bayraklarla dolaþmasý boþuna deðil. Ne yazýk ki cumhuriyetimizin kuruluþ ideolojisi ve onun muhtelif efsaneleri aklýmýzýn rehin alýnmasýna, her þeyin askerden beklenmesine yol açýyor.

***

Bu durumun idrakine varan Türkiye’nin okumuþ-yazmýþ insanlarýysa militarizme ve onunla ilgili her þeye karþý duruyor. Darbeleri lanetliyor, Kýbrýs söz konusuysa ver-kurtula varan bir söylem geliþtiriyor, dýþ müdahalelere tepki gösteriyor. Onlarýn zaman içinde gerçeklikle sýnanan karþý anlatýsý, insanlarýn aklýnda resmi anlatýyla paralel bir þekilde yer ediyor.

Bir de buna dýþ güçler paranoyasý eklenince ortaya Türkiye sosyolojisi çýkýyor. Bir yanýyla Esad rejimini yerden yere vuran, diðer yanýyla ona karþý müdahale yapýlmasýný istemeyen anlayýþ. Esad devrilsin, Suriye’deki acý bitsin istiyoruz ama onu devirenin Amerika olmasýný istemiyoruz. Sanki savunduðumuz deðerler açýsýndan çok fark edermiþ gibi BM Güvenlik Konseyi kararý olmazsa olmaz diyoruz.

Türkiye’de “aydýn” olmak Esad’a da, Amerika’ya da karþý olmayý gerektiriyor. Hatta Amerika karþýtlýðý insanlarý daha da çok aydýn yapýyor. Suriye’deki istikrarsýzlýðý bitirmek için yapýlabilecek bir müdahale savaþ adýný alýyor, maceraya dönüþüyor, en aklý baþýnda insanlar bile bütün güç kullanma yöntemlerini ayný sepete koyuyor.

Oysa müdahale savaþ deðil. Irak’a yapýlanla Suriye’ye yapýlacak olan da ayný þey deðil. Kaldý ki Amerika Suriye’ye müdahale etmeye hevesli de deðil. Obama karar sorumluluðunu Kongre’ye boþuna atmadý. Farkýndaysanýz Kaddafi söz konusu olduðunda BM GK kararýný olabilecek en geniþ þekilde yorumlayan Fransa, Ýngiltere ve Amerika Esad söz konusu olduðunda direndi.

Onlarýn direnci 100 binden fazla insanýn hayatýna mal oldu. Kimyasal silah eþiði ile defalarca aþýlmasýna raðmen ancak 21 Aðustos’ta yaþanan büyük faciadan sonra güç kullanmaya deðilse bile kararlýlýk göstermeye niyetlendiler.

Amerika’yý sevmeyebiliriz, savaþa karþý olabiliriz, ama o zaman Suriye’de yaþanan büyük trajedinin bitmesi için müdahale ve müdahale tehdidi dýþýnda ne yapýlmasý gerektiðini de söylemeliyiz. Askeri güç kullanmadan, kullanma tehdidinde bulunmadan hangi denenmemiþ yöntemin denenmesi gerektiðini belirtmeliyiz.

Hükümeti Suriye politikasý konusunda suçlamak kolaycýlýðýna kaçmadan sorun nasýl çözülür, önerdiðimiz çözüm önerisi taraflarca nasýl kabul edilir düþünmek zorundayýz. Varsa geçmiþte yapýlan hatalardan mutlaka ders çýkartmamýz gerekir. Ancak çoðu bilgimizden çok ideolojik anlayýþýmýzýn kriterlerine dayanan hatalarýn telafisiyle Suriye sorununun çözülmeyeceðini de görmek zorundayýz.

***

Unutmayalým ki Suriye sorunu biz muhalefete kucak açtýk diye çýkmadý. Sorun Baas rejiminin Arap dünyasýný sarsan deðiþimi kendi bildiði yöntemlerle atlatabileceðini sanmasý yüzünden çýktý. Eðer Esad Türkiye’nin telkinlerini dinlemiþ olsaydý, bugün yine iktidarda olurdu. Suriye de böylesine büyük bir trajedi yaþamaz, þehirleri yerle bir olmazdý.

Türkiye muhalefete kucak açtý, çünkü gelecekte olabilecekleri baþtan gördü ve bölge denkleminin dýþýnda kalmak istemedi. Ýyi mi yaptý, kötü mü yaptý onu zaman gösterecek. Þimdi söyleyebileceðimiz doðru yerde durduðu, kendi çýkarlarýný doðrudan etkileyebilecek geliþmeler karþýsýnda pozisyon aldýðý dýþýnda bir þey olamaz.

Ben umuyorum ki sorun müdahaleye gerek duyulmaksýzýn siyasi yöntemlerle çözülecek, Baþbakan Erdoðan’ýn St. Petersburg’a gitmeden önce söylediði gibi Esad ve takýmý kendilerini kabul edebilecek bir ülke bulup Suriye’den ayrýlacak. Güç tehdidi ve kararlýlýk Suriye sorununun daha fazla zayiat olmaksýzýn çözümünü saðlayacak.