Hz. Peygamber (S)’den, ‘Savaþý istemeyiniz, ama, gelip çattýðýnda da, kaçmayýnýz..’ meâlinde bir rivayet vardýr. Derinlemesine idrak olunmasý gereken çok deðerli bir ölçü..
Buradaki ‘savaþ’tan maksad, elbette ki, kültürel, ekonomik, ticarî, diplomatik, siyasî, itiqadî, ideolojik, psikolojik vs. savaþ türleri deðil; askerî savaþ..
Diðer savaþ türlerinde, askerî olmayan mânâda ‘savaþan taraf’lar bir þeyler kaybedebilir, ve bunlarýn hemen tamamý, hattâ, ’askerî savaþ’ta kaybedilen bazý þeyler de zamanla telâfî edilebilir, ama, telâfi edilemiyen en büyük unsur, ‘insan hayatý’dýr. ‘Hayattan koparýlan, ölen insan’ýn geri döndürülmesi mümkün deðildir.
Pekiy, ‘asker’ kimdir?
Asker, sanýldýðý gibi, sadece askerî libas veya üniforma girmiþ olan kimse de deðildir. Hattâ, onlar hiç asker de olmayabilir. Gerçek mânâda ‘asker’, dâvasý her ne ise, ‘bir inanç, bir ideoloji ve ideal veya bir hedef uðruna, her türlü mücadeleyi göze almýþ ve bu yolda gerektiðinde öldürmeyi ve öldürülmeyi ya da fedaîliðini taa baþtan gönüllü olarak kabullenmiþ olan insan’ dýr.
Ýslâmî ýstýlahatta, ‘Cündullah’ terimi vardýr. Yani, ‘Allah’ýn askeri..’
‘Cündullah’ýn karþýsýnda da, ‘Cund’uþ-þeytân/ Þeytan’ýn askeri’ vardýr.
Yani, ‘Ben ikisinden de deðilim, ben ortadayým’ denilemez. ‘Bî-taraf (tarafsýz) olan, bertaraf olur.’
Bir müslüman için, ‘sulh/ barýþ’ asýldýr; ‘harb/ savaþ’ ise, istisnaîdir. Ve, Kur’an-ý Kerîm bize, bize, savaþan taraflardan birinin ‘Sulh/ Barýþ’ istemesi halinde, savaþa devam edilmemesi’ni emreder. Ýslâm’ýn savaþ ahlâký budur. Halbuki öyle durumlarda, niceleri, ‘Fýrsat bu fýrsat, yok edin hepsini..’ demek noktasýnda olur.
Bu ana çerçeve içinde, ‘Her ne pahasýna olursa olsun, barýþ’ veya, ‘Her ne pahasýna olursa olsun savaþ’ söylemi, Ýslâm’ýn Müslümanlara yüklediði ‘adâlet ve ahlâk anlayýþý’yla baðdaþmaz. Evet, savaþ istekliði içinde olunmamalýdýr; ama, Ýslâmî mânâda adâlete ve ahlâka dayanmayan, zorla sürüklenilen bir barýþ da kabul edilemez.
Ama, ‘Hazýr ol ceng’u cidâle.. Eðer, sulh’ü salâh ister isen..’ denilmiþtir. Bu da, en azýndan düþmanýn sahib olduðu silahlarla donanmanýn gerekliliðini ortaya koymaktadýr.
Müslüman halklar kendilerini parça- bölük olarak korumak derdinde olduklarýndan, henüz de zayýf durumdadýrlar. Türkiye ise, yine ateþle imtihan edilmekte, bugün..
Bu bakýþ açýsý içinde, Türkiye Baþkaný Erdoðan ile Rusya Baþkaný Putin arasýnda dün Moskova’da yapýlan görüþmelerin hayýrlara vesile olmasý duasýyla.. ‘Hakk þerrleri hayreyler..’
KK’NIN GEN. BAÞK. YARDIMCISI, YÝNE DE UCUZ KURTULMUÞ..
Dünya parlamentolarýnda da zaman zaman korkunç kavgalar olur ve bu durumu çoðumuz, gülerek izleriz. Hattâ, kavgacý taraflardan bazýlarýnýn gözleri þiþer, dudaklarý patlar, çeneleri kýrýlýr. Havada çantalar veya sandalye parçalarý uçuþur. Bu sahneler bile, baþka ülkelerin vatandaþlarý için sadece bir ‘seyirlik vak’a’ durumundadýr.
Türkiye Meclisi’nde de böyle kavgalar zaman zaman olmuþtur. Ama, 4 Mart günü ekranlara yansýyan benzeri kavgalar çok azdýr.
Ana Muhalefet Lideri KK, geçen gün yaptýðý konuþmada, -özetle- ‘Ýdlib civarýndaki 34 askerin kaybýyla sonuçlanan Suriye- Rusya Saldýrýsý’nýn olduðu gece Erdoðan neredeydi, niye bana bilgi vermedi, bizi o gece yüreði yanan analarla birlikte uyku tutmazken, Devlet ortalýkta yoktu; Hatay Valisi yapýyordu açýklamayý..’ diye, gerçekten de sýrf muhalefet etmek için olduðu açýk olan laflar etti.
Halbuki, KK. da bilir ki, Hatay Valisi kendiliðinden öyle bir açýklama yapamaz ve o açýklamayý ona yaptýran, C. Baþkaný’ydý. Ve kesin olan þu ki, Cumhurbaþkaný da o gece, devletin en üst makamlarýyla neyin- nasýl yapýlmasý gerektiði üzerinde çalýþýyorlardý. Ama, KK, böyle yapmadý ve Cumhurbaþkaný’ný o büyük saldýrganlýk karþýsýnda vurdumduymazlýkla suçlamaya kalkýþtý. Hele de böyle hassas zamanlarda, daha bir sorumluluk duygusu içinde olunmasý gerektiðinden habersiz bir muhalefet lideri olduðunu bir kez daha sergiledi KK. Ve bu iddialar mâlum kesimin sosyal medyasýnda, ânýnda yerini aldý.
Erdoðan da bu suçlamaya cevaben yaptýðý konuþmada, o gece sabaha kadar devletin en üst sorumlu makamlarýyla ve kiþileriyle vazifelerinin baþýnda olduklarýný belirtip, -isim vermeden-, ‘Böyle iddialarda bulunanlarýn, ‘Þerefsiz, onursuz, haysiyetsiz ve hain’ olduklarýný söyledi, haklý olarak..
Ve ayný günün öðle sonrasýnda KK’nýn Gn. Bþk. Yardýmcýsý olan bir kiþi, bu sözleri, ‘C. Baþkaný Erdoðan’ýn adýný zikrederek, aynen kullandý. Halbuki, Erdoðan’ýn suçlamasýndan sadece öyle olanlar alýrdý nasibini.. Burada ise, suçüstü yakalanmýþçasýna, ‘Ýþte onlar biziz..’ dercesine tepki vermeye çalýþtý.
Þahsen, o siyasetçinin, o kavga ortamýndan, yüzündeki o hafif sýyrýklarla kurtulamayacaðýný ve çok daha þiddetli tepkiler alabileceðini düþünüyordum. O kiþi, öyle bir-iki sýyrýkla kurtulduðu için þükretmelidir.
TÜRKÝYE GECÝKMELÝ DE OLSA, DOÐRU OLANI YAPTI..
Milyonlarca insan Türkiye’ye sýðýnmýþ durumda.. Afganistan, Orta Asya ülkeleri, Irak ve Ýran, Mýsýr, Suriye ve Afrika ülkelerinden.. Ama, bunlarýn Türkiye üzerinden baþka ülkelerine geçmemesi için, AB ülkeleriyle bir anlaþma yapýlmýþtý. Buna göre Türkiye, bu sýðýnmacýlardan AB ülkelerine geçmek isteyenlere kapýlarý kapayacak, AB ülkeleri de buna karþýlýk bu yüz binlerin, milyonlarýn oluþturduðu yükü yapacaklarý mâlî yardýmlarla paylaþacaklardý, güyâ..
Ama, AB ülkeleri BM kriterlerine göre her ferd için harcandýðý kabul edilen mikdarý hesaplamayla Türkiye’nin harcamalarýnýn ‘40 milyar Dolar’ý aþtýðýný bildiði halde, sadece 3 milyar Euro’luk, yani yaklaþýk 4 milyar dolarlýk, yani onda birlik bir yardým göndermiþ bulunuyor. Tabiatiyle, Türkiye devletine deðil, sýðýnmacýlara yardým yapan STK ve diðer uluslararasý insanî yardým kuruluþlarýna..
Ve sonunda, C. Baþkaný Erdoðan geçen hafta, ‘Suriye- Türkiye sýnýrýnýn sadece Ýdlib yöreinde bile Türkiye’ye sýðýnmak için bekleyen 3 milyonu aþkýn insanýn daha sýnýrda beklediðini, Türkiye’ye gelenlerden Avrupa’ya gitmek isteyenlerin yolunu kesmiyeceklerini; kimsenin zorla gönderilmeyeceðini, gitmek isteyenlerin de zorla engellenmiyececeðini, kapýlarýn açýlacaðýný’ açýklamasýndan sonra AB ülkelerinin sergilediði tablo, bir büyük insanî facia çapýnda.. Baþta Yunanistan olmak üzere AB ülkeleri hükûmetlerinin, insan hayatýna, sadece kendileri söz konusu olunca saygý gösteren bir egoizmin pençesinde olduklarý bir kez daha ortaya konuldu. Hattâ o kadar ki, savunmasýz insanlarý vurarak, botlarýnýn batýrmaya çalýþarak; sivil yerli halký bu mazlum insanlara saldýrtarak..
Materyalist dünyanýn bu zâlimliðini hâlâ anlamak istemeyenlere, ‘iyi uykular’, ya da ‘uþaklýklar’!