Terörle mücadele konusunda yakýn tarihinin en büyük mücadelesini veriyor Türkiye. Geçtiðimiz yýlýn Ocak ayý itibarýyla devletin zirvesinde Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan tarafýndan iþareti verilen mücadelenin, günü birlik ve sýradan bir yaklaþýmýn ürünü olmadýðýný her geçen gün daha iyi anlýyoruz.
Milli Birlik ve Kardeþlik, ardýndan Çözüm Süreci. Bunlarýn hepsi bir büyük barýþýn adýmlarýydý. Sadece PKK ve terör konusunda deðil, bölgesel barýþýn inþasýnda da bir yol haritasýydý. Örgüt ve onu yöneten akýl, böyle bir gidiþatýn kendilerine operasyon alaný býrakmayacaðýný gördüðü anda, süreci zehirlemeye baþladý. Geçici barýþýn huzurunu, kendi kanlý hesaplarý için hazýrlýk dönemi olarak kullandý. Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn gördüðü ve bozduðu hesap buydu. O günden itibaren ‘devlet aklý’ da bu yönde þekillendi ve terörle mücadelenin böylesine kararlý devam etmesinin asýl nedeni de bu.
Neden bu süreci yeniden hatýrlatýyorum? Neden sürekli bu olaylara atýfta bulunuyorum?
Çünkü 10 Aðustos cumhurbaþkanlýðý seçiminde ‘deneme sürüþü’ olarak baþlayan, 6-8 Ekim 2014’deki kanlý eylemlerle somut bir tehdide dönüþen, 7 Haziran seçimlerinde ise Türkiye’yi koalisyona mahkum edip, Tayyip Erdoðan’ý güçsüzleþtirmeyi hedefleyen ‘büyük operasyon’ hala devam ediyor da ondan.
Ya da biraz daha geriye gidersek, 7 Þubat MÝT krizi, Gezi ayaklanmasý, 17-25 Aralýk darbe giriþimiyle ortaya çýkan ‘büyük tehdit’ ve onun iki ana unsuru olan terör ve paralel yapý, hala varlýðýný koruyor da ondan.
‘Büyük operasyon’un kodlarý sanýldýðý kadar karmaþýk deðil. Hedef aldýðý ana aktör Tayyip Erdoðan. Dönüþtürmek istediði siyasi yapý AK Parti. Bunlarýn toplamýnda ulaþmak istediði hedef ise daha vahim: Kontrolden çýkan ve söz dinlemeyen Türkiye’yi yeniden zincire vurmak.
Öngörülemeyen, kontrol edilemeyen ve hesaplarý bozan Türkiye’nin ana aktörü Erdoðan. Bu nedenle hemen tüm hamleler onu güçsüzleþtirmek ya da zayýf kýlmak üzerine kurgulanýyor. Siyasetten medyaya, ekonomiden Merkez Bankasý’na, Suriye ve ayný parantezdeki Rusya krizinden, bölgesel tehditlere kadar her alanda hedef, Tayyip Erdoðan’ýn kurgusunu ve yeni yol haritasýný bozmak.
O yüzden baþkanlýk sisteminin tartýþýlmasýna geçit verilmiyor. Aðzýný açan ‘dikta heveslisi’ olmakla suçlanýyor. O yüzden Merkez Bankasý’nýn baþka bir gündemi dayatan yapýsý korunmak isteniyor. O yüzden medyada yeni arayýþlar ortaya çýkýyor. Kendileri hayatlarý boyunca yargý vesayetinden zulüm görenler, bir anda yüksek mahkemeler üzerinden siyasete operasyon yapmanýn þehvetine kapýlýyor.
Dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum. Belki bahsettiðim operasyonlarý anlamamýza yardýmcý olur.
Terörle mücadele devam ederken, birileri ýsrarla pek yakýn bir zamanda ‘çözüm süreci’nin yeniden hayata geçeceðine dair fýsýltýlar yayýyor. Kuþkusuz Türkiye’nin terörle mücadeledeki ana hedefi büyük ve kalýcý bir barýþýn saðlanmasý. Ancak böyle erken bir fýsýltýnýn asýl maksadý, Tayyip Erdoðan’ý ‘kavga eden’ ve ‘uzlaþmaz’ pozisyonuna sýkýþtýrýp, yeni ‘barýþ güvercinleri’ icat etmek.
Kimse kusura bakmasýn ama savaþa cesareti olmayanýn barýþta yeri olamaz. Eðer günü gelir ve yeniden barýþa dair söz söylemek gerekirse, bunu en çok hak eden, kriz zamanlarýnda mücadele eden ve risk alanlar olacaktýr. Türkiye’nin, terörle en sert biçimde mücadele ederken, elbette bir yandan da Kürt kardeþlerini kuþatan, kucaklayan ve bunu sadece kendi siyasi sýnýrlarýnda deðil, yakýn coðrafyasýnda gerçekleþtiren hamleler planlamasý zorunlu.
Ama gerçekçi olalým. Terör, Kürtlerle Türkiye arasýnda bir duvar olmaya devam ettiði sürece kalýcý bir barýþtan söz etmek anlamsýz. Bu duvarý yýkacak Türkiye, terörü o çukurlara gömecek. Ondan sonra sadece bizi deðil, tüm bölgeyi kuþatan bir barýþýn adýmlarý atýlacak. Erken beklentiler oluþturmak ya bir baþka hesabýn parçasýdýr ya da olup biteni anlamamaktýr.