Geçen hafta eski ABD Dýþiþleri Bakan Yardýmcýsý Philip Gordon’un, Financial Times’ta çýkan 'Türkiye ve ABD'nin umut vaat eden bir ortaklýðýn sonuyla yüzleþtiði’ne dair yazýsý üzerine çok þey yazýlýp çizildi. Gordon’un yanlý ve manipülatif yorumlarý üzerine daha fazla bir þey söylemek gereksiz görülebilir. Ancak bu görüþlerin yerelde bir kýsým yansýmalarý olduðunu görüyor, Türkiye’nin son dönemde ciddi sorunlarla karþý karþýya kalmasýnýn AK Parti’nin savrulma yaþamasýyla ilgili olduðunu savunanlarla karþýlaþýyoruz. Gordon’un Türkiye-ABD iliþkileriyle ilgili söylediði ‘her þey çok iyiydi, bozuldu’ yaklaþýmýnýn yerli versiyonu, “2011’e-2012’ye kadar her þey çok iyiydi, AK Parti vizyonunu kaybetti her þey kötüye gidiyor” þeklinde. Acaba öyle mi? Türkiye kötüye mi gidiyor yoksa kötüye gitsin diye yapýlan tüm hamlelere raðmen ayaklarý üzerinde mi doðruluyor? Deðiþen ne, AK Parti zihniyet mi deðiþtirdi?
Gordon ne diyordu?
Özetle þöyle bir tablo çiziyordu? “Obama yönetime geldiðinde en parlak dýþpolitika ufuklarýndan biri Türkiye idi, büyüyen ekonomisini reformdan geçiren, basýn özgürlüklerini geniþleten ve bir dönemler baskýcý olan askeri kurulu düzeni siyasetin dýþýna iten dinamik ve popüler bir liderin yönetimindeki çoðunluðu Müslüman bir ülke söz konusuydu. Türkiye hevesle AB üyeliðini istiyor, Afganistan, Irak ve Ortadoðu barýþý konularýnda ABD ve AB'yle yakýn iþbirliði yapýyordu”.
Gordon’a göre sonra bu vizyon çökmüþ, iki ülkenin güvenlik çýkarlarý ayrýþmýþ, Türkiye güvenilir ortak olmaktan çýkmýþ falan…
Ýçeride bazýlarý da AK Parti’nin 4-5 yýl öncesine kadar vizyoner, reformcu, özgürlükçü bir yönetim sergilediðini, þimdi ise bu perspektiften uzaklaþarak Batýdan kopan bir savrulma yaþadýðýný söylüyorlar.
Bu iki yaklaþýmýn da sonucu yanlýþ okuduðu gibi, sebepleri de ýskaladýðýný söylemeliyiz.
Öncelikle Obama iktidara geldiðinde Türkiye de ABD yönetimi için büyük beklentilere sahipti ama tüm dünya gibi Türkiye de büyük hayal kýrýklýðý yaþadý. Obama’nýn dirayetsiz, ikircikli, vizyonsuz politikalarý bölgeyi büyük kaoslara sürükledi. Ortadoðu’da artan Rusya ve Ýran nüfuzunun tek sorumlusu Obama’nýn korkak ve her zaman yanlýþ ata oynayan basiretsiz politikalarýdýr.
Türkiye, kendisine darbe yapan FETÖ’cülere kol kanat geren, binlerce insanýný þehit eden PKK’ya silah veren bir ülkeyi nasýl güvenilir bir müttefik olarak görebilir?
Asýl sorulmasý gereken soru þudur: Ne oldu da Türkiye, ABD ve AB ile iyi iliþkiler içinde yol alýp, ekonomisini büyütür ve reformlarla sosyal konsolidasyonunu güçlendirirken birileri harekete geçirip AK Parti’yi devirmeye kalktý?
2010’dan sonra siyaset kurumunu ele geçirmeye, CHP ve MHP yönetimini devirmeye, AK Parti iktidarýný kumpaslarla çökertmeye yönelen FETÖ kimden güç aldý, niçin bu zombilerin düðmesine basýldý? Ýstikrarý saðlayan AK Parti ve büyüyen Türkiye kimi, niçin rahatsýz etti? 2012 baþýnda MÝT operasyonu, ardýndan mezhep tahrikli Gezi kalkýþmasý, etnik tahrikli Kobani kalkýþmasý, hükümeti devirmeye yönelik 17 Aralýk yargý darbesi ve sonrasýnda yaþananlar…
Ýçeriden ve dýþarýdan bu kadar saldýrýya karþý adeta baðýmsýzlýk mücadelesi veren bir Türkiye kendisini savunmayýp da ne yapacaktý?
AK Parti’nin vizyonu deðiþmedi ama bu vizyon birilerini rahatsýz etti ve Türkiye adeta kuþatma altýna alýndý.Þimdi AK Parti’nin eski hali yeni hali diye yorumlar yapýlýyor.
Madem AK Parti’nin çok uyumlu, çok gelecek vadeden, çok reformcu, çok demokrat olmasýndan onlar da memnundular, niçin devirmeye çalýþtýlar?
Mesele tam da bu…AK Parti’nin güçlü Türkiye vizyonu, uydu ülke isteyen güçlerin iþine gelmedi.
Bu kadar nankörlük, çifte standart ve vizyonsuzluk sergiledikten sonra Türkiye’ye en son laf söyleyecek ülke ABD’dir.